Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 1.Bölüm - Sözümoki
15 Şubat 2022, Salı 22:26 · 307 Okunma

Karanlığım Ol 1.Bölüm

Pastanede ki Su yeni çıkan pastaları tezgaha yerleştiriyordu. Çilekli pastaya gülerek baktı gün sonu onu kimse almazsa o alacaktı, kafasına koymuştu. Gülerek arkaya geçti tekrardan seviyordu burayı.

Nil'in ise sesi çıkmıyordu. Alparslan bey adeta sinir küpüne dönmüştü. Batan malları bir tarafa kardeşi Bera bey gelecekti.

"Kendinizi öldü bilin Hilmi" diye bağıran patronuna korku dolu gözlerle bakmıştı. Biliyordu bu adam asla işini yarım bırakmazdı.

"Nil diyorum duymuyor musun?" Diye bağıran Alparslan ile Nil yerinden sıçramıştı. "Kusura bakmayın Alparslan bey duymadım buyurun" diye karşılık vermişti.

Bilmiyordu ki bu kelimeler Alparslan'ı zıvanadan çıkartırdı "Aklın nerde senin. Şu karakolda ki adamı ara mali kurtarsın. Bir işi becerseniz şaşıracağım zaten" diye söyleniyordu

Nil 'Sanki ben batırdım malını' demek istiyordu ama o kadar yürek yoktu ki. Ah kalbinde keşke aklı gibi bu adama karşı koyabilseydi.

Aklı uzak dur dedikçe kalbi onun karanlığına çekiliyordu. Peki Alparslan Karahan ona bakar mıydı?

"Peki Alparslan bey" diyerek dışarıya çıktı Nil. Çıkan kızın ardından bakıyordu. Alparslan onu göndermeye çok çalışmıştı ama Nil, Alparslan ne yaparsa yapsın pes etmiyordu.

Telefonu çalınca arayanın Bera olduğunu gördü. "Efendim Bera" diye cevap verdi. Okuması için Fransa'ya göndermişti ama Bera adeta zorla 'Ben adam olmayacağım' diyordu.

"Abi kesin gelmek zorunda mıyım? Çünkü ben burada-" diye devam ederken abisi sınırlı bir şekil de "Bera bak tam 200 torbayı bir gerizekalı yüzünden polise yakalattım Rusya sınırında. İstersen benim sinirlerimi daha fazla bozma ve akşama burada ol" diyerek telefonu kapatmıştı.

Bera abisinin ne kadar sınırlı olduğunu anlamıştı ve oku kendine çevirmek ölüm demekti. Sessizce onu bekleyen abisinin özel uçağına binerek Türkiye'ye uçmayı bekledi.

Su 2.devre pastaları da yerlerine yerleştirirken. Nil kırık kalbi ile karakolda ki adamı arayarak Alparslan'ın ona dediklerini iletmişti.

Gelen telefon ile yerinden kalkan Nil, Alparslan'ın kapısını çalarak komut bekledi.

Alparslan çalan kapı ile başını okşayarak "Yine ne oldu? Neyi beceremediniz?" Diye bağırdı. Nil içeriye girerek;

"Alparslan bey toplantınız vardı. Onu hatırlatmaya gelmiştim." deyince Alparslan Nil'e doğru yürüdü.

Nil'i kapı ile kendi arasına alarak "Sence bu şuan umrumda mı Nil?" diye sorunca Nil sadece yutkundu.

"Ama efendim..." sözünü kesen dudaklarına değen Alparslan'ın parmağı idi. "Giden mal da umarım da değil Nil. Yeraltında ki kariyerim ne oldu biliyorsun değil mi?" diye sormuştu.

Nil biliyordu Alparslan'ın yeraltını. Alparslan'ın kişisel asistanı olmuştu. Zaten Alparslan'da korkak olduğu için Nil'i seçmişti.

Halbuki Nil Alparslan'dan korktuğu için değil sevdiği için sessizce bekliyordu.

Alparslan'ın aklına gelen ile gülerek geri çekildi. Nil'e bakarak "Nil haftaya ne var?" diye sormuştu.

Nil ilk başta anlamasa da hafızasını zorlayınca hatırlamıştı. Haftaya müzayede vardı ve bir tablo çalacaklardı.

"Müzayede var Alparslan bey" deyince Alparslan gülerek "O tabloyu sen alacaksın Nil" dedi

Ne diyordu bu adam. Nil tam 2 yıldır burada çalışıyordu. Öncesi de vardı tabi ama Alparslan umursamıyor gibi davranıyordu, bilmiyordu ki Alparslan onun için dünyayı yakardı. 

Alparslan'ın giyeceği kıyafeti bile kendisi seçerken bir kere bile elini illegal işlere sürmemişti. Şimdi ise ona hırsızlık yap diyordu sevdiği adam

"Be-be-ben yapamam Alparslan bey ben ne anlarım" diye kendini savunurken Alparslan ona bakarak "Yapabilir misin denedim Nil yapacaksın dedim" diyerek pencerenin önüne gitti.

"Bakın Alparslan bey, beni şuan anlamıyorsu-" kendisini ifade etmesine kalmadan Alparslan tekrar sözünü kesmişti.

"Nil, Nil, Nil. Sana teklif sunmuyorum yaparsan ödül alırsın. Yapamazsan da ne olacağını biliyorsun." Diyerek yanından ayrıldı.

Nil'se olduğum yerde kalmıştı.

Artık hava kararmaya başladığında şirketten ayrılmıştı Nil. Alparslan Bey erkenden çıkıp eve geçmişti. Bu erken çıkış Nil için iyi olmuştu. Çünkü genelde dokuzdan önce çıkmasına asla izin vermezdi Alparslan.

Hafiften yağmur atıştırmaya başlayınca oyalanmadan arabasına bindi Nil. Şimdi hiç işim yokmuş gibi İstanbul'un trafiğini çekecekti. Sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldı.

Sonun da bütün sinir Alparslan'dan ona da bulaşmıştı. Mükemmel! Kilitlenen trafiği hiçe sayarak radyonun sesini biraz daha açtı. Boşuna dememişler, müzik ruhun gıdasıdır diye.

Gözlerini kapatıp başını direksiyona yasladı. Alparslan'ın bugün söylediği şeyler yapabileceği şeylerin sınırını aşıyordu. Nil'e resmen müzayede de 'Tabloyu sen çalacaksın' diyordu.

Saçmalığın da böylesi. Emrine karşı koyabilseydi keşke. Beyni 'Evet Nil kabul etmeyeceksin bu kadarı da fazla' derken kalbi sanki savaş bayrağını çoktan eline alıp 'Sen onun için her şeyi yapıyorsun bunu da yapacaksın' demekten geri kalmıyordu.

Bera pastanenin önünde durdu, abisinin yemeyeceğini biliyordu ama yine de pasta almak istemişti.

Pastaneye girince tezgahın arkasında ki kız çarptı gözüne. 'O saçları benim yastığıma dağılmalı' diye düşündü bir an.

Bera kıza bakarak "Bakar mısınız?" diye sordu. Kız yeni fark ettiği müşteri ile yerinden kalkarak önüne gitti.

"Hoş geldiniz" dedi gülerek. Su'ydu bu asık suratlı duramazdı ki. Çocukta sevmişti bu kızı. "Hoş buldum güzellik" dedi gülerek.

Su heyecanlanmıştı ona karşı böyle kelimeler kullanan pek olmazdı. Gülen yüzünü bozmadan "Ne istersiniz?" diye sordu.

Bera önün de ki çilekli pastayı göstererek "Bunu istiyorum" demişti. Su'nun anın da yüzü asılırken Bera'da anlamıştı bir şey olduğunu "Hemen getiriyorum" diyerek alttan tezgahın kapağını açtı Su.

"Güzellik ne oldu sana?" diye sordu Bera. Su kendini gülmeye zorlayarak "Bir şeyim yok" diye cevap verdi pastayı Bera'ya uzatarak.

"Hadi ama güzellik bir şey olduğu belli" diye zorladı Su'ya Bera. "Pastayı ben alacaktım kimse almasaydı ama siz aldınız." diye konuştu birden Su.

Bera gülerek "Bir pasta için gülen yüzünü asmaya değmez güzellik ben Bera" diyerek eline uzattı. Su elini tutarak "Su" diye cevap verdi.

Bera Su'nun elini tutarak öptü. "Bunlar için üzülme güzellik. Akşam bize gel ve ye pastadan" diyerek güldü. Su hemen "Olmaz Bera bey teşekkür ederim" deyince Bera Su'yu yaklaşarak "Bey kelimesini hiç sevmem. Bera de ayrıca olup olmadığını sormadım" diyerek tezgahın üstünde ki kağıda kendi numarasını yazdı.

"Konum at aldıracağım ben seni" diyerek göz kırpıp dışarıya çıktı. Su ilk defa böyle şeyler yaşıyordu.

Nil derin bir nefes alıp batmakta olan güneşi izledi. Arka fonda çalan en sevdiğim şarkıya kulak verdi.

Belki de seni hala deli gibi seviyorumdur,
Belki de gizliden gizliye istiyorumdur.
Belki de bunu söylemeye utanıyorumdur,
Belki de tekrâr kaybetmekten korkuyorumdur.

Aniden gelen korna sesiyle irkilip kendine geldi. 'Saçmalama Nil! Bir an önce kendine gel' iç sesi çok haklıydı. Peki aklı nerede idi?

Çokta kısa sayılmayacak bir süre sonunda evine gelmişti. Ailesinden uzak yaşamak çok güzel bir şey olsa da bazen yalnızlığı en üst seviyede yaşıyordu. Ah şu insanı paramparça eden düşünceler... keşke hiç var olmasaydınız...

Güzel bir duşun ardından salona geçip şarabını bardağa doldurdu. O saçma düşüncelerden arınma zamanıydı. Yağmur cama çarparken şarabından bir yudum aldı. Biraz da olsa rahatlamıştı. Alkol kanına iyice karışırken kapısı çaldı. Ona rahatlamak haramdı.

"Nil abla" gelen karşı komşusu Su idi kardeşi gibi seviyordu onu. "Su güzelim bir şey mi oldu bu saatte?" Diye sordu hemen. Su büyük bir heyecan ile "Abla beni birisi yemeğe çağırdı, bugün pastanede tanıştık" dedi utanarak

Nil, Su'nun bu hâline gülerek "İçeri gel bakalım" deyince Su hemen eve girdi. Yabancısı değildi bu evin. "Anlat bakalım deyince Su hemen anlatmaya başladı.

"Abla bugün pastaneye birisi geldi. Bende çilekli pasta yapmıştım, kimse almazsa ben alacaktım. O pastayı alınca bende birazcık üzüldüm. Sonra o bana neden üzüldüğümü sordu. Bende pasta falan deyince beni akşam yemeğe davet etti. Adı Bera. Bende başta kabul etmedim, oda 'Gel pastayı orada ikram edeyim' dedi. Bende kararsız kaldım"

Nil, Su'ya her zaman güvenirdi, "Güzelim ben senin hislerine her zaman güvenmişimdir biliyorsun değil mi?" Diyerek elini tuttu. Su gülerek "Biliyorum abla ama bu sefer ki hissi çözemiyorum."

Nil, Su'nun bu hâline gülerek "Acaba kitaplarda ki o aşkımı buldun" diyerek burnunu sıktı. "Bulmuş olabilir miyim?" Diyerek gözlerini kocaman açmıştı Su.

Nil gülerek "Olabilir güzelim ama olmaya da bilir" Su heyecanla "Akşama gidecek miyiz?" Diye sordu. Nil önce ki deneyimlerine güvenerek "Hislerine güveniyor musun?" Diye sorı yöneltmişti Su'ya. "İçimde ki his git diyor ama sen de gelirsen" diyerek Nil'e baktı

Nil nasıl kıyacaktı ki bu kıza, kendine çekerek sarıldı "Seni asla yalnız bırakmam ben" dedi gülerek.

Su ayağa kalkarak "Akşama ben ne giyeceğim." Dedi panikle. Nil gülerek "Kız dur aaa" dedi. Su'nun tatlı paniği ona eskileri hatırlatıyordu.

"Giyecek hiç bir şeyim yok abla" deyince Nil tatlı bir kızgınlıkla "Ablan var burada ayarlarız bir şeyler" dedi. Su gülerek ablasına sarıldı.

Lâkin Alparslan ile Bera'nın konuşması bu kadar tatlı geçmemişti.

Pastaneden çıktıktan sonra eve gidip abimi sinirlendirmeden Su'yu ve ablasını bize çağırdığımı söyleye bileceğimi düşündüm. "Ulan adam zaten sana ateş püskürtüyor ne diye eve çağırıyorsun salak" diye kendime saydıra saydıra eve gelmiştim.

Bahçeye girdiğimde klasik olarak abimin bağırışını duydum. "Biri nirdi lin" (Bera nerde lan) güya bunlardan ben korkuyorum ya. Tamam belki biraz korkabilirim.

Eve girip mutfağa geçtim ve Nazan ablaya selam verip abisiyle konuşmak için helallik istedi. Salona girip oturur oturmaz direk abisine bakıp lafa girdi.

"Abi... şey ben bir bok yedim ve pastanede çalışan kızı bize davet ettim" gözlerimi kaçırırken abim dediklerimi idrak eder etmez bağırmaya başladı zaten. "Ulan çapkınsın it boş gezenin tekisin anladım da oğlum el alemi eve çağırmak ne lan!?"

Normal de açıklama gereği duymasa bile saygıdan açıkladı. "Abi napayım? Kız üzüldü ben pastayı aldım diye kıyamadım çağırdım işte abartma sende" dedi Bera gevşek bir tavırla. Alparslan'ın zaten canı sıkkındı, ama annesine sözü vardı bırakmayacaktı kardeşini. Adam olmasa bile bırakmayacaktı.

"İyi! Akşam gelince görürüz bakalım kimmiş bu senin kıyamadığın kız" Bera abisini duyunca bir şey demeden odasına çıktı.

Biliyordu burada kalsaydı Alparslan rahat bırakmazdı onu. Sevmezdi Alparslan eve birinin girip çıkmasını.

Tek bir kişi hariç...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
1 milyon dolar verseler gözlerinden feragat eder misin? Neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.