Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 18.Bölüm - Sözümoki
27 Şubat 2022, Pazar 17:18 · 315 Okunma

Karanlığım Ol 18.Bölüm

Alparslan aynadan son kez kendine baktı. Anılar ondan daha çok acımasızdı.

Üstelik aradan 2 yıl geçmişken bile... Her şey değişmiş tüm dengeler değişmişti.

Gömleğinin düğmelerini sinirle ilikledi.

"Yardım edeyim mi canım?" naz yaklaşıp Alparslan'ın yakasını düzeltti.

"Naz sabrımı o kadar da sınama. Seninle bir anlaşma yaptık. Sen istediğin gibi Karahan olacak ve yeraltında söz sahibi olacaksın. Ben ise Nil'i unuttuğumu ona kanıtlayacağım."

"Biliyorum Gurur. Derdim seninle değil soyadınla."

"Adım Alparslan Naz. Sadece Alparslan." Kravatını takıp aynada son defa kendine baktı.

Parmağında Nil'in ona aldığı yüzük duruyordu. Çıkarmaya cesaret edememişti. Gerçi çıkarmak aklının ucundan bile geçmemişti.

"Hazırsan inelim."

"Hazırım." Alparslan'ın koluna girdi. Her ikisi de bir çıkar uğruna yapıyordu bunu.



Nil, Alparslan'ın zamanında ona aldığı çiçek bahçesine gelmişti. Bahçenin tam ortasında duran masaya ilerleyip oturdu. Her yerde onlarca anı olması eskileri kapatmayı engelliyordu. Böyle olsun istememişti. Ondan nefret etsin istememişti. Hala ona aşık sanıyordu. Çünkü Nil'in aşkı hala ilk günkü gibiydi.

Arkasına yaslanıp yanında getirdiği rakıyı bardağa doldurdu. Gözlerini usulca kapatıp çiçek kokularını içine çekti.

" Burada onlarca gül varken neden ben senden başka göremiyorum?"

Nil gülerek Gurur'un yanağını okşadı.

"Gurur bey siz böyle cümleler kurabilir miydiniz?"

"Arada oluyor yüreğim çok alışma." Gülerek Nil'i kolunu altına aldı.

"Seni çok seviyorum Gurur." Alnını alnına yasladı.

"Seni çok seviyorum gülüm..."

Yapamazdı. Ellerinden kayıp gitmesine bu kadar kolay izin veremezdi. Bu zamana kadar bunca kederi bir hiç için çekmemişti. Aşkı için savaşacaktı. Yeniden ve yeniden...

Bardağı kafasına dikip hızlıca arabasına koştu. Nil devri tekrardan başlayacaktı. Bunu kendisi başlatacaktı...



Alparslan ve Naz balo salonuna gelmiş davetlilere selam veriyorlardı. Gözleri tek bir kişiyi arıyordu. Ceylan gözlüsünü.

"Sen takıl geliyorum." Diyerek Su'nun kucağına oturan kızının önünde diz çöktü. Kollarını ona sıkıca sardı.

"Prenses gibi olmuşsun gülüm." Saçlarını kokladı gül gibi kokan kızının.

Takım elbise giymiş boynundaki papyonu çekiştiren Asil'e güldü hafifçe. O da hiç sevmezdi papyon takmayı. İlk ve son kez Nil ile düğünlerinde takmıştı.

Uzanıp saçlarına bir öpücük kondurdu. Ardından çaktırmadan boynundan papyonu çekip oğluna göz kırptı.

"Sen de çook yakışıklı bir kral olmuşsun babacığım. Annemi gördün mü hani gelecekti?" kocaman simsiyah gözlerle babasına baktı.

"Teyzeciğim annen gelemeyecek işleri çıktı anlattım ya ben sana." Su da burada bulunmak istemiyordu. Ablası kim bilir ne haldeydi. Kim bilir nasıl kırılmıştı o sevgi dolu kalbi...

"Nil iyi mi Su? Konuştun mu?" içi içini yiyordu aslında. Burada olsaydı da öpseydi o ceylan gözlerinden.

"Nasıl iyi olabilir abi? Zaten dünden beri telefonlarımı açmıyor. Doğuruyorum dedim yine de açmadı."

Su'nun dediği şey ile içini bir huzursuzluk kaplamıştı.

"Gözünü çocuklarımdan ayırma Su. Sen de dikkatli ol Bera'yı bul." Hızlıca dışarıya çıktı.

"HİLMİ! VEDAT!"

"Buyur abi." Vedat elindeki silahı beline koyup Alparslan'a baktı.

"Ne oldu abi telaşlısın?"

"Biriniz her deliğe bakıp Nil'i bulsun. Başına bir şey gelmiş olabilir." Sinirle kravatını gevşetti. Canı bu düşünceyle bile oldukça yanıyordu.

"Tamam abi ben gidiyorum." Vedat hızlı hareketlerle arabasına binip oradan uzaklaştı.

"Babaaaa seni bekliyorlar hadii." Gülerek babasının elini tuttu.

Üzgünce baktı Nehir'e. Kucağına alıp yanaklarını öptü.

Salona girdiğinde herkes yerlerini almış nikahın başlamasını bekliyordu. Nehir'i Bera'ya verip Naz'ın yanına ilerledi.

"Herkes hazırsa başlayalım o zaman." Nikah memurunun komutuyla masaya oturdular.

Nil ani frenle balo sonunun önünde durdu. Kararlıydı. Yolda onu arayan Vedat ile karşılaşmış, işin içine onu da dâhil etmişti.

"yengem bak emin misin? Bir şey olmasın sonra?" Vedat her ne kadar Alparslan'a çalışsa da Nil de ablası gibiydi. Onun için her şeyi yapardı.

"Eminim Vedat. Benim işaretimle harekete geç." Arabadan inip koşar adımlarla salona girdi. Kabalalığın arasına karışıp tam Alparslan'ın karşısında durdu.

"Siz Alparslan Gurur Karahan, Naz Kayalar'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" gözlerini karşısında duran çocuklarında gezdirdi.

Nil'in Vedat'a yaptığı işaret ile herkes kenara çekilmiş Nil tek başına ortada kalmıştı. Tüm davetliler olanlara anlam vermezken Nil'in yaptığı bir diğer işaret ile herkesin kulaklarını o şarkı doldurdu.

"gözümde canlanır koskoca mazi."

"Sevgilim nerede ben neredeyim..."

"Suçumuz neydi ki ayrıldık böyle."

"Kaybolmuş benliğim bak ne haldeyim..."

Alparslan şarkıyı duyduğu an gözlerini Nil'in gözlerine kenetledi.

Gelmişti. Ceylan gözlüsü gelmişti.

Sandalyeden kalkıp piste adımladı. Her adımda kalbi ağzında atıyordu. Bir kez daha...

Nil Alparslan'ın ona doğru geldiğini gördüğü an başardığını anladı. Onu hala sevdiğini, onu unutmadığını anladı.

Sevdiği kadının yanına gelip yüzünü elleri arasına aldı.

"İşte bu yüzden sana yüreğim diyorum." Konuşmasına fırsat vermeden dudaklarını Nil'in dudakları ile buluşturdu.

İşte şimdi anlamıştı. Sadece bu kadın mutlu ediyordu onu. Sadece bu kadın alıyordu tüm derdini tasasını.

Sonsuza kadar saklayacaktı artık onu kollarında. Ne olursa olsun gitmesine izin vermeyecekti. Demesine kalmadan bir silah sesi doldurdu herkesin kulaklarını.

Ard arda 3 el silah sesi...

Ardından Nehir'in 'Annem' diyen çığlıkları, Bera ve Su'nun haykırışları...

Asil'in ilk defa 'Anne!' demesi...

Nil, yutkunarak tutundu yüreği olan adam. Ardından çocuklarında gezdirdi gözlerini. Bitmiş miydi artık? Sonları böyle miydi?

Acı tüm vücuduna yayılmıştı çoktan. Ayakta durmakta zorlanıyordu.

Alparslan Nil'i sımsıkı tutmuştu. Gözlerinden akan yaşlara, yüreğinde çoğalan acıya aldırmadan tutmuştu.

"Gurur." Elini Gurur'un yanağına koydu.

"Konuşma gülüm. Konuşma yorma kendini." Nil'i kucaklayıp karşısında duran Emrah'a baktı.

Mutluluğunun katili, Nil'i ondan ayıran adam...

Vedat, Hilmi ve diğer korumalar silahlarını Emrah'a doğrulttuklarında Alparslan bir yandan kızına ve oğluna bir yandan da kollarında yatan kadınına baktı.

"Bera Asil'i, Gül'ü ve kızları çıkar buradan hemen!"

Bera abisinin emrine el mecbur uyarak onları ve tüm davetlileri salondan çıkardı.

"Sonunda canını senden aldım Alparslan. Sonunda bunu başardım. "

Derin bir nefes alıp kendini toparladı.

"Ecdadını sikeceğim senin."

Nil zorla öksürdü.

Hissediyordu. Sonlarının geldiğini hissediyordu. Ya da onun sonunun geldiğini.

Yutkundu. Yıllar önce Alparslan'ın ona söylediği cümleler geldi aklına.

"Alparslan." Son defa ezberledi sevdiği adamın yüzünü. Son defa çekti aşinası olduğu kokuyu içine.

"Yüreğim." Acıyla baktı sevdiği kadının gözlerine. Gözlerinden dökülen yaşlara aldırış etmedi.

"Hani demiştin ya." Zorlanarak doldurdu nefesi ciğerlerine.

"Gülüm yapma zorlama kendini. Yetişeceğiz hastaneye." Koşmaya başladı. Yetişecekti. Yetiştirecekti yüreğini. Kurtaracaktı.

"Son kez izin ver konuşmama." Zamanı daralıyordu.

"Tamam, tamam konuş dinliyorum."

"Hani demiştin ya. Sevdalılardan biri ölürse destan olur, yaşarsa yalan olur diye." Usulca Gurur'un gözünden akan yaşı sildi.

"Destan olduk..."

"Gurur ve Nil destanı olduk biz." Tebessüm etti. Tüm geçmişine, sevdiği adama son kez tebessüm etti.

"Biz destan olmayacağız Nil'im. Biz yalan olacağız. Yalvarırım dayan."

Öksürdü.

"Biz destan olduk yüreğim..." usulca kapandı sevdiği adama baktığı gözleri.

Alparslan dizleri üzerinde çöktü. Sıkıca sarıldı kollarındaki kadına.

Koruyamamıştı. Sahip çıkamamıştı sevdiğine.

Yüzünün her ayrıntısından öptü son defa. Saçlarını okşadı.

"NİL!" diye haykırdı son kez.

Son kez adının bir haykırışla ağzından dökülmesi işitti kulakları.

Bir daha gidersen sana asla geri dön diye yalvarmam demişti oysaki.

Şimdi yalvarsa da geri gelmeyecekti ceylan gözlüsü... Ne yaparsa yapsın geri gelmeyecekti.

Yine de bir kez daha haykırdı o söylemeye bayıldığı adını.

"NİL, YALVARIRIM BIRAKMA BENİ!..." Alnını Nil'in alnına yasladı ağlayarak.

Bitmişti. Hikayeleri burada son bulmuştu.

Gücü de Nil ile beraber tükenmişti. Bitmişti artık. Ondan geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Yıllar önce Nil'in kulağına fısıldadığı sözler geldi aklına.

"Eğer sana bir şey olursa Gurur'dan geriye bir şey kalmaz gülüm, bir şey kalmaz..."

Haklıydı gülü. Onlar artık destan olmuştu. Herkesin dilinde yer edinecek bir destan...

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Muhasebe konusunda en çok merak ettiğin konu nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.