Bu dünyadan değilim ben. Hiç bu dünyaya ait olmadım, öyle de hissetmedim. Hem oyun dışı kaldım, hem de oyunun tam içindeydim. Elden ele atılan, tekmelerle savrulan bir top gibi oynadılar benle. İşleri bitince de bir köşeye attılar. Köşelerde ağlattılar. Anladım ki köşelerde adalet yoktu.
Ama adalet deyince hep onlar en önde durdular. Hep onlar haklıydılar. Güçsüzü haklayıp, kahkahalarını yankılattılar koridorlarda. En alt katlarda bir tas çorbayla sabahlattılar. Onların cüzdanları açıktı, gerdanları gibi. Benimse gerdanım mordu, gözaltlarım gibi.
Uykusuz hiç bitmeyen gözaltında, el altından satılan bir hiçtim belki de, bir piçtim. O yüzden hep içtim, ayılamadım. İşbirliğiyle bitirdiler işimi hiçbir zaman döndüremedim şansımı. Üstüne de unuttum yeminimi, unuttum ahdımı. Gözaltlarım hâlâ mor, kimse sormadı adımı. Kimliğim de kaybolmuş benliğim gibi, neyse...
Neyse olsun verdim yine en azından, en zorundan andımı.