Farkında mısınız bilmiyorum ama insanoğlu hayatı kötüler durur. Başına kötü ne geliyorsa suçu hayata atar ve sanki günah çıkarmış olur. Hiç düşündünüz mü, hayat bize cevap verebiliyor olsaydı ne derdi?
Sesli düşünmek gerekirse şahsen şunları söylerdi:
"Siz insanoğlu konuşmaya öğrendiğiniz yaştan itibaren başınıza gelen her felakette beni suçladınız? Oysa ben olmasaydım, siz de olmazdınız. Unutmayın ki, sizden milyonlarca yıl öncesinde de ben vardım, sizden sonra da ben olacağım. Yani size muhtaç değilim. Aksine siz bana muhtaçsınız. Nefes alıyorsanız bu öncelikle Allah'ın sonrasında benim sayemde. Şunu da unutmayın ki, tükettiğiniz her besin hayvansal ve bitkiselden bahsediyorum, onlara ben nefes veriyorum. Kısacası ben olmasaydım, siz insanoğlu bu dünya da var olamazdınız. Bu yüzden beni ve yaşadığınız dünyayı suçlamak yerine kafanızın içindeki mucizevi organı kullanmaya başlayın derim. Zira, beni ve dünyayı kaybedebilirsiniz. Geç olmadan biran evvel harekete geçin. Bu size son uyarımdır.
Ben sizin düşmanınız değilim. Siz birbirinize düşmansınız. Benim sağladıklarımı birbirinizden çalıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Ben ve dünya hepinize yeteriz. Hem de fazlasıyla yeteriz. "Savaş" denilen katliama son verin. Görmüyorsunuz ama kan revan içerisindeyim. Kulaklarımda anasız,babasız kalan çocukların çığlıkları. Hem bana hem de birbirinize eziyet etmeyin. Elinize hiçbir şey geçmeyeceği gibi elinizden çok şey götürecektir. Buna artık son verin. Son verin ki, sizleri huzur ve mutluluk içerisinde yaşatabileyim" derdi, büyük ihtimalle.
Peki biz karşılığında ne cevap verirdik? Hiç. Verecek bir cevabımız yok. Çünkü hayat bizi bir kere misafir ediyor bu dünyada. Tekrarı yok. Başa sarayım bir yaşayım da yok. Her şey sanallaştı, aşk, arkadaşlık hatta hayallerimiz bile... Gerçek olan tek şey hayat.
Konu madem "hayat" O zaman sizinle kısa bir hikaye paylaşayım. Bu hikayenin sayısız çeşidi var. Ben benimkini paylaşacağım. Siz de farklı bir çeşidini biliyorsanız paylaşabilirsiniz.
"Bir gün yolda ateş, su ve hayat yolda yürüyormuş. Ateş suya sormuş" Seni kaybedersek nasıl bulabiliriz?" Su gülümsemiş ve demiş ki, "Nerede bir akarsu sesi duyarsanız ben oradayım." Bu cevabı çok beğenmiş ateş ve hayat. Aynı soruyu su ateşe sormuş," Peki seni kaybedersek nasıl bulabiliriz?" Ateş bilgiç bir tavırla cevap vermiş," Nerede bir duman görürseniz ben oradayım," demiş. Bu cevapta çok hoşlarına gitmiş. En son su ve ateş dönüp hayata sormuşlar, " Ey hayat! Seni kaybedersek nasıl bulabiliriz?" Hayat durmuş ve ikisine de bakarak demiş ki, "Beni kaybederseniz bir daha bulamazsınız."
Uzun lafın kısası, misafir olarak geldiğimiz dünyaya nasıl iyi misafir olunacağını gösterelim. Çok geç olmadan.