Bir dakika dur, düşün ve kendine şu soruyu sor:
Ben Müslüman mıyım?
Kendinden ne cevap aldın, eve mi, hayır mı?
Cevabınız evet ise kutlarım sizi..
Ama ülkemizde bu soruya hayır diyecek pek kimse de yok. Çünkü herkes Müslüman.
Müslümanın en büyük iki özelliği şunlardır:
Birincisi Allah’a kayıtsız şartsız iman etmek, ikincisi de bu dünyada yapıp ettiklerimizden hesaba çekilmek üzere ahrete iman etmek.
Bu dünyada yapıp ettiklerimizden hesaba çekileceğiz, her şeyi soracaklar bize, o zaman burada Müslüman olduğunu söyleyen biri, nasıl oluyor da, ahreti hiç umursamadan sadece bu dünya için yaşıyor?
Müslümanım diyen bu kimseler, gühanın açığını da gizlisini de hiç çekinmeden işliyor.
Haramı helal gibi yiyor.
Kamu mallarını talan ediyor.
Sürekli yalan söylüyor.
Küfür, ahlaksız sözler ağzından hiç düşmüyor.
Kur’an okumuyor, içinde ne var ne yok bilmiyor.
İçki içiyor, kumar oynuyor, fal büyü gibi şeylere inanıyor.
Temiz olacağı yerde pis pasaklı geziyor
Komşusunu rahatsız ediyor.
Ona buna zulum ediyor..
Ve daha bir çok şeyi sınırsızca yapıyor.
Ve diyor ki, ben müslümanım..
Sorulduğu zaman diyor ki, ben müslümanım.
İmanı kalbinde var belki, eğer varsa, yaptığı işlere ve davranışlara yansımıyorsa nasıl Müslüman olduğnu bir kere değil on kere düşünmelidir.
Ahirette hesap göreceğine inanan bir Müslüman, ya ahrete inanmıyor, ahret için “Gidip de gelen mi var:” mantığı ile hareket ediyor, ya da Allah’ın ayetlerine yeteri kadar inanmıyor.
Ama insanlar kendine Müslüman denilmesini isterler. Bunu en çok giyim kuşamları ile çevrelerine yansıtırlar. Çünkü giysi, yani dış görünüş olmayan imanı örtmenin en kesin ve diğerlerini aldatma aracıdır.
Çevremiz böyle insanlarla doludur.
Bir adam.. yeşil cübbeli.. kırlaşmış sakalı bir karış.. başında sarığı, bol paçalı şalvarı ile sokaklarda dolaşıyor. Bu adam ne anlatıyor, bağıra bağıra ben müslümanım diyor.
Bir kadın sadece gözleri görünüyor. Kapkara çarşaflara bürünmüş, bu kadın ne yapıyor, bu da adam gibi ben müslümanım diye etrafına Müslümanlığını ilan ediyor.
Görüşüştü bunlar koyu Müslümanlar.
Sokaktaki insanlar Müslümanlığını belirtiliyorlar. Camiye giden normal giyimli insanlar var, bunlar da Müslüman, camiden çıkmıyorlar.
Oruç tutanlar da öyle..
Hemen hemen herkes Müslüman.
Kendini Müslüman olarak tanımlıyan insan, dürüst insandır. İnsanlara saygılıdır. Kötü alışkınlardan uzaktır. Bunlar çalmazlar, rüşver yemezler, inşaatın malzemesini çalmaz, küçük kızlara ve oğlanlara cinsel tacizlerde bulunmazlar, evli kadınlar yarısı, evli erkeklerin yarısından çokları onunla bununla zina etmez.
Bunların yaşadıkları yerler temizdir, güven kaynağı insanlardır. Borç alırlar öderler, sattıklarına hile karıştırmazlar, ölçü ve tartı milim şaşmaz.
Birisi sana gelip ben müslümanım diyorsa, hemen onun Müslüman olduğuna inanıyor musun?
Adam müslümanım der, hırsızdır.
Namussuzdur.
Zalimdir.
Kötü alışkanlıkların kaynağıdır.
Kimse ona güven duymaz.
Yalancıdır, şehvet düşkünüdür, helal haram demeden yer.
Ve daha bir çok şey..
Şimdi bu adamı tanımadan bilmeden Müslüman olduğuna nasıl inanancaksın?
Ya da sen bu özellikler sende varsa, sen birine ben müslümanım dersen buna kim inanır.
Bunları ben demiyorum sonra, Kur’an diyor: Bakınız Allah ne diyor?
Bedeviler “İman ettik” dediler. De ki: “Henüz iman etmiş sayılmazsınız, lakin ’teslim olduk’ diyebilirsiniz, zira iman kalplerinize girmiş değil. Ama eğer Allah ve Rasulü’ne uyarsanız, Allah amellerinizin zerresini eksiltmez: çünkü Allah tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır. Hucurat 14
İman kalbe girecek, orda gerekli değişimi yapacak ve çevreye olumlu olarak yansıyacak.
Demek ki, ben müslümanım demekle olmuyor Müslümanlık. İman kalbe girecek, sonra bu konuşmalara, yaptığımız işe, ticarete, ölçüye tartıya, hakka hukuka yansıyacaktır. Bu yansıma olumlu, güzel, doğru bir şekilde olacak. Zaten bu bilinçte olan insan müslüman olmanın huzurunu içinde yaşayacaktır, hissedecektir.
İmanları kalblerine inmemiş insanlar, öyle davranışlardan bulunurlar ki, diğer insanlar bunları severler, hoşlarına gider. Bu durumun gerisi nasıl oluyor Kur’an’dan dinleyelim.
Sen onları gördüğünde kalıpları hoşuna gider; ve konuşacak olsalar sözlerine kulak verirsin: giydirilmiş kalaslar gibidir onlar. Her çığlığı kendi aleyhlerine sanırlar; onlar kökten düşmandırlar: artık onlara karşı dikkatli ol! Allah onları kahretsin: Nasıl da savruluyorlar! Münafıkın 4
Bütün bunlardan anlamalıyız ki, görüşüne aldanmamalıyız. Unatmayın ki, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” İnsanların işlerine davranışlarına bakmalıyız.
Ancak şöyle bir incelik var, bu insanların ne kadar inandıklarını anlamak için, sizin o insanlardan daha çok inanmamız ve iyiyi, doğruyu ve güzeli yakalamanız lazım. Yoksa onların davranışlarını doğru kabul eder, kendi doğru bildiklerinizi terk edersiniz.
Hiçbir şey görüldüğü gibi değildir. “Dışının görünüşü içinin aynası değildir.”
Ortasından dere geçen bir köye görevim gereği gitmiştim. Baktım derenin iki yanında iki cami var. Camiler arasındaki uzaklık elli metre var, yok. Bu niye böyle? O köyde daha çok Müslüman yaşıyor desinler diye.
Küçük bir ova köyünde toplam altmış hane var yok, üç tane cami minaresi gökyüzüne uzanıyordu. Bu camiler arasındaki uzaklık elli altmış metre kadardı.
Büyük şehirlerde aralarında yüz veya iki yüz metre olan görkemli camiler var. Niye? Burada yaşayan insanlar daha çok Müslüman desinler diye?
Türkiyenin en Müslüman kenti Konya bilinir. Ama ne hikmetse Türkiyede en çok içki de bu ilimizde tüketilmektedir.
Adam hastahene ile birlikte hemen yanıbaşına da camisini yaptırmış. Niye? Bu hastahene sahiplerin daha çok Müslüman olduklarını ilan için. Oysa iki yüz metre ötede kocaman cami vardır.
Kadınlar büyük şehirlerde evlende toplanırlar, birileri onlara ders verir. Bu kadınlar islamı ölçülere görü giyinirler, ne dinlediklerini anlamadan evlerine dönerler. Her birinin kucağında kocaman Kur’an vardır?
Niye? Biz Müslüman kadıınlarız, dinimizi öğrenmekten geldiklerini, yani dini bilgilerinin çokluğunu göstermek için?
Görünüşte Müslümanlık almış başını gitmiştir. Başlarını örttürdüğümüz genç kızlarımız, sahillerde kayalıklarda erkekerin kucakarında yatmaktadırlar hem de gündüz saklanıp gizlenmeden.
Analar babalar, devlet, diyaten artık bu görünürde müslünanlığa son verip özde Müslüman olmak için yapılması gerekenleri yapmalıyız. Bundan hepimiz sorumluyuz.
İnsan kendinden sorumludur. Allah bizi Kur’an’dan sorumlu tutacaktır. ‘Zuhruf 44) Sorumlu tutulmadan önce akıllı insan kendini sorumlu tutmalıdır, nasıl Müslüman olduğuna, Allah’a şirk koşup koşmadığına, bir tarikata mürid olmadığına bakmalı, görünüştü Müslüman özelliklerini taşıyorsa kendine gelmeli ve ÖZDE MÜSLÜMAN olmanın yollarını öğrenmeli, bundan sonra böyle yaşamalıdır.
Müslüman, Müslümanım demekle değil müslümanca yaşamakla olur. Müslümanca nasıl yaşanacağı da Kur’an’da açık açık anlatılmıştır...