İnsan ne çok benziyor doğaya mevsimlere kah çiçek açıyor renkleniyor kah soluyor yaprak döküyor. Bir bakıyorsun güllük gülistanlıkken sonra bakıyorsun fırtına çıkmış seller akmış derken güneş açmış her yer kurumuş. İnsanın içi umutla dolmuş. Sonra bir bakıyorsun hüzünlü bir şarkı alıp götürmüş seni ağır kasvetli düşüncelere ama sonra ufacık bir gülümsemeyle yüzünde güller açıyor. İnsan doğası da dört mevsim gibi işte kendimizi her şeyden üstün tutsak da biz de doğanın bir parçasıyız. Belli bir zamanımız var doğup büyüyüp öleceğiz belki de büyümeden öleceğiz ansızın esen bir rüzgarla devrileceğiz koca çınarlar gibi o halde bize biçilen zamana kadar en iyi en anlamlı şekilde yaşayacağız. Olabileceğimiz en iyi halimize ulaşmak için çabalayacağız iyi işler bırakacağız arkamızda . Dünya bizimle daha iyi bir yer haline gelecek . İyi vicdanlı merhametli, canlıları , doğayı seven koruyan kişiler olacağız . Varsa eğer iyi çocuklar bırakacağız arkamızda. Bizi hatırladıkça yüzlerine gülümseme yayılan... Ya da bir kitap bir şiir bir yazı bırakacağız zihinlerde bize dair bizi anlatan...Bu dünyadan bir ben geçtim ve onda iz bıraktım demenin gururu ve mutluluğuyla gitmeliyiz bu diyardan . Yoksa insan öylece anlamsızca yaşayıp gidebilir elbette ama mesele insana yakışır şekilde yaşamaksa eğer durmadan yorulmadan çabalayacağız. Mucize çabada gizli sadece istemek yetmez zorlamalıyız sınırlarımızı. Ve muhakkak bir zeytin ağacı dikmeliyiz bereketli bir tarlaya . Öldüğümüzde bile asırlarca dimdik duracak hayata karşı . Çocuklar oynayacak gölgesinde... Kadınlar zeytin basacaklar bidonlara en lezzetli şekliyle barış olacak dalları göğe doğru uzandıkça.