Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 11.Bölüm - Sözümoki
27 Şubat 2022, Pazar 17:13 · 284 Okunma

Karanlığım Ol 11.Bölüm

Gurur yine içinden geldiği gibi konuştuğu tek yere gelmişti. Annesinin mezarına. Uzandı yine annesinin yanına. '

"Annem ben geldim iki gözümün çiçeği, çok özledim seni" dedi başının yanındaki toprağı okşarken.

"Özür dilerim annem seni koruyamadım, karımı koruyamadım, biliyor musun anne o adam gibi bir adam oluyorum. Kızımın başına silah dayadım"  Kimseye itiraf edemediklerini annesine itiraf etti.

 Gözlerinde ki yaşlar toprağı ıslatmaya yetiyordu bile.

"Anne biliyor musun? Gelinin de senin gibi dikenlerini çıkartıyor..."dedi gülerek. Burnunun çekerek devam etti hafif çiseleyen yağmuru umursamadı.

"Ben onu çok üzüyorum anne aynı o adamın seni üzdüğü gibi. Benden gitsin diye çok uğraştım ama gitmiyor, pişman olmuştur değil mi Gül'ü bana gösterdiği için?"

Çiseleyen yağmur daha çok artmaya başlarken içindeki ateş hala sönmüyordu. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

"Çok seviyorum anne köpek gibi seviyorum, ama, ama ona diyemiyorum anne. Gitmeyecek biliyorum ama olmuyor bir şeyler eksik. Ben onu hak etmiyorum anne'" diyerek acıyan gözlerini kapattı. Üstüne yağan yağmuru umursamadan sevdiği kadının toprak kokusunu içine çekti.

Akşam olmuş hava karamıştı. Gurur kalkmıştı yattığı yerden üstündeki ıslak kıyafetlere aldırmadan oturdu arabasına çok yorulmuştu artık dayanmak istemiyordu.

Kardeşini iyi ya da kötü büyütmüştü artık o bile bir yuva kurmuştu. Peki şimdi bu yükü taşımaya devam etmeli miydi?

Torpidodaki silahı eline aldı. Bu silahla vurmuştu o adamı. Bir gün o silahla kendini vuracak deseler inanmazdı. Sonra yere düşen fotoğrafı fark etti.

Bu fotoğraf o fotoğraftı, kıvırcık kafa ile ilk çekildiği fotoğraf. Sonra eline diğer fotoğrafı aldı. Kara gülü ve nankör kedisinin olduğu fotoğrafa ağlayarak baktı. Ne kadar da acizdi. Kızı ile bir fotoğrafı bile yoktu. Onları hak etmediğini bir kere daha anladı.

Birden gelen deli cesaretiyle beraber silahın güvenliğini açarak başına yasladı. Gülen karısına ve kızına baktı. Doğru ya eski karısı ve hiç bir şeyini bilmediği kızına...

'Hoş geldin yüreğim' dediği an düştü aklına. Nil'le ilk sevgili oldukları an. Nil, ailesine arkadaşlarımda kalacağım diyerek hiç düşünmeden Alparslan'a geldiği an. Güldü.

'Seni yüreğime sığdıramadım Alparslan' dediği yer düşmüştü şimdi de aklına yüzündeki gülüş acı tebessümle karışmıştı.

Derin nefes aldı Gurur. Bu gece bu iş burada bitecekti. Ne kendine ne de Nil'e eziyet etmeyecekti daha fazla. Gözlerini kapadığında telefonu çaldı.

Vedat arıyordu. Umursamadı. Ve tekrar aradı sonra tekrar açana kadar arayacağını anladığında sessize almak için eline aldı telefonu. 

Vedat  'Abi yenge çocukla beraber havaalanına gitti İspanya' ya gidecekmiş' yazmıştı.

'NİL' diye bağırdı arabanın içinde. Ülke değiştirmekte neydi bu kadar tehlikenin arasında?

 Öksürerek cevap yazdı Vedat'a "Bekleyin" diye. Elinde ki silahı küfür ederek yerine koydu. Fotoğrafları da torpidoya koyarak yola çıktı.

Havaalanına gelince indi arabadan uçağa doğru yürürken Vedat geldi yanına, "Abi bu ne hal ne oldu böyle" diye sorunca "Bir şey yok Vedat iyiyim" dedi çatallaşan sesiyle boğazı da ağrıyordu zaten.

Yüzünü buruşturarak minibüsün yanına gitti. Yüzüğünü cama vurarak kapıyı açtırdı. Önce Nil'e baktı. Dikenli kara gülüne. Sonra korkarak inen Gül'e sarı van kedisine. Ömrünü vermesi gereken kızın ömrünü alacaktı.

Gül korkarak annesinin arkasına geçerek bacaklarına sarıldı. Babasını çok seviyordu ama korkuyordu da gitmekte istemiyordu.

Gurur, Nil'e bakarak "Arabaya geçin" dedi. Sonrasında gelen öksürük krizi ile bütün ciddiyeti bozulmuştu.

Nil karşısında ki adama baktı yıkılmaz, sarsılmaz adama. Üstünde gözlerini gezdirdi. Yağmurun altında kaldığı belliydi, hasta mı olmuştu? Gurur çok çabuk hasta olurdu. Ne kadar sert olsa da bünyesi zayıftı.

"Bırak bizi Alparslan gideceğiz" dedi. Gurur ağzına gelen kanı kenara tükürdü. Babası 11 yaşındayken sobanın maşası ile onu döverken vurmuştu boğazına. Ameliyat olmuş bir yıl konuşmamıştı. Bu yüzden boğazları çok çabuk tahriş olur kanardı. Bunu en iyi Nil bilirdi acıyarak baktı karşısındaki adama.

Gurur bir şey demeden annesinin bacaklarının ardından korku dolu gözlerle bakan kızına baktı. '"Sen gitmek istiyor musun?" diye sordu.

Gül düşündü, babasını çok seviyordu annesi ne olursa olsun yalan söyleme demişti. Hiç tereddüt etmeden kafasını hayır anlamın da salladı. Gülerek babasının yorgun yüzüne baktı. Hissetmişti babası gözleri ile özür diliyordu ondan.

Gurur Nil'e bakarak "Kız gitmek istemiyor arabaya geçmek için 10 saniyen var yoksa ben seni getiririm'" diyerek arabasına yürüdü.

Nil biliyordu bu sahneyi Alparslan dediyse yapardı. Giden adamın arkasından baktıktan sonra kızının yanına eğildi. "Anneciğim baban ile gitmek istiyor musun? Eğer gitmek istemezsen gitmeyiz" dedi.

Bu dünyada Nil için iki şey çok önemliydi. Bir kızı iki Alparslan. Zaten onun için gitmemiş miydi? Ama gel de bunu Gurur beye anlat...

"Anne ben yalan söylemem ki hem sen demedin mi herkes ikinci şansı hak eder diye?" sordu.

Nil gülerek baktı kızına sevgi ile büyütebilmişti onu. Elinden tutarak Alparslan'ın arabasına gitti. Arka koltuğa Gül'ü oturtarak kemerini taktı Alparslan az iyi görünseydi onu kızdırmak için arkaya o da otururdu ama şuan onunla uğraşmaya gerek yoktu.

Öne geçerken direksiyona kafasını yaslamış adama baktı. Toprak vardı üstünde mezarlığa gittiği belliydi. 

"Tam 27 saniye geç kaldın" diyerek kafasını kaldırdı Gurur.

Nil inatla "Demek ki canım 27 saniye geç kalmak istemiş" diyerek önüne döndü.

 Gözleri torpidoya kaydı. Önce fotoğrafları gördü sonra silahı. Korkarak Gurur'a baktı kan yoktu bir yerinde Allah'a şükür.

Eve az kalmıştı. Alparslan öksürmeye başlayınca uzun süreceğini anlayarak sağa çekerek dörtlüleri yaktı. Öksürmeye devam ederek arabadan indi.

Nil Alparslan beraber 5 yıl geçirmişti ama ilk defa bir arabada torpido gözünü açık görmüştü. Fotoğrafları eline aldı. Güldü biliyordu ki bu inatçı pislik hala seviyordu onu.

Gurur uzun süre gelmeyince Nil merakına yenik düşerek indi arabadan.

 "Alparslan" diye bağırarak arabanın arkasın da kan kusan sevdiğini gördü. Durumu ciddiydi.

"Gurur hastaneye gidelim. Gel" deyince Alparslan güldü. 

"Ölmemi istemiyor muydu?" Diye sordu.  Bu düşünce bile Nil'in  tüylerini ürpertiyordu.

 Gururundan ödün vermeden "Daha çok öldürmek istiyorum". dedi.

Gurur doğrularak ağzındakini tekrar tükürdü. 

'"Eğer yarım saat daha dayansaydın Türkiye'de kalarak benden kurtulurdun" diyerek arabaya geçti.

Ne demek istemişti Alparslan. Anlamamıştı Nil. Arabaya geri geçti.

 "Ben kullanayım mı?" Diye sorunca Alparslan hayır anlamın da kafa salladı.

Eve gelince Nil arabadan inerek arkadaki Gül'ü kucağına alarak eve girdi. Gurur arabadan zar zor inerek eve girdi

"Abi bu halin ne?'" diye sordu Bera korkuyla. 

Gurur elini Bera'ya doğru uzatarak "Yaklaşma hasta olursun bir de hastanelerde seninle uğraşamam" diyerek merdivenlere yürüdü.

Bera abisinin arkasından gıpta ile baktı. Bu adam ne zaman kendini düşünecekti?

 Alparslan kendini zorla yatağa atarak geriye doğru yattı. Ayakkabılarını ve ceketini zorla çıkartarak yorganı üstüne çekti üstünü değiştirecek kadar hali kalmamıştı.

Nil, Gül'ü uyuttuktan sonra aşağıya indi. Bera düşünceli bir şekil de camın önünde bahçeye bakıyordu.

"Ablamm" diyerek sarıldı Su. Nil karşılık verince Bera kendine gelerek Nil'e baktı. Bir şey demeden mutfağa geçti abisi için ablasını suçlayamazdı ki?

Nil anlamıştı bir şey olduğunu. Su yatmak için yukarıya çıkınca Nil, Bera'nın yanına gitti. Bera geleni görünce bir şey demedi.

Bera, ablasının gitmesini beklerken, Nil de Bera'nın derdini anlatmasını bekledi. Bera sonun da pes ederek konuşmaya başladı.

"Abim hasta olmuş belli, sesi de değişmiş hiç kustu mu?" diye sordu. Nil bir şey demeden başını salladı.

"Ben 5 yaşındaydım abim 11. Annem temizliğe gidiyor abim de sokakta, o piç de evde yatıyor" dedi nefretini kusarak.

"Annem benimle markete gitti. Böyle reyonda kar küresi yılbaşı yaklaşıyor etraf süslü tabi. Çocuk aklıyla anneme tutturdum ondan alalım da alalım diye. Annem o kadar milletin içinde diyemiyor para yok diye sonra alırım falan dedi..." gülmeye çalışıyordu Bera ama gözünden akan yaşların haddi hesabı yoktu.

"... ben ağlayarak geri geri giderken reyona çarpıp kırdım 3 tane küreyi" dedi gülerek. Nil'in de içi parçalanıyordu.

"O zaman 120 lira tutmuştu tabi annem ödemişti, ama eve korka korka gidiyordu biliyordu dövecekti o piç onu. Abim göründü sokağın başında.'" Durdu Bera, burnunu çekerek Nil'e baktı

 "Ama abla bir görsen onun o halini dünya yansa umurunda olmayacak gibiydi. Koştum yanına sarıldım bacaklarına, ne oldu diye sordu annem konuyu anlatınca bana baktı gülerek"dedi.

O anları hatırlamak zordu Bera için. Herkes 5 yaşını hatırlamak isterdi ama Bera unutmak için her şeyini verirdi.

"Aferin lan sana bir tane istedin 3 tane kırmışsın! Sen şimdi annemle Hacer teyzelere git ben söz sana yenisini alacağım dedi bana ama abla görsen onu bana gülerek bakıyordu annemden kalan parayı aldı. Sonra biz Hacer teyzeye gittik." 

Nil karşısında acı çeken çocuğa gözleri yaşlı baktı. Ne çok yara vardı o bedende.

Bera devam etti "Abim ilk önce kar küresi almış bana sonra eve gelince saklamış onu o piç görüp de kırmasın diye. Sormuş para nerde diye abim de tabi adının hakkını veriyor gururlu gururlu demiş harcadım onu ben mahallenin çocuklarını gazoz ısmarladım diye'" 

Bera gülünce Nil'de güldü Gurur bey 11 yaşın da neyse 30 yaşında da oydu.

"Tabi o adam bunu duyunca nevri dönmüş sobanın maşası ile dövmüş. 11 yaşında ki çocuk ne kadar karşılık verecekse. Biz eve geldiğimiz gece olmuştu."

"Böyle abim yerde yatıyor sırtı kanlanmış ama boynu ve boğazı da morarmış. Annem öyle görünce o adam boğdu onu sandı." gülerek tekrar Nil'e baktı Bera.

"Ama abla biliyor musun ben dedim abim ölmemiştir diye çünkü bana sözü vardı onu tutacaktı daha" Gözlerini silerek devam etti.

 "Annem kaldırdı abimi komşu Halil amcanın arabası ile hastaneye getirdik onu. Doktor baktı işte sonra farklı şeyler dedi ama ben oraları hatırlamıyorum. Abim yatakta oturmuştu gülerek bana baktı sonra ağzını açıp kapattı konuşamadı önce sonra tekrar açtı böyle zar zor sözümü tuttum lan dedi ama kan geliyordu ağzından. İstemiyorum ben o küreyi dedim ama abim bana bir yıl sonra cevap verdi abla koca bir yıl sonra..." dudaklarının arasından kaçan hıçkırığa engel olamamıştı Bera.

"...vazgeçme Bera sonunda kaybetsen de hayallerinden vazgeçme"  dedi bana. Niye abim 1 yıl konuşamadı biliyor musun abla? Ameliyat için para lazımmış ama o adam vermedi konuşup da başımı şişirmesin dedi. Benim abim o piç yüzünden bir yıl konuşamadı abla. Sonra zaten gülmeyi de unuttu."

"Çok çabuk hasta olurdu o. Hatta hasta olacağını anladığı zaman hırsızlık yapardı. O adam anneme kızmasın diye annem abim hasta olunca göndermezdi onu bir yere." dedi gülerek.

"Ben okula başlayacaktım . İlk gün abim getirdi beni ben işte 8 yaşındayım abimde 14 yaşlarında babam göndermemişti onu okula. Bana baktı gülerek 'Bana bak Bera oku adam ol sürünme buralarda. Anamı kurtar eğer okumazsan...' dedi böyle durarak ben korktum tabi abim bana kızmazdı 'Döver misin?' Diye sordum korkuyla abim yine güldü 'Yok lan ne dövmesi ben okuyana kadar sürünürsün diyecektim ben de büyük adam olacağım ya' dedi. İşte ben o gün anladım abla, o piç abimin çocukluğunu öldürmüştü ama abim, umutlarını öldürmemişti." 

Nil ayağa kalkarak Bera'ya sarıldı.

 " Bak Bera abinin umutları çiçek açtı. Sen de üzülme artık" diyerek onu teselli etti.

Gurur'un yanına gitmek için harekete geçince Bera arkasından seslendi. "Abimi içindeki yaralı çocukla sev abla, yaptığı hatayı savunacak değilim ama ona yeni yara açma, onun çocukluğu yara dolu'...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İhtişamlı gösterişli bir ev mi sade gösterişsiz bir ev mi? Neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.