Kendimi dışardan, insanları içerden izliyorum. Ancak insanlar beni izlemiyorlar. Uğrumda büyük ve köklü kararlar almıyorlar çünkü çok akıllılar. Kendimi koruyamıyorum, beni korumalarını istiyorum ama bunun çok acizce bir şey olduğunu fark edemiyorum bile. Günlerin, haftaların ve ayların aktığını görüyorum. Hatta yılların bile geçtiğine şahit oluyorum. İnsanlarla tanışıyor, insanlarla küsüşüyor, insanlara yürüyor ve sonra onlardan kaçıyorum. Yüksek hızlı trenlerin acelesinde koşuyorum durumlara ve hislere. Fakat sonra hepsi karabasanlara dönüşüyor. Bir duygu durumunun içinde sıkışıp kalıyorum. Bir duygu durumu beni kendi vücuduma kilitleyip çıkıyor odadan. Üst üste atılan iki bacağın yer değiştirmesi kadar kısa bir zaman diliminde belli gelişmeler oluyor. İnsanların arasında, insanlarla aramızda, diğer insanların uzağında. Bazı şeyler gelişiyor. Gelişmiyor ya da. Çok güzel bir rüya görüyorum ve gerçek oluyor. Ya da gerçek olmadan uyandırıyor uyuşan kolum. Nihayetinde öyle hızlı bir tempo o kadar yavaş ilerliyor ki kendi içerisinde. Hep ve yine. Tekerrür.