gülüşünü keşfettiğim ilk gündü. gitmen gerekiyordu. zaten hep gitmesi gerekir birinin. tokalaştık. o an hiçbir paleografın çözemeyeceği bir şiir yazdı ellerin ellerime. ben de çözemedim. öyle güzel düğümlemişsin ki saniyeler içinde gönlünü göğsüme. tüm illüzyonistleri hayran bırakabilirsin kendine.
gittin. gülmeyi bıraktım, sigaraya başladım. mutluluğu adını henüz o gün öğrendiğim bi sokağın duvarına bağışladım. sen giderken “ben de geleyim mi” demediğim için hala pişmanım. belki “yorulan gövdeni sırtlanmaya geldim” derdin ve an itibariyle sırt çantan olabilirdim. çok ağır da değilimdir. ne bileyim.
sonuçta gittin. sonuçta hep gidilir. hep bi iç harple geride kalır birisi. o birisi bendim. gittin, gün oldu. sonra bir gün daha. yarın bir gün daha olacak ve gelmiş olmayacaksın. mitolojik bi varlık gibi gelişiyle baharı getiren, gülüşüyle güneşi doğuran ve gidişiyle zelzeleler meydana getiren sen, yarın sabah gözlerimi açtığımda yine yanımda olmayacak olansın. bunun bilinci karşılaştığım en yakıcı madde. üstelik kimyasal bile değil. ne ilginç. insan nelere kadir! nelere keder şu kader.
yarın belki sigaran bittiği için sabahtan dışarı atacaksın kendini. yolda tanıdık birine rastlayıp tebessüm eşliğinde günaydın diyeceksin ve benim günüm geceye soyunacak birden. tebessümün bana şifa olabilecekken başka gözlerde zayi olacak.
saat sabahın dördü, ALLAHIM! gözlerim uykusuzluktan alev aldı. hala yazıyorum. bu şair adamlar sahiden tehlikeli. ya da asıl tehlike şiirin ta kendisi. ama doğuştan gözü kara bir Adam olmak tehlikeye koşmayı mı gerektirir? bilmiyorum. düşüne-bildiğim tek şey sesindeki su şefkati. içimdeki tüm kirleri yıkayabilişi. ve yanımda olmayışı. hala. saat sabahın dördü ve uzandığım yatakta belimi kavraması gereken elleri oldukça uzakta. çakmağım da öyle. sırf bu yüzden sigarayı bile bırakabilirim ama onunla uyuma arzusunu bırakamıyorum. sanırım bünyeme etki edebilen tek bağımlılıkla karşı karşıyayım. bundan memnunum. tüm bağımlılıklardan farklı olarak bunun hiçbir tedavisi yok, ne güzel.
normal şartlar altında göz kapaklarımın vücudumdan ağır bastığı dakikalara da ayak bastığıma göre yarı ölüme göz yumabilirim. aslında hayat boyu her şeye göz yumabilirim. ama onu tanıdığımdan bu yana onsuz uyuma fikrine göz yumamıyorum. kim karar veriyor bunlara! kim kiminle uyumalı’ya mesela? o kararı vereni bi getirin karşıma, ona bi çift sözüm var;
bak! kalp bu kalp. görevi kan pompalamak olan bi organ, sayende gözyaşı pompalıyor damarlarıma.