Bir sabah uyandığında,
gözlerinde bir şey eksikti.
Sesin,
önceki günün yankısı gibi
görüntüsüz kalmıştı.
Ve ben,
belki de seni bir yitik yıldız gibi
gökyüzünde aradım,
ama hiçbir iz bulamadım.
Yalnızlık,
sadece kimseye anlatılmayan
bir iç ses gibiydi.
Söylediğim her kelime,
bir başkasının dilinden çıkmış gibiydi.
Ve zaman,
her geçen anla biraz daha
içimde büyüyen bir boşluk oldu.
Beni tanıyan kimse yoktu,
bazen ben bile kendimi hatırlamıyordum.
Bir yansıma,
bir hayalet gibi
geçip gidiyordum.
Yalnızlık,
bazen var olmanın en derin haliydi.
Bir gün,
belki de her şey kaybolacak
ve geriye sadece
hiçlik kalacak.
Ama içimdeki boşluk,
her şeyin ötesinde
bana ait kalacak.