Tarif edilemez bir duygunun içindeyim. Beni en can alıcı yerimden vurmaya hazır, kalbime hançerlerin saplanmasını bekliyorum adeta. Celladına teslim olmayı bekleyen bir mahkum gibi.. Sessiz ama ölüm kokan adımlarıyla yaklaşıyor işte,ne yapacaksın? Ayağındaki prangayla kaçmaya mı çalışacaksın? Celladına mı karşı koyacaksın? Dur ben söyleyeyim,umutsuzca bekleyeceksin ölümünü,celladının yüzündeki o donuk bakışı. Ölüm çok yakınında artık belli. Belki birkaç metre ötende ya da tam nefesinin içinde. Tren gibi dizilmiş yıllar, gözünün önünden geçiyor. Ağla haydi,bir şey değişti mi? Dua et,bir mucize geldi mi? Yetişti mi imdadına kurumuş dudaklarından çıkan iki bayat söz? İçindeki o üzüntü,umutsuzluk ve buna karşı koymaya çalışan öfken. Haydi yap hamleni bekleme daha da. Mutlu etmeyen şey neydi ki seni? Öleceksin,her şey bitecek. Hayallerin sönecek ilk sonra bunu anıların takip edecek. Vazgeçişin kaçınılmaz basamakları. Birde bunu nefretinle harmanlayacaksın,sonuç? Bir sonuç beklemen bile garip,bir tuhafsın sen de. Her şey, herkes anlamını yitirecek. Şu çiçeğe bakacaksın sadece rüzgarda savruluyor,köpekler sadece havlıyor,martılar kuru gürültü yapıyor olacak senin için. Çiçeğin özlem dolu kokusunu duyamayacaksın,köpeklerin çocuksu oyunlarını,martıların şımarıklığını.. Yap haydi şu meşhur şovunu,son kez bak celladının gözlerine. Ne garip değil mi? Göreceğin son şey onlar olacak. Bir ip parçası,bir kılıç,bir hançer bazen de yeter bir çift göz yitip gitmene.