Harab'|2|
Serkeş bir yalnızlık benimkisi. Peşimden ayrılmayan, sürekli ensemde olan ve her daim beni gölge gibi takip eden bir yalnızlık.
Laf anlamaz, haylaz bir çocuk gibi. Dinmeyen yağmur, kaybolmayan yıldız gibi. Kara ormanlardaki bir baykuşun ölüm ötüşü gibi.
Yürüdüğüm yollar dikenli. Gel de el uzat bana. Ben tek başıma bulamam o aydınlık yolu. Etrafım aşk sarmaşıklarıyla dolu ve ben iyice karıştım onlara.
Varamıyorum. Hiç bir yere ulaşamıyorum. İçimin dağlarına kar yağmış, etraf kış sessizliği kokuyor ve ben üşüyorum.
Sermest adımlarım kapının eşiğinden geçmiyor. Masanın üzerinde duran gramofonda artık şarkımız çalmıyor. Resimlerimizin bulunduğu çerçeveler paramparça. Ortada bir kadının cesedi yatıyor.
Annemin dizinin dibinde olmak istiyorum. Saçlarımı okşasın ve teselli etsin beni. Tarayıp örsün, kessin biçsin hatta ama elleri illa ki başımda olsun çünkü o sıcaklığa muhtacım.
Muhtacım biraz huzura. Mutluluk da istemiyorum. Sadece içimdeki bu hüzün dağılsın biraz. Biraz ölmek istiyorum.
Kelimelerim takatsiz. Çıkmak istemiyorlar zihnimden. Fakat zihnimin içinde bir kaos var. Dinmiyor öldürdüğüm cesetlerden sızan kan kokusu. Dinmiyor cansız bedenlerdeki o ruhların sesi. Acım dinmiyor.
Hasbelkader bir serzenişten öteye gidemiyor adımlarım. Sarsılıyorum. Düşeceksem düşeyim.
Çünkü,
Artık dayanamıyorum.