Modon yoluna revan olduğumuzdan bu yana üç gün geçmişti.Bu uzun yolculuk boyunca Sinan Çavuş, Serhenk Kalender ve Dizdar Kemal Efendi’nin bulunması için büyük mücadele veriyorduk. Esmahatun yeni görevine çoktan alışmışa benziyordu.Zira Rumca konuşan kişileri hemen tanıyor ve konuşulanları tercüme ediyordu.Böylelikle gelebilecek tehlikelere karşı önlem alabiliyorduk.Esmahatun'un zümrüt renkli gözlerindeki hüzünlü bakış onu bir gölge gibi takip ediyordu lakin gamzeli gülüşü en güzel ilkbaharın bile kıskanacağı güzellikteydi.
Modon yolunu tüm tehlikeleri göze alıp aştıktan sonra şehrin girişindeki büyük handa konaklamaya karar verdik.Atları ahırda güvene alıp yemek yiyeceğimiz ve dinleyeceğimiz odamıza çekildik.Dışarıda dolunayın şavkı pencereden içeriye süzülüyor ve Esmahatun yorgunluktan bitap düşmüş halde uyukluyordu.O uyuduğu sırada hanın kuzeybatı yolundan at sesleri,herkesi tedirgin edici bir sesle hana yaklaşıyordu.Az sonra telas içinde hancının odanın kapısına hizla vurmakta olduğunu hissettim.Kapıyı açtığımda hancı büyük bir eşkıya grubunun hana yaklaşmakta olduğunu ifade etti ve devamında:
-Hemen saklan malısınız beyzadem! Büyük bir eşkıya grubu hana varmış olmalı.Bunlar azılı Müslüman düşmanıdır Allah vermesin size de bir zarar vermesin dedi ve devam etti.
-Bu hanım kızımızı da hemen saklamalıyız dedi.
Handaki odanın koridora açılan kapısından sağa dönünce az ileride merdivenle aşağı inilen gizli bir geçit olduğunu söyledi ve acele etmemiz gerektiğini belirtti. Esmahatun'un üzerine bir örtü örttüm ve onu kucakladığım gibi gizli geçide yöneldim.Gizli geçidin merdivenlerinden aşağıya indirdiğimizde eşkıya grubun hanın odalarına çoktan vardıklarına gelen seslerden anlayabiliyorduk.
Esmahatun'un derin uykusunda dolunayın ışığı yüzünde parlıyordu.
Karanlık bir köşede ceplerimi yokladığımda cebimde yar alan evrakların olmadığını farkettim.Artık çok geçti bu evraklar Rum eşkıyalarının eline geçmesi demek bu üç kişiye ulaşamadan infaz edilip öldürülenleri demekti.
EBUBEKİR KURİ