HELÂL HURMA
Daha önce “Helâl Yüzük” adlı yaşadığım ilginç bir anımı yazmışım; bugün yine ona benzer ibretlik bir durum yaşadım ve etkisi hala devam ederken kaleme almak istedim.
Hafta sonu, mağaza komşumuz olan Hilal Turizm Hac ve Umre sorumlusu Nihat Hoca efendi, kafilesi ile birlikte Umre ziyaretlerinden geldiler. Bugün de sağ olsun biz komşularına hurma hediye etti. Teşekkür etmek ve ‘hoş geldiniz’ demek için büroda ziyaret ettim kendilerini. Orda da zemzem ikram ettiler.
Zemzemi görünce içimi hep bir heyecan kaplar, bugün de öyle oldu. Çünkü o Cennet'ten gelen en kıymetli suydu. Görevli abla güzel tepside sununca birden ayağa kalktım ve kıblenin nerede olduğunu unutarak nereye doğru dönmem gerektiğini sordum. Hoca efendi: “Kıble, Kâbe'nin olduğu taraf” dedi.
Sağa döndüğümde duvarı tamamen kaplamış bir şekilde Kâbe resmi ile karşılaştım. Bu manzara karşısında daha da heyecan sardı içimi. Euzû Besmele çekerek iki yudumda içtim en tatlı suyu. İçim tarifsiz bir huzur ile doldu.
Bir süre hoş beş ettikten sonra müsaade isteyerek mağazaya geri döndüm. Mağazadaki işim bitti ve çarşıdaki işlerimi halletmek üzere hurmalarımı da alarak dışarı çıktım.
Öğle namazını kılmak için camiye uğradım. Babam aradı ve bir iş için mağazaya geri dönmem gerekti. Namazımı bitirip aceleyle camiden çıktım ve bir baktım elimde hurma poşetim yok! Bir an geri dönme fikri geçti aklımdan lâkin işim acele olduğu için yolu da yarılamış bulunduğumdan dönemedim. Aklım hurmalarımda kalmıştı. Çünkü hediyeydi ve mübarek topraklardan gelmişti. Mağazadaki işimi halledip koşar adımlarla tekrar camiye doğru yol aldım. Kendi kendime de:” Eğer o hurmalar benim kısmetimse yerinde bulurum, değilse zaten gitmiştir” diyordum. Caminin bayan katına çıktım, namaz kılmış olduğum yere geldim ve bir baktım ki poşet yerinde yok!
Birden üzüldüm hatta duygulandım, tam geri dönüp çıkıyordum ki nur yüzlü bir teyze kapıda belirdi. Elinde benim hurma poşetim! bana doğru uzattı. “Kızım bu hurmalar senin mi?” dedi. “Evet teyze de sizde ne arıyor!” dedim. “Sen aceleyle camiden çıktın, baktım orda bir poşet kalmış ben de aldım, caminin hocasına götürdüm. ‘Bir bayan bunu unuttu, gelip sorarsa verirsiniz' dedim, hoca efendi de ‘yok teyze, sende kalsın’ dedi. Ben de şimdi seni tekrar camiye girerken görünce aldım ve sana getirdim" dedi.
Hem mutluluk, hem şaşkınlık bir çok duyguyu aynı anda yaşıyordum! “Ah teyzeciğim çok teşekkür ederim hakkını helal et, beni o kadar mutlu ettin ki onlar bana az önce hediye edilmişti” dedim. “Ne demek kızım helal olsun, bak onlar senin kısmetinmiş, Allah-ü Teâlâ da sana ulaştırmam için beni vesile kıldı" dedi.
“Bu vesile ile ben de size ikram edeyim buyurun" dedim “Yok kızım ben almayayım, hayırlı günlerin olsun" dedi, nurlu ve gülen yüz ifadesiyle uzaklaştı.
Sonra birden durdum, düşündüm. Ben camide namazdayken o teyze içeride yoktu ki! Yalnızca ben ve esnaftan genç bir bayanla ikimiz vardık. E peki bu teyze beni nerden gördü de poşetimi aldı ve tekrar bana geri getirdi!
Vardı bunda da elbet bir hikmet, bazı şeyleri çok da araştırmamak gerek dedim kendi kendime. Bu uhrevî duygular içerisinde evin yolunu tuttum. Gelince evdekilere hurmadan ikram ettim ve yaşadığım bu sırlı durumu anlattım. Onlar da benim gibi çok duygulandılar. Yazarak sizlerin de okumasını istedim. Son sözü, sözün üstatlarından birine bırakalım: “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.