Ne âlâ bir hatıradır, zihnimde nükseden bu keder. Âlâ; çünkü zararı dünyadan arınmak gibi. Hissetmeye benziyor bu güruhtan uzakları, insanların çirkin seslerini bastırıyor kulaklarımda rüzgarlar. Görmemi güçleştiriyor dalıp giden ruhumun afakı. Kandırıyorlar biraz, biraz bizleri kandırıyorlar. Geleceği biçimlendirmek diye bir tabirleri var, ömrü hebâ etmeyi kolaylaştırıyormuş. Daha rahat bir hayat için, daha rahatsız ruhlara sahip kılıyorlar. Bazen gönüllü edip, bazen maruz bırakıyorlar. Açıkçası anlamını tam olarak ifade edemediğim, ama bir yıkım yapım olan bu sürecin bir tarifi yok denebilir. Sanki her söz ona çıkabilir, her yol ona varabilir. Yeter ki bataklıkta olduğumuzu fark edebilelim. O bizi buluyor, hatta akıl biraz çalışırsa yarı alaycı yarı melankolik bir figür yapıyor bizi. Felsefemizi şekillendiriyor, daha bir geçmişe sürüklüyor. Bir şeyleri ispat etmek gibi bir çabamız var, insan olarak ya iyiliklerin, ya da kötülüklerin, şanın veya şöhretin en iyisi olmak istiyoruz. Hatta bazen istemekle kalmıyor, onu elde edip kibirleniyor, kibirimiz ile kendimizi boğuyoruz. Biz alelade hayatımızda bir toz zerresiyiz diye birbirimizin gururuna dokunuyoruz; fakat kim inanır ki kendinin farkında olan bir toz zerresine. İşte bu sebepten hiç kaybolmayacak acılarımız var, aşklarımız var. Bizler sevgiyi de bilmediğimizden doyumsuz bir ihtirasa tamah ediyoruz. Ettikçe yine batıyoruz, battıkça çıkıp protesto ediyoruz. Lakin yine de birkaç güne unutuyoruz. Bizler faili belli olan cinayetlerin hem sahibi, hem de kurbanıyız. Hissettiğim bu kederle, zihnimden bunlar geçip gidiyor. Akla bağlı; fakat kalbe yakın.