Söze başlarken yutkunuyorum bazen...
Hayat...
Gamlı, kederli hayat...
Bir o kadarda sevdiğim hayat...
Sırtımızdan vurula vurula,
Hoyratlığa alıştığımız...
Sevginin sadece dile takılan bir söz safsatası olduğunu anladığımız...
Aşk denen kuramın sadece etkileşimden ibaret olduğunu.
Ömrünün güneş altında kalmış balon misali,
Sayılı olduğunu yüreğimizi kazıya kazıya öğreten hayat...
Kime ettiysek iyiliği güzel bir kazıkla kendimize getiren,
Ama her olayın sonunda saflığımıza gram doymadığımız...
Bir daha, bir daha sırtımızından vurulduğumuz hayat!
Nedir senin derdin?
Neden bu insanlar bu denli zalim?
Kırmızıyı al eden sensin.
Moru mor eden de!
Tepeleri dize getiren,
Denizleri köpürten,
Ağaçları bile söyletensin!
İnsan denen olgunlaşmamış meyve türlüsünden, kabuklusuna,
Yapay zihinlisinden, ölümüne caresiz kalmışına kadar,
Senin varlığına sarılanları görmek istemiyorum.
Mutlu, paylaşımcı, sevecen İNSAN görmek istiyorum.
Zaten haddinden fazla zorsun!
Zaten sınanma alemindeyiz diye susuyoruz.
Bu kadar üstümüze gelmesen mi diyorum?
Bir çeki düzen mi versen varlığına!
Söyle görmek istediklerimizi göstermen için daha kaç can üzülmeli bağrından!
Kaç kalp yanmalı cayır cayır!
Kaç insan ölmeli yaşarken!
Artık aydınlık düzen gelsin lütfen!
Gidecek başka evrenimiz yok ki zihinden!
01.04.2022 cuma
02:54 hayriş...