Doğduğun günden ölene kadar bildiğimiz bir gerçek var. Bazen güleceğiz, bazen ağlayacağız, mutlu olacağız, hüzünlü olacağız. Aynı hava durumu gibi modlarımız değişecek. Peki bu durumda bize düşen vazife nedir? Sabırlı olup yolumuza, hayatımıza devam edeceğiz. Çünkü olanlara, olaylara, kişilere takılı kalırsak onunla uğraş, bununla uğraş ve sonuç olarak aynı yerde kalır bir yere varamayız. Elbette düşeceğiz ama kalkacağız. Yerde birilerinin kaldırmasını beklersek, birinin daha vurmasına prim vermiş oluruz. Artık karşılıksız yardım desteği bitti. Biz ne kadar Allah rızası için yardım etsek te, insanların çoğu maalesef bunu düşünecek, bunu anlayacak kalbi dengeyi kaybetti. Yerini nefsi duygular kapladı.
Ne başkasını ne de kendimizi üzmeyeceğiz! Daima yolumuza bakacağız. Çünkü İşimiz vaktimizden çok. Düşe kalka yolu tamamlamaya çalışacağız. Hikâye tabanlı oyunları bilen, izleyen, oynayan arkadaşlar çok iyi bilir. Düşe kalka, güle ağlaya zorlu süreçlerden geçerek bize verilen görevleri tamamlamaya çalışıyoruz. Hayat tamda böyle değil mi işte. Oyunlarda nasıl bir senaryo var? Bizimde öyle bir senaryomuz var, bize verilen görevler var. Karakterin nasıl pes etmeden sonuna kadar kan ter içine kala kala hikâyeyi tamamladığı gibi bizde aynı o sabırla hikâyenin sonuna ulaşıncaya kadar pes etmeden ne kendimizi üzerek ne de kişilere olaylara mekanlara takılı kalmadan yaratılış amacımızı tamamlayıncaya kadar devam edeceğiz.
Bizi durdurmaya çalışacaklar ya! Durma. Hesap soracaklar, biz kimseye hesap vermek zorunda değiliz. Sorup, soruşturmaya çalışacaklar ya, unutma bunu sormak, soruşturmak kimsenin hakkı değil. Ona cevap verirsek, buna bakarsak, onlarla konuşursak bunlar tamamen yavaşlamamıza neden olur. Unutma işimiz vaktimizden çok. Kimseyi kırmadan, üzmeden, incitmeden cevaplarını verir yoluna devam edersin. Zamanla yarışıyoruz beklemeye gelmez ;) Haydi selametle.