Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 3.Bölüm - Sözümoki
15 Şubat 2022, Salı 22:28 · 264 Okunma

Karanlığım Ol 3.Bölüm

Sabahı sabah eden Nil usulca yatağından kalkıp kulağını dolduran sese doğru yöneldi.

Yavaşça Su'nun odasının kapısını açıp içeriye adımladı.

''Güzelim iyi misin sen?'' yanına oturup gözlerinden akan yaşları sildi.

''Ab-abla'' kollarını sıkıca karşısında duran ablasına sardı.

''Ne oldu bir tanem? Kabus mu gördün yoksa?''

''A-abla. Dün gece Bera ile ne olduysa oldu. Nasıl oldu yemin ederim hatırlamıyorum. Nasıl izin verdim, nasıl kabul ettim böyle bir şeyi...Yapmamam lazımdı biliyorum. '' hıçkıra hıçkıra ağlayarak ablasına sarıldı.

Nil'in duydukları ile kanı beynine sıçramıştı.

''Tamam bebeğim. Biliyorum geri dönüşü yok. Elimden de hiçbir şey gelmez. Çok özür dilerim. Hemen geleceğim ve buradan gideceğiz. Hazırlan.'' Diyerek tüm siniri ile odadan çıktı.

''BERA!'' Sesi tüm evde yankılanırken sanki herkes birlik olmuş gibi ortalarda gözükmüyordu.

''BERA HANGİ DELİĞE GİRDİYSEN ÇIK BEN ZATEN SENİ GERİ SOKACAĞIM ŞİMDİ.'' Öfkeyle odalara tek tek bakıyordu.

''Buradayım abla bir problem mi var?'' bornozuyla banyodan çıkıp Nil'in karşısında dikilmişti.

Sinirle Bera'ya tokat atıp üzerine yürüdü.

''BÖYLE BİR ŞEYİ NASIL YAPARSIN HAYSİYETİZ ŞEREFSİZ!'' bir kez daha tokat attı yüzüne.

Bera yaptığı şeyin bilincindeydi. Dün gece ikisi de kendilerini ana kaptırıp sonunu düşünmemişlerdi.

''Açıklayabilirim.'' Korkuyla Nil'e bakıyordu.

Ne de olsa abisi gibiydi tıpkı. Gözünü kırpmadan öldürebilirdi bile..

"Neyi açıklıyorsun şeref yoksunu!" tam kolunu kaldırıp bir tokat daha atacaktı ki bileği güçlü bir el tarafından tutuldu.

''Ne yaptığını sanıyorsun sen sabah sabah? Hem de benim kardeşime?!"

Nil sinirle kolunu kendine çekti.

''Kardeşin kardeşime dokunmuş Alparslan. DO-KUN-MUŞ!''

Alparslan Nil'in dediklerinin ardından bakışlarını Bera'ya çevirdi.

''Doğru mu dedikleri?''

''Doğru abi.'' Gözleri kapıdan olanları izleyen Su'ya kaydı.

Mahcup ve üzgündü. Ama yapılacak bir şey de yoktu.

''Abla hazırım.''

"Gel bebeğim.'' Su'yun elinden tutup peşinden çekti.

''Kimse bir yere gitmiyor. Oturun!" işe elini atma vakti gelmişti artık.

''Gidiyoruz ve buna karışamazsın!'' Alparslan'a meydan okuyordu.

Alparslan'ın yaptığı tek hareketle korumalar iki katına çıkmış, tüm kapılar kilitlenmişti.

Nil ve Su oturup Alparslan'ın diyeceklerini beklemeye başladılar.

"Madem Bera böyle bir şey yaptı düzletmek de bana düşüyor. Evleneceksiniz."

"NE!" kızlar aynı anda aynı tepkiyi verirken Bera sadece sessiz kalıyordu.

"Ne demek evlenecekler kendine gel kız daha kaç yaşında?!"

" Sana sorduğumu hatırlamıyorum. Ayrıca bu olay duyulursa soyadıma leke gelecek. Bunu göze alamam. Madem kendilerine hakim olamadılar, sonuçlarına da katlanacaklar.'' Diyerek evden çıktı.

Nil Alparslan'ın söylediği şeyler ile iyice sinirlenmiş hızlı adımlarla peşinden gidiyordu.

"Her şeyi bu emirlerinle halledeceğini mi sanıyorsun sen?" sinirle ellerini beline koydu.

''Bin şu siktiğimin arabasına!'' arabaya binip kapıyı bir hışımla çarptı.

''Biniyorum zaten sanki başka şansım var da!'' Nil'de artık sinirlerini kontrol altında tutamıyordu.

''Bakın Alparslan bey, sadece bir kere birlikte oldular diye evlendirmek ne demek! Hangi çağda yaşıyoruz biz. Kendinize gelin lütfen! Su'yun hayalleri var bir hayatı var. Buna izin veremem bu kadarı da çok fazla!'' sinirle saçlarını arkaya attı.

Alparslan zaten yeterince sinirliydi.

''O bir gece duyulursa ne olur biliyorsun değil mi Nil Sahra! Zaten yer altı yeterince karışık. Ayrıca evleniyorlar diye aynı odada kalacak değiller!''

''Bir kızın hayatını mahvediyorsunuz! SU'YUN BİR HAYATI VAR!''

''Sesini tonuna hakim ol. Ona herkesin sahip olmak isteyeceği şeyleri veriyorum Nil. En önemlisi ise soyadımı veriyorum.'' Sinirle direksiyonu daha da kavradı Alparslan.

''Siz kim oluyorsunuz ya! Bu hayatta maddi değerden daha önemli şeyler de var. Sevmek gibi mesela. Tabii siz nereden bileceksiniz ki!''

Alparslan arabayı ani bir frenle durdurdu. Ateş saçan bakışlarını ürkek ama bir o kadar da cesur olan kadına çevirdi.

'' Sen iki gündür çok fazla ileri gidiyorsun ve bilirsin ki ben sabırlı birisi değilimdir. Haddini daha fazla aşma!''

Nil sinirle derin bir nefes aldı. Asıl onun sabrı taşıyordu.

''Bakın Alparslan Bey bana istediğinizi yapın ama Su'ya asla!''

''Demek öyle Nil. SOYUN!'' şimdi eğlence zamanıydı.

'' O aklı olmayan kardeşiniz bir hata yaptı diye benim kardeşimin hayatı mahvolam- Ne'' Nil duyduklarıyla olduğu yere çakıldı adeta. Başa dönmek istemiyordu. Biliyordu ki ona teslim olurda kendini kolay kolay toparlayamazdı.

''Bana istediğini yapabilirsin dedin. Ben de sana sahip olmak istiyorum. Tekrardan tenlerimiz birbirine temas etsin istiyorum..'' yavaşça Nil'in yanağını okşadı.

''B-Ben o anlamda söylemedim, hayır.''

''Eğer sana yeniden sahip olursam Su özgür olur Nil.'' Kabul etmesini diledi içinden. Çünkü onu özlemişti. Teninde gezmeyi özlemişti.

''S-size nasıl güvenebilirim? Ne malum kardeşinizin Su'yu kaçırmayacağı?''

''Hangi çağda yaşıyoruz Nil?'' Alparslan Nil'i kendi silahıyla vurmuştu.

Nil'in belinden tutup yavaşça kendine çekti. Nil anın verdiği heyecanla sertçe yutkundu.

''B-başka bir şey isteseniz olmuyor mu?''

''Seni istiyorum Nil.'' Elini Nil'in karnına koydu. ''Burada benden bir parça istiyorum.''

Nil Alparslan'ın elini yavaşça itip sinirli gözlerle ona baktı.

''Asistanınızım. Karını veya köleniz değil!''

''karım olmak istemez miydin? Yeniden Nil KARAHAN olmak istemez miydin?''

''İstemem. İstemem çünkü aşk böyle bir şey değil!''

''Aşk ne Nil? Aşk ne?''

''Bu değil.'' Aşk Nil'in yaptığıydı. Her ne olursa olsun hala ona ilk günkü gibi bakabilmekti.

'Su evlenecek, BİTTİ! Sen de akşam için hazır ol ve şimdi in arabadan!''

Nil sinirle araban inip kapıyı çarptı. Bu adamla uğraşırken gerçekten sinir hastası olacaktı. Ya da çoktan olmuştu bile.

Su, yaşlı gözerle Bera'ya bakıyordu.

Söyleyecek çok sözü vardı ancak kendinde de hata buluyordu. Tüm suçu da Bera'ya yükleyemezdi.

"Su ben gerçekten öz-" Su elini havaya kaldırıp onu susturdu.

"Her şeyimi tek tek mahvediyorsunuz. Bir de gelmiş özür diliyorsun pes!"

"Ama bir dinle lütfen." Su'ya yaklaşırken Su bir adım geriledi.

" Dinleyecek bir şey yok. Benden uzak ol. Ablam zamanı gelince elbet beni senden kurtaracak."

Böyle olmasın diledi. Onu buradan kurtarmasını diledi. Keşke dilediği her şey gerçek olsaydı...

Zorlu geçen üç günün ardından beklenen an gelip çatmıştı. Su heyecan ve korkunun verdiği huzursuzlukla odasında bir ileri bir geri yürüyordu. Tam da şuan ablasına ihtiyacı vardı. Hem de hiç olmadığı kadar.

Saçına tokaları takan Gonca'ya gülümsedi. En azından evde yaşına yakın birisi vardı. Bu durumu daha yaşanılabilir bir hale getiriyordu.

Odanın kapısı tıklanınca heyecanla kapıya yöneldi. Gelen ablası olmalıydı. Usulca yaklaşıp kapıyı açtı. Ama gördüğü kişiyle gözlerini kocaman açtı.

''ASLI!'' diye bağırıp en yakın arkadaşına sıkıca sarıldı.

Onu bir daha göremez sanıyordu.

''Seni böyle bir günde yalnız bırakacağımı düşünmedin herhalde değil mi?'' o da Su'nun sımsıkı sarılmasına karşılık verdi.

Nil odaya girip birbirlerine sıkıca sarılmış kızlara baktı. Her ne kadar içi bir miktar buruk olsa da kardeşini gelinlikle görmek tarif edilemez bir duyguydu.

''Hazır mısınız gelin hanım herkes aşağıda sizi bekliyor.'' Gülümseyerek Su'nun yanına yaklaşıp boynuna su damlası şeklinde inci kolyesini taktı.

Kardeşinin omzuna hafifçe bir öpücük kondurdu. Su ablasına dönerek kafasını boynuna gömdü.

''Her ne kadar istemesem de hazırım ablacığım. İnebiliriz.''

"Ben bir aşağıyı kontrol edeyim. Bu arada çok güzelsin Nil abla." Diyerek sarıldı yeni ablasına Gonca.

Evliyken her ne kadar küçük olsa da tüm anlarına şahit olmuştu Nil ve Alparslan'ın. Şimdi onları böyle görmek ister istemez üzüyordu onu.

Alparslan yerinde bir türlü duramayan Bera'ya sinirle baktı.

''yiyeceksin şimdi tokadı benden Bera. Adam akıllı dur da şu siktiğimin kravatını takalım.''

Bera gülerek abisine baktı. Artık küfürlerini ve kızmasını ciddiye almıyordu.

''Abi madem beceremeyeceksin ne diye bize yardım eden Nil ablamı kovdun?''

''Sana konuş dediğimi hatırlamıyorum. Kes o sesini.'' Elindeki kravatı Bera'nın boynuna doladı.

''Ama abi güzel kad-'' demesine kalmadan Alparslan sinirle kravatı sıktı. Gülmek istiyordu ama şımaracağı için kendini tutuyordu.

''Ne dedin tam olarak duyamadım da?''

Bera ellerini teslim olmuşçasına kaldırıp abisine baktı. Ölmek için oldukça gençti sonuçta...

''Aferin, şunu Nazan Hanım'a ya da Gonca'ya taktır ve aşağıya in hadi.'' Son kez kardeşine bakıp odadan çıktı.

Gurur insanlara sevgisini hissettirmeyi sevmiyordu. Her kime hissettirdiyse artık yanında değildi. Annesi gibi...

Eliyle odada hazırlanan Hilmi ve Vedat'a seslendi.

''Buyur abi.'' Vedat ceketinin önünü ilikleyip tüm dikkatini Gurur'a vermişti.

Hilmi de Vedat'ın yanında yerini alınca Alparslan konuşmaya başladı.

''Güvenliği arttırın. Yeraltından da gelecekler olacak. Hiçbir aksilik istemiyorum bugün. Bir gözünüz de Nil'de olsun. Her an bir şey yapar o. Size güveniyorum.'' Diyerek ikisinin de omzuna vurdu.

Onlar diğerlerinden farklıydı çünkü ikisini de çocuk yaşta Alparslan eğitmişti. Bera'dan farksızlardı.

Hilmi ve Vedat aldıkları emirle bahçeyi kontrol etmek için oradan ayrıldılar.

Gurur mutfağa adımlayıp hazırlıkları kontrol etmek istedi. Mükemmeliyetçi olması onu n problemi değildi sonuçta.

"Gonca her şey hazır mı?" gözlerini etrafta gezdirdi.

"Hazır Alparslan abi. Sadece içecekleri arttırıyoruz."

Gonca Nazan'ın kızıydı. Alparslan'ın yanına geldiğinde ufak bir kız çocuğuydu. Gonca'yı kız kardeşi gibi seviyordu. Tabii sevgisini asla belli etmeden...

"Tamam sorun istemiyorum."

"Tamamdır abi bende burası."

Alparslan ani bir hareketle merdivenden inen Nil'e baktı.

Kuğu gibi narin teninin üzerine oturan simsiyah elbisesi tüm benliğini gözler önüne seriyordu. Bir zamanlar sahip olduğu bu ten, bu koku, bu kadına artık ona yabancıydı.

Kravatını gevşetip Nil'e çevirdi bakışlarını.

''Hazırsan bahçeye çıkıyoruz asistan.'' Diyerek kolunu uzattı.

Nil, derin bir nefes alarak Alparslan'ın koluna girdi. Aklında bir sürü anı cirit atarken bir de karşısında duran bu adamı dikkate almak oldukça zorlaşıyordu.

''Su hazır mı? Kırk saat bekleyecek miyiz?'' sinirle söylenerek ilerlemeye başladı.

''Birazcık sakin mi olsanız Alparslan Bey? Kardeşlerimizin bu güzel anını mahvetmeyelim.''

''Sana cevap ver dediğimi hatırlamıyorum.'' Gıcıklık yapmak Alparslan'ın en sevdiği şeydi. Nil'in ise en nefret ettiği şey...

İçinden sabır dileyerek yüzüne bir gülümseme takındı Nil. Bugün kavga gürültü olmayacaktı. Kardeşinin üzülmesine ihtimal vermeyecekti.

Bahçeye çıktıklarında etrafa göz gezdirdiler. Her şey istedikleri gibiydi. Sade ve göz alıcı.

''Buradan ayrılma geleceğim.'' Diyerek Nil'i tek başına bırakıp misafirlerin yanına ilerledi.

Nazan hanım elindeki tepsiyi masaya bırakıp Nil'in yanına yaklaştı.

''Seni beyazlar içinde gördükten sonra siyahlar içinde görmek garipmiş kızım.''

''Ha Karahan ha Sahra. Ben hep senin kızınım Nazoşum.'' Diyerek kollarını Nazan'ın boynuna sardı.

''Hem kim sana çalış dedi? Koş hazırlan gel hadi. Anneleri sayılırsın sen de .''

''Ama kızım olur mu öyle. Bensiz eksik yapıyorlar her şeyi. Gonca bile.'' Gülerek karşısındaki kıza bakıyordu.

''Hadi Nazoşum. Hiçbir şey olmaz. Giyin gel bekliyorum ben.''

''Tamam deli kızım benim.'' Gülerek içeriye girdi.

Nil için Nazan herkesten farklıydı. 2. Annesiydi resmen.

Giriş müziği çalmaya başlayınca gözler merdivenlerden inen çifte odaklandı.

Bera, Su'nun elini kaçıp gitmesinden korkar gibi sıkıca tutmuş, Su ise tüm gözlerin üstünde olmasından dolayı huzursuzca gülümsemeye çalışıyordu.

Nikah masasına oturduklarında Nil'in gözleri arkasında didişen Vedat ve Hilmi'ye takıldı.

''Hayır oğlum bu sefer şahit ben olacağım. Önceden sen olmuştun.'' Hilmi sinirle Vedat'a baktı.

''Sus lan o Alparslan beydi. Hem hatırlatırım sen de Nil hanımın şahidi olmuştun. Eşitiz yani.'' Sırıtarak elini cebine attı.

''Hilmi bak aslanım ben olacağım dedim konu kapandı.''

''Vedat bak yavrum bak bebeğim ben olacağım.''

Nil gülerek ikiliyi izliyordu. Öz kardeş olsalar bu kadar iyi anlaşamazlardı.

''Yavrun muyum gerçekten?'' gülerek kafasını yana yatırdı.

''Siktir git lan pezevenek.'' Kahkaha atarak hızlıca nikah masasına oturdu.

''Vay şerefsiz oğlu şerefsiz. Duygularımla oynadı yenge.'' Nil'in yanına gelip mızmız çocuklar gibi surat astı.

Nil gülerek kafasını iki yana salladı.

Aklına kendi nikahında yaşananlar geldi.

-5 Yıl Önce -

Nil, aynadan bembeyaz gelinliğine bakıp anın tadını çıkarıyordu. Bakışları kapıya çevrildiğinde yaslanmış onu izleyen Gurur'u fark etti.

''Ne yapıyorsun sen orada Gurur gelsene.'' Gülerek az onca kocası olacak adama baktı.

''Yüreğimi izliyorum suç mu yoksa?'' Nil'in arkasına geçip kollarını beline sardı.

''Ne suçu Gurur bey. Şeref duyarım.'' Gülümseyerek aynaya yansıyan hallerini izledi.

''Ya bak Hilmi sen artık çok oluyorsun!''

''Sus lan Veto. Ben diyeceğimi dedim.''

Nil ve Alparslan kapının ardında tartışan Hilmi ve Vedat'ın yanına usulca yaklaştı.

''Ne oluyor burada?!''

İkili aynı anda ceketlerinin düğmelerini ilikleyip söze atıldı.

''Abi ben şahit olacağım diye anlaşmıştık. Şerefsizlik yapıyor Veto.''

''Lan bebek gibi ispiyonluyor musun bir de beni? Ben olacağım işte. Değil mi yenge?''

Gurur ve Nil birbirlerine bakarak güldüler.

''Tamam, kavga etmeyin. Biriniz benim biriniz de Nil'in şahidi olursunuz.''

''Gördün mü yavrum sorun çözüldü.'' Diyerek kolunu Vedat'ın omzuna attı Hilmi.

''Yavrun muyum gerçektennn'' gülerek Hilmi'ye baktı.

Nil ve Alparslan da daha fazla ikisine dayanamayıp gülerek yanlarından ayrıldı.

-Günümüz -

''Yenge yok Vedat. Nil abla var, Nil hanım var ama yenge yok.''

''Tamam yenge.'' Dedikten sonra dediğinin farkına vararak Nil'e baktı.

''Elimde kalacaksın Vedat defol şuradan.'' Gülmesine engel olamıyordu. Kimin aklına gelirdi ki bu kadar şapşal bir adamın gözünü kıpmadan bir sürü kişiyi vurduğu?

''Tamam yengem yeter ki sen iste.'' Diyerek, Hilmi'ye söylene söylene yan masaya geçti.

Alparslan merdivenleri birkaç basamak çıkıp konuşma yapmak için hazırlanıyordu.

Yüzüğünü yavaşça şampanya bardağına vurarak dikkatleri üzerine çekti.

''Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada bulunmanızın sebebi kardeşim Bera'nın bu mutlu anına tanıklık etmenizi istememiz olmasıdır. Lafı uzatmıyorum. Nikâha başlayabiliriz.''

Merdivenlerden inip Nil'in yanında yerini aldı.

İkisinin de aklında aynı düşünce geçiyordu. Bir zamanların tam orada onların yerinde ikisi oturuyordu. Tüm masumluklarıyla...

Nikah memuru o meşhur sözüyle çifte baktı.

''Siz Bera Karahan. İyi günde, kötü günde. Hastalıkta ve sağlıkta. Ölüm sizi ayırıncaya dek Su Aktaş Hanım'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?''

Bera derin bir nefes alıp her defasında maviliğinde boğulduğu gözlere baktı.

''Sonsuza dek evet...'' Su'nun elini alıp minik bir öpücük kondurdu.

''Siz Su Aktaş. İyi günde, kötü günde. Hastalıkta ve sağlıkta. Ölüm sizi ayırıncaya dek Bera Karahan Bey'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?''

Derin bir nefes alıp Nil'in gözlerine baktı. Sanki ablası kabul etme dese son sürat kaçacaktı buradan.

Nil usulca kafasını evet anlamında sallayıp gülümsedi ürkek kardeşine.

''Evet...''

''Ben de bana verilen yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum. Gelini öpebilirsiniz.'' Diyerek evlilik cüzdanını Su'ya uzattı.

Bera ve Su ayağa kalktığında tüm davetliler eş zamanlı olarak alkışlamaya başlamışlardı.

Bera yavaşça yaklaşıp Su'nun alnını öptü. Kulağına yaklaşıp fısıldadı.

''Söz veriyorum bana alışman için elimden gelenin fazlasını yapacağım.''

Danslar edilmiş, sohbetler koyulaşmış, misafirler tek tek gitmeye hazırlanırken Alparslan'ın işareti ile o şarkı çalmaya başlamıştı. 'Senden Vazgeçmem...

Usulca kravatını düzeltip elini Nil'e uzattı.

İlk danslarını bu şarkıyla yapmışlardı. Ve kalbi şuan yine o günkü gibi arsızca atıyordu.

Elini Gurur'un elinin üzerine koyup piste ilerlediler.

Onların ardından Bera ve Su, Nazan ve Vedat pistte yerini almıştı.

Hilmi yanında duran Aslıya çevirdi bakışlarını.

''Dans edelim mi?'' gülümseyerek elini uzattı.

''Ne münasebet canım başkasıyla dans et.''

''Sen bilirsin. Vedaat gel yavrum dans edeceğiz.'' Diyerek piste yöneldi.

Alparslan dahil herkes Hilmi'nin bu dediğine güldü.

''Nazan ablam üzgünüm ama basıldık. Geldim bebeğiiim.'' Gülerek Hilmi'ye sarıldı.

Nil ve Alparslan ikiliye bakarak gülümsedi.

Alparslan yavaşça Nil'i döndürüp koluna sardı.

''Her şeyi bir kenara bırak bugün. Ama devamını da bekleme benden.'' saçını kulağının arkasına attı.

''Canımdan geçerim.'' Gözlerini Alparslan'ın gözlerine kenetledi.

''Senden vazgeçmem...''

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
1 milyon dolar verseler gözlerinden feragat eder misin? Neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.