HAZIRCILIK
Modern çağın tipik sendromlarından biri daha: Hazırcılık...
Annemin deyimiyle ‘hazıronculuk' (internette küçük bir araştırma yaptığımda Trakya Türkçesi bir kelime olduğunu öğrendim) Buna tembellik de diyebiliriz aslında.
Mutluluk, overlokçu gibi ayağımıza gelsin; biz hiç girişimde bulunmadan, araştırma yapmadan iyi gelirli bir işe girelim ya da birisi bizim için iş kursun; hayalimizdeki ruh eşimiz gelsin bizi bulsun; hiç diyet yapmadan, spor yapmadan, zahmete girmeden kilo verelim ve harika bir vücudumuz olsun vs vs...
İlkokul öğretmenimizin sürekli kullandığı bir deyişle: “Armut piş, ağzıma düş!” havasında yaşayan vasat insanlar olduk.
Peki neden hazırcıyız? niçin sürekli her şey önümüze hazır gelsin, altın tepside sunulsun istiyoruz? Çünkü ailemiz bizleri rahat içinde yetiştirdi. ‘Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda’ oldu. Bilhassa erkek çocukları ; “Sen erkeksin oğlum, al parayı ye iç, al arabayı gez toz hayatını yaşa; al bu kız, ister eğlen ister evlen"
Koca adam olup, çoluk çocuk sahibi olan ve hala babasının emekli maaşını kullanan; işini gücünü hesabını bilmeyen; babasının aldığı arabayla gezen ve hatta arkasına: “ Babam sağ olsun" yazdıran, çocuğunun okul yeme içme masraflarını zamanında babasından almış, hala alan erkekler azımsanmayacak kadar fazla.
Bunun yanında evlenmiş, anne olmuş ama bir sökük dikmeyi bile bilmeyen, “Yumurta nasıl pişiriliyordu anne yaa?” diye annesini arayan, çocuğunu anneanneye babaanneye atıp kapı kapı gezip eğlenen kadınlar da ne yazık ki az değil.
Seneler önce televizyonlarda, evlenmek niyetiyle aynı eve tıkılan anne oğul ve gelin adayları vardı. Orda: “Ben senin yerine nefes alırım oğlum, aşık olursan ben sana söylerim oğlum” diyen anneleri hayretle izlemiştik.
Evladının yerine her şeyi yapan aşırı korumacı ebeveyn tutumları ileride temeli olmayan, çabuk yıkılan yuvaların oluşmasına sebebiyet veriyor.
Ya da tembellikten, hazırcılıktan; evden dışarı çıkmayan, mutfak ve tuvalet arası asalak bir hayat süren insanlar ortaya çıkıyor. Gelişime, değişime açık, araştıran, çabalayan, öğrenen, atılımcı ve her daim şükreden bireyler olursak; sağlık, mutluluk, başarı, huzur sürekli olmasa da hayatımızın büyük bir çoğunluğunda bizimle olacaktır.