Din-bilim ilişkisinin hemen ardından polisiye romana geçecek kadar istikrarlı bir yapım var. Hayatımın her döneminde istediğim şeyler konusunda bu kadar kararlıydım. Bir gün amatör bir araştırmacı kimliğine bürünürken,ertesi gün bir gerilim romanında hangi karakter olabileceğime dair hayaller kuruyorum. Sanırım ciddi anlamda istikrarlı olduğum tek konu hâyâl kurmak. Ve kitaplar inanılmaz şekilde yol gösterici rehber konumuna giriyorlar,bu istikrarlı-istikrarsız hayatımda. Aslında bakarsanız herhangi bir konuda net fikirlere sahip olunması gerektiğini kim söylemiş ki. Bu dünya istikrarlı beyinlerden çektiğini kimseden çekmemiştir belki de. Her gün sabah kalkılır sistemin sana biçtiği role girmek üzere düzenli işe gidilir,aynı saatlerde muhtemelen aynı yemekler yenir,işten aşağı yukarı aynı saatlerde çıkılır (gerçi sistemin istikrarsız olduğu tek konu mesailer),eve gelinir,yemek yenir,günlük rutin diziler seyredilir,aynı şeyler düşünülür(hatta çoğu zaman düşünülmez) ve yatılır. Sonra sabah tekrar işe gidilir... Farklı bir şey yapmanıza,düşünmenize izin vermeyecek şekilde dizayn edilmiştir sistem. Çünkü aksi takdirde birileri bu modern köleliği neden sürdürdüğünü sorgulamaya başlayabilir. Ve daha da korkuncu etrafına da sorgulatabilir. Oysa,sistemin bundan korkmasına gerek yoktur,çünkü insanlara gereken dozda lüksü tattırmıştır. Insanların bu lüksten vazgeçmemek için yapmayacağı şey sürdürmeyeği rutin yoktur. Oysa rutinlerimiz değil mi bizi her gün yavaş yavaş öldüren. Biz konforlu alanımıza kendimizi hapsederek güvende olduğumuzu düşünürken,beynimiz çalışmayan kaslar gibi her gün yavaş yavaş eriyordur. Bu yüzden istikrar en büyük düşmanımdır benim. Bir gün bilimin gizemli sularında yüzerken,ertesi gün sadist bir zekaya sahip kocamın elinden kurtulma planları yaparım. Bir gün herkesin neden bu kadar acımasız olduğunu sorgularken,ertesi gün iletişimle çözemeyeceğim bir sorun olmadığını düşünecek kadar pollyanna olurum. Oysa pollyanalığında az kazığını yememişimdir hani. Ama olsun. Bazen kazık yemekte gerekir.Daha önce hiç calistırmadığım kaslarımı çalıştırıyor hissi uyandırır bende. Acının da,mutluluğun da istikrarı tehlikelidir insanoğlu için. Çünkü düşünme yetini alır elinden zamanla,yavaş yavaş. Düzenli acı veya düzenli bir huzur karşısında beynimizi sattığımızı fark etmeyiz çoğu zaman. Bu yüzden karmaşa lazımdır insana. Belirsizlik. Her gün çözecek yeni sorunlar,her gün sevinecek yeni durumlar. Gercekten nefes almanın tek kuralıdır karmaşa. Sistemin tatlı diliyle bizi manipüle ettiğinin tam tersi,bazen kıyasıya kavga etmek,en olmadık küfürleri savurmak gerekir. Daha sonra saygın bir hanımefendi veya beyefendi olmak. Gerçek kimliği kafaya takmayın. Sürekli bir başka boyuta evrildiğimiz dünyada gerçek benlik diye bir şey yoktur belki de. Tek gerçek her gün yeniden keşfetmektir. Herşeyi, her duyguyu. Hatta bazen en aşağılık olanları bile.