Nil evde vicdanı ile girdiği savaşta mağlup olurken Müge'nin telefonu çalmıştı.
"Efendim Vedat?" demesi ile Nil'de ayağa kalktı.
Müge biraz dinledikten sonra 'Ben sana fotoğraf atacağım o fotoğrafta ki serumu kullansın' diyerek telefonu kapattı.
Nil, Müge'nin yüzüne bakarken 'Merak etme yenge bir şey yok' diyerek telefonundan bir şeyler yaptıktan sonra yerine geri oturdu.
Geride herkesin yaptığı tek bir şey vardı. Beklemek...
Ertesi Gün
Gurur Rusya'ya inmişti Vasili'nin evinin önünde çalılıkların arkasında durarak, kulağındaki kulaklığa konuştu.
"Hiç bir çocuk, kadın, yaşlıya zarar gelmeyecek. Vasili'yi de ben halledeceğim." diyerek direkt eve doğru gitmeye başladı.
"Abi abi dur!" diyen Vedat da peşindeydi.
"Giriyoruz Vedat." diyen Gurur önüne çıkanı vuruyordu.
Kapının önüne gelince Vedat elinde ki maymuncuk ile kapıyı açarak geri çekildi
"VASİLİ!" diye bağırarak eve girdi. Masada yemek yiyen Vasili ve ailesi ayağa kalktı.
'где мой сын (oğlum nerde)' diye sordu bütün ciddiyetiyle
'Эй, турок, я не понимаю, о чем ты говоришь (Hey Türk neden bahsettiğini bilmiyorum) diyen Vasili ile Gurur daha çok sinirlenmişti.
'Хорошо (peki)' diyerek Vasili'nin büyük oğlunu vurmuştu.
'Каждый час, когда мой сын Василий, который приедет сегодня, не приезжает, умирает член его семьи. (Oğlum bugün gelecek Vasili gelmediği her saat başı ailenden bir kişi ölür. ) diyerek koltuğa oturdu.
4 saat geçmiş Vasili'nin 3oğlunu ve en yakın korumasını vurmuştu.
'Терпение кончается следующая девушка Василия (Sabrım tükeniyor Vasili sıra kızında) dedi.
Vasili telefonunu çıkartarak bir şeyler yaptıktan sonra 'Привозят его сына Карахана, но есть кое-что (Getiriyorlar oğlunu Karahan ama bir şey var)
'Какие (Ne!)' diye sordu sertçe.
'Дмитрий не может говорить (Dimitri konuşamıyor) dedi. Gurur anlamadan baktı.
'Кто такой димитрий (Dimitri kim)' diye sordu ve Vasili korktuğu cevabı vermişti.
'Знаешь, мальчик, мы в России, да? (Oğlum, Rusya'dayız farkındasın değil mi?)' deyince Gurur Vasili'nin yüzünün yumruk attı.
'Его зовут асиль (onun adı Asil)' diyerek geri çekildi. Oğlun konuşamıyor ne demekti.
'Семь лет с ним никто не разговаривал, обо всем позаботилась Надя. (Yedi yıldır kimse onunla konuşmadı her şeyi ile Nadya ilgilendi)' deyince Gurur bir şey demedi.
Silahını Vasili'ye doğru sallayarak 'Я не убью тебя, ты будешь умолять меня умереть, но я побью тебя после отдыха (Seni öldürmeyeceğim bana ölmek için yalvaracaksın ama ben seni dinlene dinlene döveceğim) demişti.
Kapının çalması ile içeriye bir kadın ve oğlan çocuğu girmişti. Gurur ilk defa böyle bir duyguyu yaşıyordu ama hemen kapılmayacaktı.
Vedat'a başı ile işaret yapınca Vedat çocuğun önüne gitti. Çocuk birden kadının arkasına saklanınca Vedat 'Я возьму образец на ДНК-тест (DNA testi için örnek alacağım) dedi.
Kadın Vedat'a bakarak 'У тебя есть пистолет, и он так напуган (Silahın var ve o çok korkar) demişti peşinden hemen eklemişti. 'Ve ben biliyor Turkçe' demişti.
Vedat silahını yanında ki adama vererek çocuğa yaklaşıp bir iki saç teli aldı. Gurur'a da yaklaşıp aynı işlemi ona da yapıyordu.
Bu süre zarfında Gurur ve çocuk birbirine bakmayı hiç bırakmamıştı.
Geçen zamanın ardından Vedat büyük bir sevinçle 'Abi %99.9 senin çocuğun' diyerek elinde ki kağıdı Gurur'a uzattı.
Gurur kağıda baktıktan sonra çocuğun yanına yaklaşarak eli ile gel işareti yaptı ama çocuk kadının bacaklarına daha çok sarılmıştı. Kadın Gurur'a bakarak 'O gelmez korkar' dedi.
"Alışacak zamanla. Vedat topla buraları Vasili'yi al Hilmi'yi ara eksi ikiyi hazır etsin. Kemal'ler de İbo'yu alsın işimiz uzun." diyerek Nadya'ya döndü.
"Sende bizle geliyorsun Asil alışana kadar." diyerek dışarıya çıktı.
Arabaya bindiklerinde Gurur, Vedat'a bakarak 'Saçlarımı çeksene' dedi.
Başı ağrıdığı zaman hep saçlarını çektirirdi.
"Ben yapmak sana masaj sen istersen' bozuk türkçesi ile konuşmaya çalışan Nadya ile iyice deliye dönen Gurur öne doğru eğildi.
"Kendini nimetten sayma. Oğlum annesine alışana kadar kalacaksın." diyerek tekrar geriye yaslandı. Hiç kimseye karşı kibar olmazdı o.
"Abi çok kötüysen serum takayım." diyen Vedat'a kafası ile onay verdi Gurur.
Asil, Gurur'a bakıyordu ama göz göze gelince Nadya'nın beline sarılarak kafasını saklıyordu.
Havaalanına gelince arabadan inen Gurur direkt uçağa binerken Nadya ve Asil'de onu takip ediyordu.
Kenara çekilen Vedat hemen Hilmi'yi aramıştı.
Her ne kadar Alparslan'ın sağ kolu olsa da Nil ve Alparslan ayrıldıklarında olan biten her şeyi Nil'e aktarıyordu. Yengeden daha fazlasıydı onun için. Yaptığından da pişman değildi.
Hala daha olan biten tüm şeyleri ilk olarak Nil'e bildirirdi.
Evde çalan tek telefon ile herkes Hilmi'ye bakmıştı. Cebinden telefonu çıkaran Hilmi içeriye gidecekken Nil 'Burada konuş' dedi ciddiyetle.
Hilmi zorlanarak telefonu açtı.
"Efendim?" deyince Vedat "Yengeme ver telefonu." dedi.
Hilmi telefonu Nil'e uzattığı gibi alan Nil, 'Efendim' demişti hemen.
"Alo yenge bulduk Asil'imizi geliyoruz Allah'ın izni ile." deyince Nil duydukları ile yere çökerek ağlamaya başlamıştı.
Herkes yanına giderken eli ile durdurarak 'İyi dimi' diye sordu.
Vedat çekimser kalarak 'Bir sorun var aslında ufaklıkla 8 yıldır konuşulmamış' deyince Nil ayağa kalktı.
"Ne demek konuşulmamış iyi mi kötü mü anlatsana!" diye sorunca Vedat hemen, 'İyi yengem iyi gelince daha iyi anlarsın küçük bir pürüz var ama onu da abim halletti sen şimdi sen Hilmi'ye ver biz uçağa bineceğiz' dedi.
Nil heyecanla kalkarak 'Tamam bekliyoruz hepimiz' diyerek telefonu Hilmi'ye uzattı.
"Efendim." diyen Hilmi'ye 'Eksi ikiyi hazırla Kemal'e söyle İbo'yu almaya gidiyoruz bende Vasili'yi getireceğim' dedi.
Hilmi gülerek 'Lan oğlum desene Gurur Karahan sahalara geri dönüyor en sevdiğim' diyerek telefonu kapattı.
"Ne oluyor Hilmi ne Gurur Karahan devri falan?" deyince Hilmi kapının önünde ki Kemal'i eli ile çağırırken Nil'e cevap vermişti.
"Şöyle ki yengeciğim masada Alparslan yeraltında Gurur kanunları." diyerek Kemal'e döndü.
"Abimler geliyor, İbo'yu al. Eksi iki!" diyerek dışarıya çıktı.
"Oğlum yaşıyor Asil'imiz yaşıyor' diyerek sevincini dile getirince herkes sevinmişti.
Narin hanım bir şey anlamadan etrafa bakarken "Bera gel buraya abin sana kaç defa dedi yabancılarla durma diye!" kızarak Bera'yı yanına çağırdı.
Nil tekrardan sakladığı bir gerçeği gün yüzüne çıkarmıştı. Alparslan ve Bera'nın öldü diye bildikleri anneleri yaşıyordu. Nil onu da korumuştu. Tıpkı kızı gibi onu da sakınmıştı kötülüklerden. Gurur hariç tüm aile üyeleri ile tanıştırmıştı Narin'i.
Bera yanına giderek "Annem onlar yabancı değil ki gelinlerin ve dünürlerin." deyince Narin hanım "Tövbe deme öyle şeyler. Siz daha küçüksünüz annem. Hem abin ne dedi köpek gibi okuyup adam olacaksın dedi." diyerek Nil'e baktı.
"Abin nerde? Baban gelecek şimdi bak yine döver onu. Hem ben ona sevdiği yemekten yaptım babanız gelirse yediremez size." derken eliyle oynuyordu.
Nil yavaşça Narin'in yanına geldi.
"Narişim, annem o adam yok artık. Hem bak Gururda geliyor." diyerek elini öptü.
"Sen kimsin ben seni hatırlamıyorum." deyince Nil gülerek "Büyük gelininim annem torunlarının annesi." dedi.
Narin hanım 'Benim defterim nerde ben yazmıştım ona' telaşla etrafına bakınıp defterini aramaya başladı.
"Anne, anne gel yat hadi bak abim gelince kaldıracağım ben seni söz." diyerek yatağına getirdi Narin hanımı.
"Yazık kadına ya adı gibi narin." dedi arkasından bakan Neriman hanım.
"Neriman teyze çocuklar seninle annemi bıraksınlar. Malum yengem abime sürpriz yapacakmış. Çok kızar sürprizi bozulursa." Diyerek koltuğa oturdu Bera.
Ağlayan Nil'e sarılan Sami bey, Özgür'e nispet yaparcasına baktı.
"Bak nasılda buldu hemen. İyi çocuk keşke kendi mesleğini yapsa." diyerek yerine geri oturdu.
Saat gece yarısını geçmiş, Narin ve Neriman evden gitmiş, salondaki gerginlik git gide artıyordu.
"Bera niye gelmediler hala? Acaba bir şey mi oldu?" diyen Nil'in ardından kapı açılmıştı.
İçeriye Vedat, bir sarışın ve küçük çocuk girmişti.
Nil hemen 'Oğlum' diyerek koşarken çocuk ağlayarak Nadya'nın arkasına saklanmıştı.
"Yenge korkuyor dur." diyerek önüne geçti Vedat Nil'in.
Nil kekeleyerek 'Ne-ne-neden korksun ki annesiyim ben onun." dedi ağlamaklı ses ile.
Zaten yıllardır hasretti yüzüne, kokusuna. Şimdi böyle uzak olması canını daha da fazla yakıyordu.
"Yengem tamam sakin ol ilk defa gördü ondan." diyerek sarılmıştı Nil'e.
Nil sarışına bakarken Vedat'a 'Ne iş' diye sordu.
"Asil için geldi ama merak etme abim yolda göz dağı verdi." diyerek içini ferahlatmıştı.
"Anne babam ve abim mi geldi?" gözlerini ovalayarak salona girdi Gül.
"Evet gülüm abin geldi." Yere eğilip kızını dizine oturttu. Gözleri bir Gurur'a bir Asil'e değiyordu.
"Abi ben Gül. Senin adın ne?" diye heyecanla sordu Nehir.
"Dimitri -' diye söze başlayan Nadya'yı Gurur susturmuştu.
"Oğlumun adı Asil! Eğer ona bir daha Dimitri veya başka bir şey dersen hiç istemeyeceğin şeyler olur!" dedi.
Dağılmıştı ama yıkılmamıştı. Nil karşısındaki dağına baktı.
Elinde ki kelebek sistemi, alnındaki ter damlacıkları, siyah ter olan ince tişörtü ile âdeta ben hastayım diye bağırıyordu.
"Baba sen hasta mı oldun?"
Meraklı gözlerle bakan kızına kenetledi bakışlarını.
"İyiyim babacığım. Hadi sen uyu. Abin de uyuyacak. Yarın tanışırsınız güzelce." Diyerek kızının alnına bir öpücük kondurdu.
"Gonca!" diye bağırarak kendini koltuğa attı. Gurur daha fazla ayakta duramıyordu.
Nil bakışlarıyla destek oluyordu karşısındaki adama. Çünkü biliyordu. Yanına gitse onu kovalayacak canını acıtacak sözler söyleyecekti. Susmayı ve beklemeyi tercih ediyordu.
"Siz istiyor bir şey?" diye soran Nadya'ya Gurur "Senin işin ben değilim. Asil'i annesine alıştır ve Rusya'ya dön' diyerek gelen Gonca'ya döndü.
"Gül'ün yanındaki odayı Asil'e yapın. Alt kattan da Nadya'ya yapın. Ayarlayın işte bir şeyler ben yatmaya gidiyorum. Kahvaltıya falan da çağırmayın beni." diyerek ayağa kalkmaya çalıştı.
Sadece çalışmıştı çünkü daha kendine mukayyet olamıyordu Vedat hemen yanına gelerek kolunu omzuna attı.
Gurur, Vedat'tan aldığı destek ile yukarıya çıkarken gördüğü Özgür'e baktı. Gözleri Nil'e kayınca onun da ağlamaktan harap olduğunu görmüştü.
Canı zaten yeteri kadar sıkkındı. Bir de üzerine sevdiği kadını böyle görmek durumu daha da zorlaştırıyordu. Nil'in abisini dinlemesi Gurur'un canını fazlasıyla sıkmıştı.
Özgür'e dönerek son sözlerini söyledi.
"Böyle üzüyorsun ama üzüleceksin!"