Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
İlk Macera(Antalya/Kaş) - Sözümoki
30 Eylül 2021, Perşembe 10:18 · 710 Okunma

İlk Macera(Antalya/Kaş)

Bazı insanlar vardır daha çok küçük yaşlarda şehirden şehire, ülkeden ülkeye gezmeye başlarlar. Bazıları 85 yaşındadır ne ülke görmüştür ne de başka bir şehir. Bazıları da benim gibi 23 yaşında ilk uçak, ilk tatil deneyimini yaşamıştır. Peki hangimiz geç kaldık, hangimiz bazı şeyleri erken yaşadık veya yaşıyoruz? Kafamızda soru işaretleri dolaşmaya başladığına göre hadi gelin size ilk tatil maceralarımı anlatmaya başlayayım.

İlk olarak ben bu tatil muhabbetini daha anca rüyamda görürdüm ama iş yerindeki saygıdeğer patronlarım sağ olsunlar, bizlere uçak biletlerimizi alarak tatil yapma imkanı sağladılar. Hatta zorla gönderdiler bile diyebilirim. :D Şu an tüm okurların aklındaki tek düşünce "nasıl iş yeri orası ya, cv yollayabiliyor muyuz?" Aklınızdaki tek düşünce dedim çünkü tatildeyken tanıştığım insanlardan kime anlatsam hayranlıkla dinledi ve böyle bir yanıt verdi. 23 yaşıma kadar hiç uçağa binmemiş bir insan olarak açıkcası bir tık uçak düşer diye korkmadım değil ama tabi ki korkularımızı yenmekte bizim elimizde olduğu için tamamen kendimi ana bırakarak ve ilk deneyimimin tadını çıkararak Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan uçağa bindim. Ayrıca bilerek cam kenarı seçtiğim için herkes uyurken ben pür dikkat uçağın kalkış anından iniş anına kadar ki sürede karadan nasıl da gökyüzüne geçtiğimizi, her biri kendine özgü farklı farklı şekillere sahip bembeyaz bulutları, yükseldikçe karadaki her şeyin giderek küçülmeye başladığını, Antalya'da berrak ve sonsuz denizin üzerinden geçerken gökyüzü ile denizin nasılda bir bütün oluşturduğunu seyrettim. Tabi şöyle de bir şey fark ettim. Yerden gökyüzüne bakmaktansa, gökyüzünden yere bakmak daha eğlenceli ve bulutlara daha yakınsınız ayrıca da evrene farklı bir boyuttan bakıyorsunuz. Normal standartlarınızın üzerine çıkıyorsunuz ve ufkunuz açılıyor.

50 dakikalık uçuşun ardından Antalya Havalimanı'na vardım. Tatil yerimi Kaş'ta ayarladığım için Havaş'a binip Antalya otogarına geçtim. Bu arada Havaş'ın 2021'deki güncel fiyatı 16 TL. Otogar'dan da Kaş otobüsüne bindim. Otobüs fiyatı da 49 TL. Kaş'a varana kadar inmek istediğiniz duraklarda ücretler farklı olabiliyor. Gitmeyi düşününler ve gidecek olanlara duyurulur. Yaklaşık 4 saat süren yolculuğun sonunda da Kaş'a varıyorsunuz. Benim kalacağım otel (kekova hotel) otogarın hemen karşısında kaldığı için maksimum 5 dakikada otele vardım ve odama yerleştim. Genel itibariyle eski bir otel, uygun fiyatlı, kahvaltıları çok güzel ve merkezdeki mekanlara yürüme mesafesinde.

Kaş'ta 1. gün:

Kaş'a öğleden sonra vardığım için ilk gün pek fazla yapacak bir şey bulamadım. Nerede ne var diye öğrenmek ve gezmek amacıyla hiç bilmediğim bu yabancı sokaklarda dolaşmaya başladım. 5 dakikalık yürümenin sonunda, Antalya'ya gelmeden önce internetten araştırdığım ve yamaç paraşütü yaptırdıkları için rezervasyon yapmayı düşündüğüm şirketin şubesini gördüm. Eee, görmüşken de hemen şubeye girdim ve gerekli bilgileri aldıktan sonra ertesi gün için yamaç paraşütüne rezervasyon oluşturdum. Şirketten çıkıp 5-6 dakikalık bir yürüyüşün sonunda yolum iskeleye çıktı. Kayalıklara geçip oturduktan sonra karşımdaki Meis adasına, berrak denize ve arkamdaki eşsiz manzaraya dönüp bakarken şirin mi şirin bir kızla göz göze geldik, küçük kuzeniyle beraber kayalıklarda oturuyorlardı. Ben otomatikman tebessüm ettim, aynı şekilde kız da tebessüm etti. Daha sonra yine göz göze geldik ve yine birbirimize tebessüm ettik (millet böyle böyle yaz aşkı yapar ben dostluk kurdum). Tek oturduğum için kız yanıma geldi ve "Merhaba, yanımıza gelmek ister misin?" dedi. Daha sonra diğer kuzenleri de gelirken ben de yanlarına geçtim ve tek tek tanışmaya başladık. Bahsettiğim şirin kızın adı İmran. Daha 17 yaşında ama hayat İmran'ı öyle bir olgunlaştırmış ki ona bakarken karşımda bir çocuk değil, tam tersine hayatın çilesiyle genç yaşta olgunlaşan kocaman güçlü bir kadın gördüm. Bazı insanlarla dost olmak için bazen 1-2 aya gerek kalmıyor. O insanın gözlerine baktığınızda kendi acılarınıza benzer ve kendi karakterinize ait bir parça görebiliyorsanız, saniyesinde samimi olabilirsiniz. Biz de öyle olduk, iyi ki de olmuşuz. Birbirimize iletişim bilgilerimizi verdikten sonra tekrardan görüşmek üzere ayrıldık. Sohbet, muhabbet, tanışma derken akşam oldu ben de bütün gün hiçbir şey yemediğim için civardaki restoranlardan birine geçip akşam yemeğimi yedikten sonra otele geri döndüm.

2. gün:

Sabah kuş cıvıltıları eşliğinde uyandım demek isterdim ama ilk kez bir yere tek başıma gittiğim için o psikolojiyle gece televizyonu açık bırakıp uyudum ve sonuç olarak da televizyonun sesiyle uyandım. :D Daha sonra da otelin muhteşem manzarası olan terasına kahvaltı yapmaya çıktım. Kahvaltı yaparken otel çalışanları bir isteğimin olup olmadığını sorduktan sonra tatil boyunca ne yapacağımı konuştuk ve Kaş'ın meşhur Uyuyan Dev Dağı'na götürebileceklerini söylediler. O gün yamaç paraşütüm olduğu için bir sonraki güne anlaşmıştık ama bundan 10 dakika sonra rezervasyon yaptığım şirket aradı ve rüzgar çıktığı için uçuşu bir sonraki güne ertelediklerini söylediler. Biz de otel çalışanları ile tur yapmaya karar verdik. Bu arada araştırdığım ve söylenilenler kadarıyla Uyuyan Dev Dağı'na arabayla ulaşım yok. Motorla veya Kaş-Çukurbağ “Likya Yolu” üzerinden yürüyerek çıkabiliyor. Ya da dolmuşa binip Çukurbağ'da indiğinizde de Uyuyan Dev'e yürüyerek gidebiliyorsunuz. Benim orada tanıştığım insanlar tarafından ve tur esnasında anlatılan rivayete göre "Bu devin dişisi de Kaş’ın karşısında olan Meis adasındaymış. Uyuyan Dev, Kaş'ı ve dişisini korumak için hep etrafı izliyormuş. Taki ki ne zaman deniz Uyuyan Dev'e ulaşırsa, bunlar uyanıp birbirlerine kavuşacaklarmış." Ayrıca Uyuyan Dev'e çıktığınızda Kaş'ın muhteşem manzarasını seyredebiliyorsunuz.

(Uyuyan Dev Dağı Manzarası)

Bir sonraki rotamız Bayrak Tepesi oldu.

(Bayrak Tepesi Manzarası)

Bayrak tepesine çıktıktan sonra Kaş merkeze geri döndük. Ben otel görevlilerinin yanından ayrıldıktan sonra İmran'ın yanına gittim ve beni birçok insanla tanıştırdı. Karlama(kar şerbeti) yedik. Yani genel olarak kar şerbeti deniliyormuş ama karlama diyende varmış. Karlama(kar şerbeti): Kar ve tarçından yapılıyormuş, tadı da çok güzel. Eğer denemediyseniz denemenizi tavsiye ederim. Günün sonunda Kaş Antik Tiyatrosu(Antiphellos)'u ziyaret ettim. Kentin batı kenarında yer alan ve Akdeniz'e bakan bu tiyatro yontma taşlarla inşa edilmiş. Başlangıçta 28 sırada 4000 seyirci alacak kapasitedeyken şimdi 26 sıra bulunmaktaymış. Şu an tiyatronun sahne kısmı bulunmuyor. Bu alanda insanlar şarkılar söyleyip dans ediyorlar. Yani ben gittiğimde öyleydi. Şarkı demişken size komik bir olayımı anlatayım. Burada 1 saat kadar oturup söylenen şarkıları dinledikten sonra gitmek için kalktım ve tam merdivenlerden iniyordum ki son 3 merdiven kala ve kadın şarkı söylemeyi bitirince orada düştüm. :D Kadının tepkisi şu oldu: "Bu şarkıda sana gelsin o zaman." Artık Kaş'ta da düşmedim demem yani.

(Kaş Antik Tiyatrosu(Antiphellos))

3. gün:

Sabah uyanıp kahvaltı yaptıktan sonra direkt yamaç paraşütüne gittim. Sadece paraşüt yaparsanız 650 TL ama fotoğraf ve video da isterseniz 850 TL ödüyorsunuz. Evet fiyat pahalı ama tatilde de hesap kitap yapacaksak niye tatile geldik ki yani. Şahsen benim görüşüm bu yönde. Sonuç olarak bir deneyim kazanıyoruz ve bir daha ne zaman bu fırsat karşımıza çıkabilir ki. Yamaç paraşütündeki komik olayımda şöyle oldu: Pilot bana "Ben yürü dediğimde yürü, koş dediğimde de koş" dedi. Ben de hepsine tamam dedim. Tam paraşüt havalandı "yürümene gerek yok direkt koş" dedi. Ben de ne ara koştum ne ara havalandık her şey saniyeler içinde oldu. Ama şöyle bir şey varmış ben hala havada koşmaya devam ediyormuşum. :D Pilot "koşmayı bırakabilirsin" demese hala koşmaya devam ettiğimin farkında bile değilim. Neyse, yamaç paraşütü yapmak hayatımda yaptığım en güzel deneyimlerden birisi oldu. 15 dakika sürüyor ama bana 5 saniye gibi geldi o kadar harika bir aktivite. Paraya kıydığıma hiç pişman değilim. :D Daha sonra da İmran'ın çalıştığı yere gittim ve açıkcası bana bebek gibi baktılar diyebilirim. Bir sürü şey ikram ettiler ve üzerine yemek de yedim ama tek kuruş para almadılar. İmran sayesinde de birçok güzel insan tanımış ve tanışmış oldum.

4. gün:

Sabah erkenden uyanıp İstanbul'a dönmek için yola çıktım. Geri dönüş yolunda da yine Havaş'ın otogardan havaalanına bırakacağını düşünmüştüm ama işler biraz ters gitti neyse ki havaalanına giden otobüste varmış. Tabi bunun için antalyakart çıkartmam gerekti. Son olarak havaalanı yolunda tanıştığım kişi de Ece oldu. Onun da birazcık işleri ters gittiği için birbirimize yardım edelim falan derken onunla da arkadaş olduk. Havaalanına varana kadar konuştuk, sohbet ettik. O da okulu için Kıbrıs'a gidiyormuş.
1 saatlik uçuşun ardından da 4. günün sonunda tekrardan İstanbul'a dönerek maceranın sonuna geliyoruz.


Özetle biraz kafanızı dağıtmak ve betonların arasından uzaklaşmak istiyorsanız. Kaş, bunun için birebir. Her yer ağaç ve büyük büyük binalar yok. Sadece deniz ve doğa ile üzerinizdeki tüm stresi atabileceğiniz bir yer. Bu arada 29 Ekim'den sonra Kaş bomboş kalıyormuş ve işletmeler de iş yapamıyormuş. Çoğu konuştuğum esnaf bunu söyledi. Bu tatilden geriye kalan 3-4 güne sığdırdığım birçok deneyim, birçok tanıştığım insan ve 2 dost oldu. Şu an Ece ile de İmran ile de iletişim halindeyiz ve ikisi içinde iyi ki tanımışım diyorum.

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Beyin göçü almamız konusunu nasıl değerlendiriyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.