nasıl da vurdu şavkın bak göğsüme
gecenin ayazı, gündüzün duruşunda
nasıl da yüzünde bir dünya
birikmiş, öylece dupduru…
bir türkü geçerken kulaklarımdan, akan gürültü
devinimin geçkinliğinden
ah! öyle bir genç geçti ki
göğsümde bir merhamet
seni yaşamak için yurt belledi
kırklanmaya dururken aşkımız
elleri süt kokan bebekler gibi, huzurludur
sen sözlerini benden esirgeme
her şeyin yaraladığı mevsimde, kendini esirgeme
hayırsız bir duruş bu bencil hayatın sergilediği
kapkara bir işve akıyor, insanlardan
sen göğsümdeki yerini elinle itme
en sonunda seninde göğsün topraktan
toprağını filizlendirmemi benden esirgeme
esirgemezsen hayat ikimiz için telaşlanır
heyecanlanır soğuk iklimler de
gülünecek güzel evler bizi bulur
esirgeme, çağıldasın seninle yaşamak arzusu
ey ezberimin gücünde kendini bulan
bir Süleyman mührü aramıza kazınan
göğsümü göğsüme yaslayıp da uyan
vardığımız yer işte orası
Kübra Seydioğlu