بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Aralık 1914
"Çok yoruldum" dedi Fidan, soğuktan kızarmış yüzünü ağabeyine çevirerek. Başındaki kalın yazması gevşemiş, siyah saçları tel tel yüzüne dağılmıştı. Keskin soğuğa dayanamayan dudakları çatlamıştı.
" Az kaldı Fidan'ım, az kaldı" dedi İsmail. Sol bacağını dizine kadar gelen kar yığınından çıkarırken zar zor söylemişti bu cümleyi. O'nun da, üzerinden damarları gözüken sert elleri morarmıştı. "Aah ah" diye iç geçiren kardeşine, Fidan' a baktı çaktırmadan. Çok yorulmuştu biricik kardeşi. Keşke gücü yetseydi de, onun bu kadar yorulmasına mâni olabilseydi. Ama hayattı bu... Zorluklar, çileler ve yorgunluklar...
"Hadi Fidan. Yüklen halata!"
Fidan ve ağabeyi var güçleriyle halatlarına bağladıkları odunları peşlerinden sürüklediler. Yamaca geldiklerinde dikkatlice önlerine aldılar, sonra sıkıca tutunup kendilerini aşağı bıraktılar. Abi kardeş yorgunluklarını bir nebze olsun atarak köye vardılar.
Güneş, bugün turuncu ışıklarıyla Sarıkamış'ın karlı dağlarının ardından gidene dek hiç ısıtmamıştı onları. Hiç şüphesiz bundan sonra da ısıtmayacaktı...
Kardeşleri Hasan evin avlusundaki tahtaları odunluğa taşırken; komşu kadınlar kâh eve giriyor, kâh evden çıkıyordu. Hatta kimisi Hasan'ın başını okşuyor, öyle çıkıyordu avludan. Neydi ki bu..? Merak ve telaşlı ifadelerle birbirlerine baktı kardeşler. Islak çizmeleriyle avluya girdiklerinde duydukları ağıtlar, bi' ihtimali şimşek gibi çaktırıverdi kafalarında. Sanki düşünmeseler olmayacak gibi kafalarından attılar hemen, ağır adımlarla içeri girdiler. Dar, loş koridordan geçip, odanın kapısından içeri baktılar. Anaları divanda oturmuş kısık seslerle inliyor; komşulardan kimisi onu teselli etmeye çalışırken, kimisi de cüzlerini açmış, mırıltılar hali de Kur'anı Kerim okuyordu.
İsmail ile Fidan yalnızca bakmakla yetindiler. İkisi de anlamıştı neler olup bittiğini. Babalarının kara haberi ulaşmıştı...
Donuk gözleri yanmaya, kızarmaya başladı kardeşlerin. Fidan'ın buğulanmış gözleri, ağabeyinin aynamsı gözlerinde aksini buldu. Siyah, kıvrımlı kirpiklerinin arasından bir damla yaş süzüldü. Kurak, çorak bir toprağa değercesine Fidan'ın yüzünü yakarak yol aldı. Ağır hareketlerle başını ağabeyinin göğsüne yaslayarak küçük hıçkırıklarla ağladı.