Gurur duydukları ile şoka girerken Özgür çoktan yanından ayrılmıştı.
Nil saatlerdir pencerenin önünde oturmuş sevdiği adamın gelmesini bekliyordu. Olanlara bir türlü anlam verememiş, evdeki herkes de sanki anlaşmış gibi tek kelime etmiyordu.
Bera usulca Nil'in yanına oturdu.
"O günü düşündüğünü biliyorum yenge. O günü düşünmek sana zarar vermekten başka bir şey yapmıyor biliyorsun." Başını Nil'in omzuna yasladı.
Su oturduğu yerden kalkıp Nil'in diğer yanına oturdu. Ablasını çaresiz ve üzgün görmeyi kalbi kaldırmıyordu.
"Kimse bir şey söylemiyor. Asil kim?" gözleriyle ablasının gözlerine baktı.
"Asil..." derin bir nefes aldı. "Asil bizim oğlumuz." Hafifçe gülümsedi.
"O-oğlun mu vardı abla? Nerede şimdi?" kafasını Nil'in diğer omzuna yasladı.
"Her yerde. Sağımda, solumda, nefesimde, her anımda." Önce Bera'nın ardından da Su'nun saçlarını öptü.
"Bir oğlun olamasak da biz yanındayız ablam." Diyerek sarıldı Nil'e.
Kafasını pencereye çevirip o acı günü hatırladı tekrar.
Geçmiş
Alparslan marinada oturmuş Nil'in seçtiği evlere bakıyordu.
Buralardan gidecek, Nil ve oğluyla kendine yeni bir hayat kuracaktı. Annesi ve Bera'yı da almayı ihmal etmeyecekti tabii ki.
Kapıdan bir hışımla giren Özgür'ü görünce sinirle elini saçlarından geçirdi.
Bir gün fena halde benzetecekti Özgür'ü ancak her seferinde Nil engel oluyordu.
"ALPARSLAN NEREDEYSEN ÇIK LAN!" öfkeyle kapıya tekme atıp geriledi.
Alparslan kalkıp sakin bir şekilde kapıyı açtı.
"Hayırdır it dayak yemeye mi geldin yine?"
"Ne dayağı lan! NİL'İN SUYU GELDİ!" kardeşinin o acı haykırışları aklından çıkmıyor, canını oldukça fazla acıtıyordu.
"Dalga geçme Özgür. Nil 7 aylık hamile şakanın sırası değil. Daha az önce konuştuk!"
"SİKTİRME LAN ŞAKANI! KARDEŞİMİN CANI YANIYOR CANI YÜRÜ!" Diyerek ittirdi Alparslan'ı.
Gurur hızlıca arabasına atlamış Nil'in evine gelmişti.
Neredeyse mahalledeki tüm kadınlar sokakta olan biteni anlamaya çalışıyordu.
Neriman telaşla apartmandan çıktı.
"Alparslan hastaneye yetiştir kızımı! Yalvarırım yetiştir!" eli ayağı birbirine dolanmış ne yapacağını bilmiyordu.
"Merak etmeyin Neriman Hanım yetiştireceğim." Koşarak Nil'in yanına çıktı.
Nil yatağında uzanmış yanındaki kadının dediklerini yerine getirmeye çalışıyordu.
Erken olduğunu biliyordu. Oğluna bir şey olacağı düşüncesi acısını daha fazla arttırıyordu.
"G-Gurur." Elini sevdiği adama uzattı.
"Geldim gülüm, dayan." Kucaklayıp hızlı adımlarla arabaya geldi.
korku tüm bedenini ele geçirmiş mantıklı düşünmesine engel oluyordu.
Nil'i arkaya yatırıp sürücü koltuğuna oturdu. Özgür'ün 'beni de al' sözlerine aldırış etmeden gaza bastı.
"O-oğlum..."
"Bir şey olmayacak oğlumuza gülüm. Asil'le beraber döneceğiz eve." Sıkıca elini tutup okşamaya başladı.
Söylediği gibi olmasını diledi.
"O-olmayacak. Babası gibi güçlü o. Ona bir şey olmaz, olamaz..." ağlaması daha da şiddetlenirken Alparslan'ın da içinde bir şeyler kopuyordu...
Hastaneye geldiklerinde Nil'i apar topar doğumhaneye almışlardı.
Çok geçmeden Nil'in ardından da Gurur'un ailesi gelmişti.
Kafasını annesinin omzuna yasladı.
"Geçecek annem. Bu günler de geçecek. Torunum ve gelinim iyi olacak." Oğlunun saçlarını öptü uzunca.
Yıkılmaz dedikleri Gurur bile yıkılıyordu. Sarsılmaz dedikleri adam şimdi paramparçaydı. Can başka bir şeydi. Canan ise bambaşka...
"Ne yapacağım ben anam." Diyerek kafasını gömdü Narin'in boynuna.
"Onlar olmadan ne yapacağım." Hıçkırarak ağlıyordu. Onları kaybetme düşüncesi aklını yiyip bitiriyordu. Delirecekti...
Saatler geçmiş herkes bir umut doğumhanenin kapısında bekliyordu.
Önceden erken doğum olursa riskli olacağı söylenmişti onlara. Aksini diledi...
Doktor usulca Alparslan'ın önünde durdu.
"Nil hanım gayet iyi. Doğum başarılı oldu. Ancak..." yutkunarak kafasını yere eğdi.
"N-ne ancak doktor!" ellerini yumruk yapıp doktora baktı.
"Ancak bebeği kurtaramadık. Başınız sağolsun..." diyerek oradan ayrıldı.
Neriman ve Narin'in feryatları, Sami'nin Özgür'e sarılıp ağlaması...
Bacakları artık bu bedeni taşıyamıyordu. Yüreği için bu acı fazlaydı. Evlat acısı çok fazlaydı.
Sırtını duvara yaslayıp bedenini yere bıraktı. Oğlunu kollarına alamadan toprağa verecekti. Nil ve Asil'i yan yana izleyemeden toprağa koyacaktı oğlunu.
"ASİL!" Diye bağırdı çaresizce.
"OĞLUM!" yumrukladı duvarı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor gözü kimseyi görmüyordu.
"Biz sensiz hep eksik kalacağız oğlum. Hep eksik kalacağız.." fısıldadı onu duyacakmış gibi...
Sami sinirle gözlerini silip yerde oturan Alparslan'a baktı.
"Madem ortada bebek de kalmadı. Nil artık bizimle kalacak. Senden tamamen ayrılacak."
Kan çanağına dönmüş gözlerini Sami'ye çevirdi.
"Nil oğlumuz yokken de benimdi şimdi de benim olacak Sami Bey. Hiçbir şey değişmedi."
Özgür bir adım öne çıkıp kollarını birbirine bağladı.
"Nil'i alıp ne yapacaksın? Kullandın, hamile bıraktın. Şimdi sırada ne var?"
Alparslan Özgür'ün dedikleri ile bir hışımla ayağa kalktı. Hızlı adımlarla Nil'in odasına gidip kucakladı.
Nil yeni yeni kendine geliyor olayları idrak etmeye çalışıyordu.
"Gurur o-oğlum." Yeniden hatırladı o anları. Yeniden başladı ağlamaya.
"Geçecek gülüm. Geçireceğim, geçecek..." Alnını öpüp hızlıca hastaneden çıktı.
Sami ve Özgür peşinden koşup Alparslan'ın kolunu tuttu.
"Kızımı benden ayıramazsın Alparslan buna hakkın yok. Hayatını bugüne kadar mahvettin artık mahvetmene izin vermeyeceğim!"
Nil'i arabaya yatırıp kapıyı kapattı.
"Nil için yaşıyorum Sami Bey. Şimdi zorluk çıkarmadan çekilin önümden!"
Özgür gülerek bir adım öne çıktı.
"Yoksa satacak mısın onu Alparslan? Artık başkası mı kullanacak senin kullandığın gibi?"
Alparslan bir hamlede belinden silahı çıkardı.
"Eh be yeter! Yeterince katlandım sana haddini bil artık." Diyerek boşluğuna ateşledi silahı.
Nil kapıyı usulca açıp babasına ve abisine baktı.
"Nil bırak bu şerefsizi gel bana kızım." Elini uzattı kızına.
Bakışlarını önce Gurur'a ardından karnına çevirdi.
Mutluluğu da birlikte paylaşacaklardı bu tarifsiz acıyı da. Merhem olacaklardı birbirlerine, ilaç olacaklardı, nefes olacaklardı.
"Gurur gidelim..." son kez babasına bakıp kapıyı kapattı. Yarasını anca bu adam sarabilirdi. Adamın yarasını da anca bu kadın...
Gurur Nil'in söyledikleri üzerine Sami'ye döndü.
"Gözün arkada kalmasın. Nil iyi olacak." Diyerek bindi arabaya. Hızlıca gaza basıp hastaneden uzaklaştı.
Bir yol kenarında durup arkaya döndü. Nil'in yüzünü avuçları arasına aldı.
"Yeniden başlayacağız gülüm. Her şeyiyle yeniden başlayacağız güven bana." Diyerek öptü dudaklarını.
Artık hem yüreği hem ailesi olmuştu Alparslan. Başını yasladığı bir omuz, kollarına sığındığı bir kalkan olmuştu Nil'e. Can olmuştu, nefes olmuştu... Ama en önemlisi hayat olmuştu, ömür olmuştu...
Özgür eve geldiğinde 'Nil' diye bağırmıştı.
Nil korkarak kapıya çıkınca Özgür'e baktı.
"Abi Gurur nerede?" diye sordu.
Özgür sinirle karşısında telaşla duran kardeşine baktı.
"Senin hala savunduğun adam arkandan iş çeviriyor Nil. Oğlun yaşıyor." bu dedikleri ile herkes şoka girmişti.
Nil Özgür'ün gözlerine baktı Gurur yapmazdı böyle bir şey. Kendinden emin bir şekil de abisine baktı.
"Gurur yapmaz!" deyince Özgür bir adım daha üzerine geldi.
"Neden yapmasın o zaman çok gençtin belki büyütemezsin diye sakladı senden. Belki sana güvenmiyordu?" diyerek ileriye gidiyordu.
Nil ne yapacağını şaşırmış vaziyette içeriye girdi. Bera bile duyduğu şeylere alışkın değildi.
Gurur oğlunun mezar taşını son kez öptü.
"Bulacağım seni aslanım getireceğim annene." Zorla ayağa kalktı.
"Vedat uçağı hazırlayın Rusya'ya Vasili'yi ziyarete gidiyoruz." diyerek minibüse bindi.
"Abi Hilmi aradı ev karışmış." diyen Vedat ile Gurur önemli bir şey olduğunu pek düşünmedi.
Eve geldiklerinde arabadan inen Gurur ile Bera karşı karşıya geldi.
"Abi sen ne yaptın?! Asil'i saklamak ne demek?" demesiyle Gurur sinirine sinir katmıştı.
"Doğru konuş Bera ne saklaması?" sinirle cevabı beklemeden eve girdi.
"Yazıklar olsun lan sana yazıklar olsun!" diyerek baktı Nil sevdiği adama. Nasıl yapmıştı bunu ona?
"Ne diyorsun sen?" Nil'in yanına adımladı. Bırakın yürümeyi konuşmaya bile mecali yoktu.
Sinirle karşısında dikilen adama baktı.
"Başkası mı vardı bana mı güvenmiyordun ha?! Sen var ya, sen bu hayatta ki en aptal adamsın! Sen, sen oğlumu benden sakladın! Oğlum gelsin gideceğim sana güvendiğim güne lanet olsun!" kelimeler istemsizce dökülüyordu ağzından.
Nil'in dedikleri çok ağırdı ve Gurur'un zoruna gitmişti.
Ortada duran sehpaya tüm gücüyle bir tekme savurdu.
"Bu amınakoduğumun dünyası yıkılsa benden bileceksiniz lan! Bir gün kalkayım da doğru geçsin. Kim beni sikmek için uğraşacak diye düşünmeyeyim. Lan ben annemi kaybettim ben oğlumu kaybettim ben sevdiğim kadını kaybettim. Vedat'la Hilmi hariç kimse bana sormadı nasılsın diye." Derin bir nefes alıp devam etti.
"Üstelik eğer birisi birini saklıyorsa bunu sen yaptın Nil! Kızımı benden sakladın sakın beni suçlama! Gitmek mi istiyorsun git, ama unutma ne ben eski Gurur'um ne sen eski Nil'sin. Yalvarmam kal diye ya da geri dönemezsin bir daha" öksürüp boşluğunu tuttu.
Dayanamıyordu sevdiği kadından bunları duymaya dayanamıyordu. Gurur öksürmeye başlayınca öne doğru atılan Nil'i eliyle durdurdu.
Canına bir zarar gelse yıkılacağı adamı şimdi ağzından çıkan kelimelerle yıkmıştı.
"Abi uçak hazır. Vasili'nin bütün mekanları da sarıldı. Sen isteyince gideriz." dedi Vedat. Ne kadar az konuşursa o kadar iyiydi onun için.
Gurur başını sallayarak yukarıya çıktı.
Vedat bakışlarını Nil'e çevirdi.
"Nil hanım işinize karışmak gibi olmasın ama abim çocuk falan saklamadı. Hatta öğrendiğinden beri dört dönüyor etrafta bulup annesine getireceğim sevinecek diye...' durup Özgür'e baktı.
"...size kim anlattıysa yanlış anlatmış ya da doldurmuş." diyerek önüne döndü.
Nil yaptığı hatayı fark etmişti dönüşü de yoktu. Hem Vedat da yenge yerine Nil hanım demişti. Ağlayarak arkasında ki koltuğa oturdu.
Aşağıya inen Gurur ile ayağa kalsa da Gurur ona bakmadan yürüdü.
"Hilmi ev sana emanet." diyerek dışarıya çıktı.
Ne zaman nasıl geleceği belli olmayan bir yola gidiyordu ve Nil biliyordu ki küs gidiyordu...