Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Hergün Yeni Umutlar. - Sözümoki
24 Aralık 2014, Çarşamba 10:54 · 313 Okunma

Hergün Yeni Umutlar.

her gün yeni umutlarla yatıp sabaha hepsinin tükenmiş olmasından, çaba vermekten ama karşılığını alamamaktan, düşünmekten, hatalar yapıp pişmanlık duymaktan, karşımdakileri üzmekten, sevememekten yoruldum. ha parasızlıktan da yoruldum, ayrıca diğer çocuklar gibi ”bana ne bakmak zorundalar bana” diyemiyorum, diyemediğim gibi hiç bir şey de yapamıyorum. yoruldum ben çevremde insanların olup içimin yalnız olmasından, nefes alıp ölü olmaktan da yoruldum. ne güzeldi oysa önceden her şey, en küçük şeye kahkahalar atardım, kumdan oyuncaklar yapardım kendime, doğaldım ,severdim her şeyi ,sevmeseler de üzülmezdim ama şimdi artık sevseler de sevemiyorum sevmeseler de… gökyüzü bile yorar oldu beni, bakıp ah demekten yoruldum, bakıp mutlu şeyler düşünememekten yoruldum ben ben çok yoruldum
Bir tabutun penceresinden bakıyorum dünyaya,daha gömülmedim belki ama çukurum hazır.Belki bir gün üzerimdeki toprak kalkarsa gökyüzünü görürüm diye pencere hayal etmiştim hep.Uzaktan görmekten yetinir olduk artık,havayı soluma hevesimiz kesildi.Çünkü neyi görüp iç geçirdiysem yine kendi nefesimle karşımdaki camda oluşturduğum buharı görürdüm.Parmağımla şekiller çizerdim oraya.Daha sonra silinirdi.Aslında bu çoğu şeyi anlatıyordu.Ama artık önemi yoktu.Bir yerden ayrılmak,geride bırakılan her şeye noktayı koymaktı.Bir virgül,orada birilerini bırakmaktı.Soru işareti ise onun gidişiydi.Çünkü bir yeri anlamlandıran insanlardı,en azından anılardı.Ve geri döndüğünde,bıraktıklarını bulamazsan,bıraktığın yere dönmemişsin demektir.Anlamlarını kaybettikten sonra yerine bir şeyler koyamazsın,orası açık kalır.Toz,toprak girer,iltihaplanır,yara olur,soyulur.Bir yaranın varoluşu dahi yaşadığımız hayat döngüsüne benziyorken ve yaralar halâ acıyorken burada mutluluk nidaları atmanın ne kadar kendini kandırmak olduğunu açıklamaya gerek duymuyorum.Zaten genel olarak açıklamaya gerek duymuyorum.Özellikle biten şeylerin ardından.Çünkü değişmeyecek şeylerin üzerine konuşacak kadar zengin değilim,kelimelerim az.Ancak yasını uzun süre tutarım,çünkü acılarım fazla.Ve hiçbir acı anlatarak azalmıyor.İçiniz kalabalıksa,her anlatışınızda yeni insanlar katılır acınızı içinde hisseden.Ancak hiçbiri sizin içinizden çıkmaz,yani sizin içinizde doğanlar yine sizin içinizde ölür ve bunun ceremesini sizden başkası çekemez.Bir başka varoluş hiçbir zaman sizi sahiplenmeye yeltenmez.Hiç kimse,sizin en karanlık anlarınızda dahi orda kalmayı yeğlemez.Ve yine çoğu,en aydınlık zamanlarınızda terkeder sizi.Ebedi yalnızlığagöz kırptınız.Bahsettiğim yalnızlık,yanınızda kimsenin olmaması değil aksine onların varlığında dahi içinizin kasvetinin azalmaması.İçinize çoktan hapsolmuş,demir parmaklıkların soğukluğunda rutinlikten bıkmış her gün çektiğiniz işkenceden usanmış,son öldürücü darbeyi yapacak gardiyanınızı bekliyorsunuz.Ve sizin için en öldürücü darbe;sevilmektir.Çünkü sizin için en yabancısı;sevilmektir.Her gün bir diğer güne geçmek için yaşıyorsunuz.Nefesleriniz bitene kadar koşuyor ancak hiç ilerlemiyorsunuz.Bir canlının ilerleyememesinin birkaç sebebi olabilir ancak en olağanı;bir yerlere bağlı olmasıdır.Siz ise tam olarak belinizden bağlısınız.Geçmişinize.Hiçbir kesici,delici alet,bu sıkı haltları koparmaya yetmez.Geçmişiniz olmadığı sürece,siz de yoksunuz.Geçmiş sizin kirpikleriniz.Ve gözlerinizi uçuşan tozlara kapatmayı onunla öğrendiniz.Çünkü her türlü yaş döktürecek yabancı maddeyi o tuttu.Ve ellerinize döküp görmenizi sağladı.Becerilemeyen kısım şu ki,gezinebileceğin çember belli,geçmişinin uzunluğu kadar.Ve özgürlük özlemiyle acı çığlıklar atıyoruz,bunca acının bir dışavurumundan başka bir şey değil.Hiçbirimiz özgür değiliz,çünkü kimse hiçbir zaman ulaşamayacaklarının ihtiyacını duymaz ve yine hiç kimse bir an bile geçmişteki bir anıyla gülümsemeyip veya yine bir anıyla kaşlarını çatmamış olamaz.Ne kadar yaşanmışlığın varsa o kadar,özgürsün.Çünkü ne kadar yaşanmışlığın varsa o kadar uzun sana göbekten bağlı o ip.Ve o demir parmaklıkların içinde sağ tarafını deniz sol tarafını kır olarak hayal edebilirsin.Ancak bunu yapmaktansa,her sabah ayağa kalkıp aynı demirin soğukluğunu hissetmenin gerçekliğini tercih ediyorsun.Çünkü hiçbir zaman sağın denizken,solun kır olmayacak,farkındayım.Ancak,ölene kadar yaşamak zorundasın.Bu yüzden sanki demirin soğukluğu,ellerinin soğukluğuymuş gibi yapıyorum artık.Hala inandıramıyorum kendimi ancak en azından kabullenebiliyorum.Çünkü biliyorum,senin ellerin böyle keskin kokmazdı,ve hiçbir ten bu kadar soğuk olamazdı,nefreti hangi derecede olursa olsun.Ve artık yorulduğumu söylemeliyim,her sabah kalkıp aynı rüzgarla üşümek aşındırdı beni.Ben artık,sıkıca bağlı olduğum ipin ortasında kıvrılmış uyumaya devam ediyorum.Ve doğrusunu söylemek gerekirse,gözlerim kapalıyken hayal kurmak,açıkken hayal kurmaktan daha kolay ve daha doyurucu.Geceler güzelse,belki bu yüzden veya günler iyiyse bu yüzden ve tüm gün uyuduğumdan.Ve ölüm bu yüzden tatlı geliyor bana.Uyanma zorunluluğum olmadığından.Çünkü yaşamanın zorunluluğunun tadını biliyorum ve ikisi de aynı bölgenin mahsülü.Sorunum belki zorunlulukla,ancak bu da yaşamla varolanlardan biri.Eğer tanrıyla bir gün karşı karşıya gelirse,”Keşke böyle bir şeye hiç kalkışmasaydın.” demek isterdim.Belki de bana hak verecekti,bilemezdim.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Ülke ülke seyahat eden gezginler hakkında ne düşünüyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.