Buruşuk yüzlü... parçalanmış elleri vardır onların.. Nede doludurlar bir bilseniz... Gençliğine indiniz mi hiç bir ihtiyarın.. Anlat dediniz mi ona hiç? Ben merakımdan sordum... Çok güzel gençlik hikayeleri duydum.. Acaba dedim üçüncü kitabımı bunun üzerine mi yazsam diye düşündüm durdum kafamda... Her şeyden önce iyi bir dinleyici olmak gerek... Bana sorulan sorular arasında bu yaşta böyle fikirler böyle fikir yazıları nereden geliyor diye soruyorlar. İnanın bilmiyorum sadece dinliyorum.... sonra yazıyorum... ortaya bu yazılar çıkıyor.
Gençliklerini anlatan ihtiyarlar genelde dostluk anılarını anlattıklarını fark ettim... Onlar anlattı benim tüyler ayaklandı.... Ben nostalji hastasıyım o zamanları tadamadım diye o zamanları yaşatmaya çalışan biriyim... Eski anıları duydukça birilerinden içime huzur dolar benim. Bir çayı en anlamlı kılan şey o çayın yanında yenilen kurabiye değil edilen muhabbet olduğuna inanıyorum.. Anlatılan dostluk hikayelerinden sonra günümüzdekiler ile kıyasladım doğrusu. Üzüldüm birazda korktum.... Yaşam kaygım artıyor böyle şeyler olunca...
Günümüz dostlukları bir fotoğraflık kısacası kiralık... Yalanlar üzerinden yürütülen ilişkiler var ortalarda.. Gerçeğe dayanan hiç bir şey yok... Gerçekten kaçtıkça acı olarak geri dönüyor bize.. Gerçekler acıdır diyoruz sonra.. Gerçekler acı değil... Çayı da bir müddet ocakta tutun ve için acı olur tadı... Gerçeklerde öyle... her şey bittikten sonra çıkınca piyasaya acıtıyor ne yazık ki... Gerçeklerle yaşadığınız zaman hayatın zevkini alabileceksiniz bunu da bilesiniz...