'Hep bir şeyleri beklemeye başladığımda anlamıştım, adına umut dediğimiz şeyin, aslında hep bir mektuba benzediğini. —eskiden, keşke bana da bir mektup gelse diye beklermiş ya insan, işte ben de keşke bana da bir umut gelse diye bekledim hep. Hiç gelmeyeceğini bile bile bekledim işte... 'Adına zaman dediğim bir postacı geçti içimden. Bana da bir umut var mı? diye sordum ona. Ve hayat, bu gün de sana bir umut yok dedi... 'Hayat, hiç bir matematik işleminde rastlayamayacağım acı bir kalp çarpmasıydı içimde bir yerlerde. —Hep zamanla geçer dedikleri, ama asla zamanla geçmeyen... 'Hep beklersin. Hiç birşeyin değişmeyeceğini bile bile, yine de hep beklersin işte. Hep uzaktan uzağa izlersin, sende hiç olmayan bir umudun, hep başkalarında oluşunu. Hep uzaktan uzağa izlersin, sende hiç olmayan bir gülümsemenin, bir mutluluğun hep başkalarında oluşunu. 'Hep beklersin. Hiç birşeyin değişmeyeceğini bile bile, yine de hep beklersin işte... 'Kuşlar uçuyordu gökyüzünde... 'Küçücük bir çocuğun elindeki bir uçurtmanın, kaç rüzgar esintisi uzağındaydın sen umut? 'Kuşlar uçuyordu gökyüzünde... //Mehmet Bakır.