Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 15.Bölüm - Sözümoki
27 Şubat 2022, Pazar 17:16 · 320 Okunma

Karanlığım Ol 15.Bölüm

Nil yanında uyuyan adama usulca baktı. Elini yanağına götürüp okşamaya başladı.

" Bu kadar acıyı, bu kadar derdi nasıl taşıyabiliyorsun bu kalbinde? Nasıl başa çıkabiliyorsun bu olanlarla? Nasıl dayanıyorsun yüreğim, nasıl?" derin bir nefes alıp kalkacakken Alparslan elinden tutup Nil'i durdurdu.

"Sen gelene kadar dayanamıyordum." Sonunda az da olsa gururunu bir kenara bırakmayı başarabilmişti.

Asil'in gelmesi üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Gurur ve Nil barışmış, birbirlerinin yaralarına merhem olmuşlardı.

"Günaydın doğum günü çocuğu." Gülerek yastığı Alparslan'ın kafasının altından çekti.

"Doğduğuma pek de sevinmiyorum Karagül bilirsin." Nefes vererek dikleşti.

"Olması gereken de zaten bu. Ben seviniyorum, Bera seviniyor, diğerleri seviniyor..."

Alparslan Nil'i umursamadan yataktan kalktı.

"Kutlama falan yapma Nil. Bozuşuruz!" Nil çok inatçıydı. Bunu çok iyi biliyordu. Yapacağına da adı gibi emindi Alparslan.

"Hiç mi?" gülerek umutla baktı Alparslan'ın gözlerine.

"Hiç Nil Hiç. La havle!" sinirle odadan çıktı.

Geçmiş

Nil sahilde oturmuş Alparslan'ın gelmesini bekliyordu.

Elinde tuttuğu pastaya heyecanla baktı. Bugün tam 21 yaşına giriyordu Alparslan. Beraber kutladıkları ilk doğum günü olacaktı. Ancak vakti az zamanı dardı.

"Geldim gülüm geldim." Diyerek nefes nefese Nil'e baktı.

Mumları yakarak Alparslan'a döndü.

"İyi ki doğdun yüreğim." Gülerek aşık olduğu adama kilitledi gözlerini.

Alparslan derin bir nefes alıp elini saçlarından geçirdi. Doğum gününü kutlamaktan nefret ederdi her zaman. Kutlanmaya değecek bir gün değildi. Annesi ona hamile kaldığı için evlenmek zorunda kalmıştı bu adamla. Kendinden de ondan da yeterince nefret ediyordu zaten.

"Sana yapma dedim!" Sinirle Nil'e bakıyordu. Onu kırmak, üzmek istemiyordu ancak önceden uyarmıştı.

"SANA YAPMA DEDİM NİL!" elinden pastayı alıp denize fırlattı.

Nil ilk kez onu bu denli sinirli görüyordu. Sadece mutlu olsun istemişti. Beraber güzel bir an geçirsinler istemişti.

Dolu gözleriyle korkarak Alparslan'a baktı.

"Ben ş-şey..." onu daha fazla sinirlendirmemek adına sustu.

"Özür dilerim gülüm." Nil'in kolundan tutup kendine çekti. Sıkıca sardı kollarını. Onun kokusunda yatıştırdı sinirini.

"Madem sen kutlamıyorsun yarından sonra da benim doğum günüm. Ben de kutlamıyorum bundan sonra." Kafasını iyice Alparslan'ın göğsüne gömdü.

"Olmaz öyle şey. Kutlayacaksın." Doğum gününün Nil için ne kadar özel ve önemli olduğunu biliyordu.

"Olur. Kutlamayacağım dedim."

"Benimle inatlaşma." Saçlarına uzunca bir öpücük kondurdu.

Heyecanla kafasını kaldırıp Gurur'a baktı.

"O zaman yarın kutlayalım. Bir doğum günü olarak değil. İkimize ait bir gün olarak."

Gurur karşısında gülerek cevap bekleyen bu kızı nasıl kırabilirdi.

"İyi öyle olsun madem gülüm." Çenesinden tutarak dudağını öptü.

O günden sonra senelerce aynı gün kutladılar doğum günlerini. 8 Nisan'da...

Günümüz

Nil gülerek kendini yatağa bıraktı. Gözlerini tavana dikip konuşmaya başladı.

"Somurtkan şey ne olacak! Ölürsün biraz eğlensen değil mi?"

"Seni duyuyorum kıvırcık!" odaya gelip gömleğinin düğmelerini iliklemeye başladı.

"Kıvırcık değilim! Demeyin artık ya!"

Nil'in bu halleri Alparslan'ın hep hoşuna gidiyordu. Nil'i kolundan tutup duvarla arasına aldı.

"Neyi demeyeyim kıvırcık?" gülerek Nil'in gözlerine baktı. Ayarlarıyla oynamayı, onu böyle çaresiz bırakmayı seviyordu.

Gözlerini Alparslan'ın yüzünde gezdirdi. Her detayını ezbere bildiği yüzünde.

"Kıvırcık deme!"

"Neden kıvırcık?" gülerek alnını Nil'in alnına yasladı. Nefreti yerini yeniden sevgiye bırakıyordu. Yine ve yeniden duvarlarını yıkıyordu bu ceylan gözler için...

Nil yutkunarak gözlerini kapattı. Ona bu kadar yakın olmak kalbini alt üst ediyordu.

Tam konuşacaktı ki Gül koşarak odaya girip babasının bacağına sarıldı.

"Baba beni de öp!" kafasını kaldırıp babasına baktı. Artık geceleri Alparslan'ın öpücüğü olmadan uyuyamıyor, ona sarılmadan kreşe bile gitmiyordu.

Gül'ün babasıyla kalmak istemesi üzerine Nil de tekrardan önceden hanımı olduğu bu eve yerleşmiş, hem kızına, hem oğluna, hem Alparslan'a hem de kardeşine tamamen yakın olmuştu.

Sahi kendi odasında uyuyup gözlerini Alparslan'ın odasında açıyordu. Durumdan şikayetçi miydi? Tabii ki hayır!

Alparslan Nil' e bakarak Gül'ü kucağına aldı.

"Bu kara kedi her anımızı bozacaksa işimiz var." Gülerek kızının saçlarını öptü.

"Amcam dedi ki eğer annen ve baban böyle yakın olurlarsa koş ayır yoksa annen babanı kapar dedi." Minik kollarını Alparslan'ın boynuna sardı.

"Annen babanı çoktan kaptı çiçeğim. Kapmasa sen yanımızda olmazdın." Nil de kızının yanağına bir öpücük kondurdu.

Ailelerdi artık. Sımsıcak, sevgi dolu bir aile...

"Ben nasıl oldum baba?" meraklı mavi gözlerini annesinde ve babasında gezdirdi.

"Bak şimdi gülüm ben ve annen birl-" Nil öksürerek araya girdi.

"Marketten aldık seni kızım. Git hadi teyzenlerin yanına sen." Sinirle karışık gülerek Alparslan'a baktı.

"O zaman marketten bir tane de kardeş alır mıyız?"

Nil ve Alparslan gülmelerine engel olmadı.

"Alacağız babacığım. En kısa zamanda alacağız sana kardeş." Gülerek karşısında kızaran kadına baktı.

Nil Alparslan'ın dediği cümle ile iyice kızarmış bir hışımla duvar ile onun arasından çıkmıştı.

"Ne o kıvırcık? Domates olmuşsun." Dedikten sonra Gül kahkaha atmaya başladı.

"Göstereceğim ben size domatesi şirkete geçiyorum ben." Sinirle çantasını alıp Nehir'i öptü.

Asil kapının kenarında durmuş olanları izliyordu.

Nil yavaşça elini uzattı oğluna.

"Gel anneciğim." Umutla baktı oğlunun gözlerine. Onun bu ürkekliği içini parçalıyordu.

Asil usulca gelip tedirgin bir şekilde Nil'in kolları arasına girdi. Konuşamadığı için derdini anlatamıyor hislerini hareketleri ile belli ediyordu.

Uzanıp Asil'in saçlarına uzunca bir öpücük kondurdu.

"Sen geç. Benim işim var." Nehir'i kucakladığı gibi bir hamlede Asil'i de kucakladı. İkisine sarılıp yatağa yattı.

"Ne işiniz varmış Gurur bey?"

"Kızım ve oğlumla yatacağız Nil hanım bir problem mi var?" diyerek Nehir'i ve Asil'i öpmeye başladı.

"Yok canım ne problemi." Derin bir nefes alıp karşısındaki manzarayı izledi. Emindi bu anları göreceğine. İyi ki onu sevmekten vazgeçmedim diye düşündü. İyi ki hep onun hayaliyle yaşadım diye geçirdi içinden...

Odadan çıkıp giyinme odasına ilerlediğinde oradan çıkan Nadya'ya takıldı.

"Ne arıyorsun Nadya?" kollarını bağlayıp duvara yaslandı.

Her ne kadar Alparslan göz dağı vermiş olsa da Nadya geldiğinden beri bir türlü rahat durmuyordu.

"Gurur Bey'e götürüyor ceket ben." Sarı saçlarını arkaya doğru itekledi.

Nil Nadya'nın elinden ceketi sertçe alıp üzerine yürüdü. Sabrı çoktan taşmıştı. Bir hafta çok bile dayanmıştı.

"Bu işlerle sen ilgilenmiyorsun Nadya. Elimde kalmadan defol karşımdan!" diyerek merdivenlerden aşağıda indi.

Mutfağa girdiğinde Nazan Hanım'ın yanağına öpücük kondurdu. 3. Annesi gibiydi bu kadın. Ona olan sevgisi ve hayranlığı oldukça fazlaydı.

"Günaydın güzel kızım. Uyandı mı oğlum da?" diyerek önünde duran domatesleri doğramaya başladı.

"Uyandı da o şirkete gelmeyecek. Çocuklarıyla oynayacakmış bugün." Tezgaha yaslanıp kasede duran çileklerden yemeye başladı.

"Kahvaltını yap öyle git kızım." Uzanıp omzunu öptü kızı gibi gördüğü kadının.

"Yok Nazoşum çıkacağım işlerim var." Ellerini yıkayıp tam çıkmaya yeltenirken mutfağa giren Nadya ile durdu.

"Ben götürecek Gurur Bey'e çay. Siz verecek bana?"

"Kızım ben seni daha yeni uyarmadım mı?!" sinirle masada duran bıçağı alıp Nadya'yı da duvarla arasına aldı.

Nadya Nil'in bu ani hareketi üzerine korkuyu iyice hissetmeye başladı. Panikleyerek Nil'e durması gerektiğini söylüyordu.

"Seni yaşatmam için bir sebep söyle bana?!" bıçağı boğazına dayayıp Nadya'nın af dileyen gözlerine bakıyordu.

"N-Nil hanım lütfen..." sertçe yutkunup gitmesini bekliyordu.

"Çok yakında defolup gideceksin evet ama sağ mı ölü mü bunu senin davranışların belirleyecek!" diyerek bıçağı yere fırlattı.

"Nazan anne sende burası. Bir şey olursa eğer hemen ara beni. Seve seve cinayet işlemeye geleceğim." Diyerek mutfaktan çıktı.



Nil şirkete çoktan gelmiş tüm çalışanları karşısına dizmişti.

"Şimdi beni iyi dinleyin. Aslında bugün Alparslan'ın doğum günü ancak yarın kutlayacağız. Sizden istediğim..." diyerek Naz'a bir anahtar uzattı.

"Sizden istediğim Gurur'a belli etmeden bir parti düzenlemeniz. Naz detayları sana bildireceğim."

Naz Nil'in asistanı gibi olmuştu. Ona güveniyor, kişisel işlerini de Naz'a yaptırıyordu.

"Tamam Nil hanım bizzat ilgileneceğim." Diyerek hafifçe gülümsedi.

Naz şirkete geldiğinden beri Karahan olma hayali ile yanıp tutuşuyor, bu güce ve kudrete sahip olmak istiyordu. Her yolu sorgusuz sualsiz denemiş ancak bir sonuca varamamıştı.

Şimdi de Nil'in ona karşı bu iyi tavırlarını kendi aleyhine kullanıyordu. Emin olduğu tek şey bir gün Naz Karahan olacağıydı...



Su pastanesinde son düzenlemeleri yapıyor Bera'yı da rahatsız etmeyi ihmal etmiyordu.

"Bera onları üst tarafa koy şey bir de acıktım ben sanki." Elinde tuttuğu keki arkasına saklayıp Bera'ya baktı.

"Yine ne istiyorsun güzelim? Hamilelik sana hiç yaramadı bence. Allah'ım bana sabır ver!" gülerek Su'nun yanağını öptü.

Su Bera'ya iyice alışmış ve dediği gibi ona aşık olmuştu çoktan. Artık ona duyduğu şey saf sevgiden başkası değildi.

"Çok konuşma Bera. Almıyorsan bebeğimiz aç mı kalsın hı?" dudak büküp kafasını yana yatırdı.

"Şunu yapma be bebeğim içim gidiyor." Derin bir nefes alıp verdi. Onu mutlu edeceğine söz vermişti ve sözünü son nefesine kadar tutacaktı.

"O zaman bize tost al." Bera'ya öpücük atıp müşterilerin yanına gitti.

"Alayım anasını satayım. Onu da alayım. Dünyayı alırım sana be kızım tost ne ki." Söylene söylene pastaneden çıktı. Tek derdi karısının ve bebeğinin mutlu olmasıydı.



Akşam olmuş Vedat ve Hilmi bahçede didişiyordu. Gül yanlarına gidip ellerini beline koydu.

"Vedat abi Hilmi abi neden kavga ediyorsunuz siz?"

"Şimdi söyle bana prenses hangimiz daha yakışıklıyız?" Vedat eğilip Gül'ün ellerini tuttu.

"Tabii ki Hilmi abisini seçecek yavrum boşuna heveslenme." Gülerek Nehir'e baktı.

Gül gözlerini hala büyüyememiş iki adamda gezdirdi.

"Babam daha yakışıklıııı!" diyerek bahçenin bir ucunda mangal yakan babasına koşturdu.

Alparslan 'Babam' diyerek kucakladı kızını.

"Baba Gonca abla Vedat'ıma aşıkmış biliyor musun?"

"Nereden senin Vedat'ın oluyor küçük hanım?" kaşlarını çatarak Gül'e baktı.

"Anneciğim o babanın Vedat'ı bilmiyor musun sen?" Nil gülerek yanlarına geldi.

"Annem geldiiii." Nil'in kucağına atladı. Asil çimenlerde oturmuş Nil'e bakıyordu. Gidip gitmemekte kararsızdı.

Nil kucağında Gül ile Asil'in yanına eğilip yanağına uzun bir öpücük kondurdu.

Alparslan derin bir nefes alıp Nil'e baktı. Bir hamlede belinden tutup kendine çekti.

"Hoşgeldi annen, hoşgeldi." Diyerek alnını öptü sevdiği kadının.

Su ve Müge aynı anda 'oooo' diyerek ikiliye baktı.

"Olmuş bunlar olmuş." Müge kolunu Su'nun omzuna attı.

"Bence de olmuşlar Müge abla. Ee üçüncü çocuk ne zaman?" gülerek ablasına baktı. Neyse ki Alparslan artık o kadar sinirlenmiyordu. Bu durum da Su'nun onunla daha fazla uğraşmasını sağlıyordu.

"Çok konuşma pastacı, sen de çeneni kapat çömez doktor." Diyerek kolunu Alparslan'ın beline sardı.

Onlar böyleydi. Bir anda aralarından su sızmaz ama bir anda aralarında okyanuslar olurdu.

Bu hallerine ikisi de alışmıştı artık. Onlar buydu. Onlar Nil ve Gurur'du.

"BABA OLUYORUM LAN BABA!" Bera bahçeye çıkıp koşmaya başladı.

Herkes bir o kadar şaşkın ve gülerek Bera'ya bakıyordu.

"Oğlum iki haftadır her gün aynı cümleyi bağırmaktan bıkmadın mı sen?" Nazan elindekileri masaya bırakıp Bera'nın bu haline güldü.

Bera Nazan'a yaklaşıp yüzünü elleri arasına aldı.

"Bıkar mıyım Nazoş'um. Baba oluyorum baba."

"Anladık eşek herif baba oluyorsun. Gel şu mangalın başına da bir işe yara." Sahte bir sinirle Bera'ya bakıyordu.

"Hemen aslan abim. Sen iste uzaya çıkayım ben."

"Çık lan hadi!"

"Yani şimdi şey abi. Önce bir yemek yiyeyim sonra çıkarım." Bahçedeki herkes gülerek olanları izliyordu.

Yaşanan onca kargaşalardan sonra bu mutluluğu hak etmişlerdi. Alparslan gözlerini bahçede gezdirdi.

Vedat ve Hilmi Asil'i ile Gül'ü aralarına almış oynuyor, Su ve Müge salıncakta oturmuş konuşuyor, Bera mangalda Nazan hanım ise masayı hazırlıyordu.

" Sen gel bakayım şöyle sabah yarım kalmıştı." Nil'in kolundan tuttuğu gibi peşinden çekiştirdi.

"Geleyim bakayım şöyle." Gülerek Alparslan'ın onu yönlendirmesine izin verdi.

Eve girdiklerinde yeniden Nil'i duvarla arasına aldı. Önüne düşen saçını kulağının arkasına attı.

"Çok güzelsin." Mest olmuş gibi izliyordu Nil'i.

"Bana bilmediğim bir şey söyle Gurur." Alparslan'ın gözlerine bakıp güldü.

"Tamam söylüyorum." Bir süre düşünüp tekrardan o ceylan gözlere baktı.

"Doğum günümü sen yanımda olduğunda seviyorum, elimi tuttuğunda seviyorum. Kısaca sen varsın diye seviyorum bu günü." Yüzüne biraz daha yaklaştı.

"Doğum gününü sen doğdun diye seviyorum." Gülerek Alparslan'a baktı. Onun yanındayken saçmalamayı seviyordu.

"Bana bilmediğim bir şey söyle Nil." Biraz daha yaklaştı yüzüne.

"Aslında ben evliyim." Dudağını ısırıp karşısında şok olmuş adama baktı.

Alparslan duydukları ile yutkundu.

"Ne demek evliyim Nil?" elini duvara yasladı. Aralarında hiç mesafe kalmamıştı.

Nil kendini tutamayarak kahkaha atmaya başladı. Alparslan'ın yüz ifadesini gördükçe gülmesini durduramıyordu.

"Şaka yapıyorum sakin o-" cümlesini bitiremeden bir kahkaha daha patlattı.

Alparslan Nil'in çenesinden tutup yüzlerini eşitledi.

"Biliyor musun Nil, seni öperek yok edeceğim." Diyerek dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Onu severek yok edecekti. Öperek yok edecekti. İkisi de bir Anka kuşu gibi küllerinden doğacak, tekrardan birbirlerinin ateşlerinde kavrulup kül olacaklardı. Bunu defalarca yapmışlardı. Yine başaracaklardı...

Çünkü onlar Gurur ve Nil'di...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Beyin göçü almamız konusunu nasıl değerlendiriyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.