Hayat tutmak ve bırakmak arasında bir dengeymiş. Akıl bıraksa da kalp tutar insanı denebilir; fakat işler bir yerde tersine döner. Kişi hayatı bırakırken bunu yaptıran mantığı değildi, tutan kalbiydi. Kalbi hayatı bırakırdı. Akıl tutunmayı becerebilir miydi? Ölüm karşısında aklın sundukları bellidir. Yaşayamıyorsan öl der akıl. Her işkencenin katlanılabilirliği inançtan gelir. Eğer itikâten bir bütün değilse kalp ve akıl... Zaten ölüm bir seçenek değil, koşuldur onun ruhuna. İşte safsata edebiyat böyle başlıyor...