ateşi ve suyu harcadım – aklımın sonu geldi biliyorum
şehirler kapandı dediler inanıp bekledim
dünden kalan bir akşamdı yattım bekledim
hırgür vardı, karıştı tuzla süt
bırakmadı kinim, eşyayı bozdum bekledim...
burası yurdun dediler, uçmak hiç gelmedi aklıma
çoktum... mümkündüm göller kadar
mümkündü içim verevine taş sektirmeye
birden ısındı bıçağımın sırtında yalım
biraz nefes lazım belki buraya
inkâr edilmiş sabiler kadar aklım
vazgeçtiğin o ev – depremini bekleyen
vazgeçtiğin ev sevgilim, dün vazgeçti benden
üç kere kaçıp yok sayılınca kapılarla bir
üç kere daha durdum, üç el ötemde devrildi çatım
erken hevesler sildi beni – bu boşluk evim benim
bu yüzden dümdüz durdum hiç durmadı dünya
yerden biraz yükselip baktım durmadı dünya
bu gürültü kaldı bende...
bu sesle yürüdüm hep tek başıma şaşırdım
tek geldim buraya tek doydu karnım
denizin kendini ters yüz edişinde hayret
iğdenin içinde duran o kumlu zerrede hayret
bir manevrayla açılan gümüş çakıda hayret
hayret hep vardı ben yoktum
kan sıçradı gölgeme ancak görünür oldum