Hepimizin kullandığı sosyal medya araçları pandemiyle birlikte daha çok vakit geçirdiğimiz bir yer oldu.Araştırmalara konu olan bu sosyal araçlar gerçekliğimizden çok gerçekleştiremedigimiz hayatları yaşıyor gibi davrandığımızı , olduğumuz ve olmak istediğimiz iki benliğin olduğunu psikolojik olarak kanıtladı.Zamanımızın büyük aracı olarak ahlâki yapımızı çeşitli yollarla zedeleyen sosyal medya ve internet aynı zaman da insan psikolojisi üzerine yeni bilgiler edinmemizi sağlıyor.Yapılan çeşitli algı oyunlarıyla benliklerimizin gidişatını yönlendirebilecek güce sahip.
Pandemiyle birlikte özellikle gençlerimizin kanayan yarası işşizlikte bizleri bu sosyal araçlardan para kazanabilir miyiz ? Sorusuna yöneltti. Okuyarak iş sahibi olmanın zorlaşmasının aksine internet üzerinden kolay yöntemlerle , anlamsız bir videoyla bile ciddi miktarların kazanılmasi özellikle gelmekte olan nesil icin de ciddi bir ikilem oluşturdu.İnsanlar daha konforlu bir gelecek için bu yollara başvurur oldu.Bu da genel anlamda isteyerek ya da istemeyerek tembelliğe yönlendiğimizi kanıtlıyor.İmkanları itibariyle daha çok araştırabilen bir nesil var fakat bilgiye ulaşmada sağladığı kolaylık neticesinde bu imkanlardan yalnızca internet ön planda.Elbette ki kolay ulaşılır ve paylaşılır bir ortamda bilgi kirliliği de son derece fazla.Doğru kullanıldığında bir velinimet olan internet bizlere "doğru" yu işine geldiği gibi aktarıyor.Doğru kaynağa ulaşmanın zorluğuyla iyi bir yetiştirme sağlayamadığı için yeterli deneyimin kazanılmadığı bir ortam.Dolayısıyla sığlıktan beslenen konular da oldukça ilgi görüyor ve algı oyunu sayesinde ilgi özellikle bu sığ olan , ahlâki olarak bozuk olan şeylere yönlendiriliyor.Tembellik bir hayat biçimine dönüşüyor.Bu şekilde yetişen çocuklar ve gençler için başta sözünü ettiğim bu iki benliğin arasındaki gidişat ciddi bir vaziyet aldı.Benliklerini bulma konusunda zorlanan gençlerin önünde bir sosyal medya hayatı var bir de gerçek hayat.
Çokça vakit geçirdiğimiz bu ortamda karşılaştığımız şeyleri oturduğumuz yerden eleştirmemek olmazdı degil mi? Paylaşımların altına herkesin yorum getirebiliyor oluşu yüzyüze olmamaktan kaynaklanan gerçeklige indirgeyemediğimiz bir iletişime neden oldu.Bu durumu yüzyüze yaptığımızı değerlendiriyor olsak insanların yüzüne her şeyi söyleyebilecek bir dilimizin olması her şeyi düşüncesizce söyleyebileceğimiz anlamına gelmezdi.Hem bu cesaret ister öyle değil mi? Zaten cesareti de hadsizlikle karıştırıyoruz artık. Yorum yapma özelliğinin her şeyi eleştirebilme , ölçüsüzce yazabilme hakkı verdiğini sanıyoruz.Halbuki yorum yazabiliyor olmak kimseye yorum yapma hakkı vermiyor.Her yerde her şeyi fütursuzca dile getiremeyeceğimiz gibi her yere her şeyi de yazmamak gerekiyor.Beğenmek ve beğenmemekte özgür olmamız yine bunları her zaman dile getirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor.Bize hep "bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde benim özgürlüğüm biter" öğretilmişti.Oysa ki artık özgürlük adı altında saygısızlık , sınırsızlık öğretiliyor.İnsanların hayatına müdahele ederken sınırlarımızı sosyal medya özellikleri belirliyor ne acı.Unutmayın lütfen , kullandığımız bu parmakların da bir dili var.
Fikir sahibi olurken de yalnızca sosyal medya yüzüne göre karar veriyoruz oysa ki yaşamakta olduğumuz ve yaşamak istediğimiz hayatlar arasında farklılıklar olabildiğini yaşamak istediğimize göre paylaşımlar yaptığımızı söylemiştik.Paylaşım ve videolarla farklı bakış açılarını görüp sindirdiğimizi sanarken olaylara sadece sosyal medya gözüyle bakarak tek yönlü bir bakış açısını benimsedik.Olayların özünü kavrayamamak düşünme yapımızı köreltiyor.Görünen yüze aldandığımız , önümüze hazır gelen kaynaksız bilgiye inandığımız için düşünmeyi bırakıyoruz.Düşünmek , aramak , bu yolda karşılaştıkları oluşturur insanın kişiliğini.Mühimdir.Her şeyin hazırına alışan benliğini de önüne koyulduğu gibi yaşar.
Her anı paylaşmak derdine değil de her anı yaşamak derdine düşersek olmak istediğimiz yerlerde de özümüzden uzaklaşmayız diye düşünüyorum.Çağımızın aksine...