Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol 9.Bölüm - Sözümoki
27 Şubat 2022, Pazar 17:04 · 275 Okunma

Karanlığım Ol 9.Bölüm

Nil çekmeceden Alparslan'ın silahını alıp beline koydu.

Merdivenlerden inip kapıya ilerledi.

"Vedat ve Bera arabayı hazırlayın gidiyoruz." Gözlüğünü gözlerine yerleştirdi.

"Nehir size emanet kızlar."

"Nereye yenge?" Vedat arabanın kapısını açarak konuştu.

"Yeraltına." Hiç tereddüt etmeden arabaya bindi. Kafasına koymuştu. Yapacaktı.

"Abla abim bizi gebertir ben bile gitmedim. Ki kadınların gitmesi yasak." Abisinin tepkisinden çok orada ablasına bir şey olmasından korkuyordu.

"Bir şey olmayacak. İnanın bana."

Vedat ve Bera de el mecbur arabaya binip sürmeye başladı.

"Ne için gidiyoruz yenge?"

"Organ mafyasıyla konuşacağız. En kısa sürede ondan bulabiliriz." Derin bir nefes aldı.

"Abim iyi mi abla? İyi olacak mı?" dolu gözlerini Nil'e çevirdi Bera.

"Olacak ufaklık. Sayemizde olacak meraklanmayın. Sadece yanımda duracaksınız ve kimse konuşmayacak anlaştık mı?"

Hepsi kafasını sallayarak onayladı Nil'i.

Yeraltına geldiklerinde arabadan inip mekana giriş yaptı.

İçinde bir korku vardı kabul ediyordu. Alparslan onu yıllarca olayların gerisinde tutmuş, karışmasını istememişti.

Toplantı odasına girdiğinde tüm bakışları üzerinde hissetti. Derin bir nefes alıp Alparslan'ın koltuğuna oturdu.

Herkes şaşkın bakışlarla Nil'e bakıyordu. Nerede görülmüştü yeraltına bir kadının girdiği?

İçlerinden birisi kravatını gevşetip gülerek Nil'e baktı.

"Hayırdır kadınlar günü mü bugün?" diğerleri de gülmeye başlamıştı.

Zaten yeterince gergindi. Bir de bu kendini bilmez adamlar işleri zorlaştırıyordu.

"Ölüm günü olmasını istemiyorsan çeneni kapat!" dik duruşundan ödün vermeyerek arkasına yaslandı.

"Karahan'ın karısı da aynı kendisi gibiymiş. Gerçi karısı değil de."

Konuşan adamlara ters ters bakıp boğazını temizledi.

"Hanginiz organ mafyası?" gözlerini adamların üzerinde gezdirdi.

Gülerek Nil'e baktı herkes.

"Ne diyorsun bir daha de." Gülerek arkasına yaslandı

"Gayet basit bir soruydu zekanız yetmedi sanırım. Hanginiz organ mafyası?"

"Niye sordun bacım?"

"Var da sana yok kadın halinle karışm-" demesine kalmadan Nil belinden silahı alıp adamın kalbinden vurdu. Gözünü bile kırpmamıştı. Her şey yüreğinin iyileşmesi içindi.

Odadaki adamlar ciddileşip arklarına yaslandılar.

"Ben varım."

Nil bakışlarını karşısında duran adamda gezdirdi.

"Ne kadar istiyorsun?"

"100 bin." Adam bileğindeki düğmeleri düzeltip Nil'e baktı.

"Ben kandırabileceğin birisi değilim. Erdem'e 30 bine satmışsın. 70den yukarısını vermem sana." Kadın diye kolay kandıracaklarını sanıyordu.

"90 son kararım. Daha da milim oynamaz." sonuçta Alparslan'ın parasından ne koparırsa kârdı onun için.

Nil silahın güvenliğini açıp adama doğrulttu. Aniden tetiğe bastığında kurşun adamın yanından geçip duvara isabet etmişti.

"Bir dahaki denememde yanılmam Cihan Bey. 70 son." Silahını beline geri koydu.

"Tamam 70 olsun. Ama bu burada bitmez Nil hanım. Öldürdüğünüz adamın ailesi sizden kan isteyecek."

Nil cebinden çıkardığı mendil ile adamın silahını cebinden çıkarttı. Eline tutuşturup mendili yavaşça çekti.

"Bunu bizden başka kimse bilmiyor. Bilmemesini umuyorum beyler. Sonuçlarını bilirsiniz." Ceketini giyip gözlüğünü taktı.

"Güzel sohbetti teşekkür ederim. Cihan bey siz beni takip edin lütfen." Diyerek odadan ayrıldı.

Bera ve Vedat şaşkın şaşkın Nil'in arkasından gidiyordu. Şuan her şey çok normaldi ancak Alparslan duyarsa işler iyice kızışacaktı.

Cihan ve Nil fiyatta anlaşmış, Cihan Nil'e ciğeri teslim etmişti.

"Bir daha iş yapmamak üzere Nil Karahan."

Nil gülerek karşısında duran adama baktı.

"Bir daha görüşmemek üzere Cihan." Diyerek arabaya bindi.

Bera heyecanla arkasını dönüp umutla ablasının gözlerine baktı.

"İyi ki geldin abla. İyi ki abime tekrardan umut oldun. O sensiz nefes almıyormuş bunu çok iyi anladım."

"Ben ondan hiç gitmedim ufaklık gitmek zorunda kaldım." O anları hatırlayınca gözlerini yola çevirdi. O da istemezdi yüreği olan bir adama ihanet etmek, onu yüz üstü bırakmak. O da istemezdi yaraları varken ona yeni yaralar açmak...

"Gidemezsin zaten marul kafa abla." Gülerek önüne döndü. Marul kafa denmesine sinir olduğunu biliyordu. Nil'i sinir etmek Bera için vazgeçilmez olmuştu.

"Hala mı Bera. Hala mı? Abisi ayrı kardeşi ayrı ya!" hem gülüyor hem de sinirle Bera'ya bakıyordu.

"He valla hala marul kafa ablaa."

Nil sinirle tekrarda cama döndü. Ona marul kafa dediği anı ilk günkü gibi hatırlıyordu.

GEÇMİŞ

Bera gördüğü deniz ile şaşkın bir ifade ile abisine baktı.

"Abi beni denize sokar mısın?" bir umut baktı Alparslan'ın gözlerine.

"Gel lan buraya eşek herif" diyerek kucakladı Bera'yı.

Zaten her ne yapıyorsa onun mutluluğu için yapıyordu. Annesinin mutluluğu için. Alparslan kardeşini kıyıya getirip elinden tuttu.

"Bana bak burası baraja benzemez dikkatli ol." Aynı abisi gibi başına buyruktu o da.

"Tamam aslan abim." Diyerek yavaşça ilerledi denizde.

Alparslan kumlara oturmuş elinde yanıp yok olan sigarayı izliyordu. Bacağına çarpan top ile bakışlarını geldiği yöne çevirdi.

Bir grup gençten en uzun boyluları öne çıktı.

"Atsana lan topu."

"Düzgün iste." En ufak bir saygısızlık sabrını taşırmaya yetiyordu.

"At dedim sana." Dedikten sonra diğer arkadaşları da ayağa kalktı.

"Al." Cebinden çıkardığı çakısıyla topu patlattı.

"Sen hayırdır piç?! Kimin yerinde kime artistlik yapıyorsun?"

"Artık benim yerimde sana yapıyorum. Gel göster günümü." Gülerek sigarasını fırlattı.

Çocuk tam Alparslan'a doğru atılmışken Nil kolunu tuttu.

"Güney hayır kavga etmeyeceksin. Git sen geliyorum." Karşısında toplarını patlatan Alparslan'a baktı.

"Dağdan gelenlerle uğraşma."

"Bana bak kıvırcık şansını zorlama kız mız dinlemem pataklarım seni de."

Nil gözlerini kocaman açıp Gurur'a baktı.

"Pataklasana hadi dağ ayısı!"

Gurur Nil'in üzerine doğru yürüdü. Elbette bir kadına el kaldırmayacaktı. Amaç göz korkutmaktı.

Güney araya girip Alparslan'a kafa attı. "Eğlence başlasın o zaman." Diyerek Güney'i dövmeye başladı.

Ardından gelen diğer çocuğu, bir diğerini, ve bir diğerini daha...

Nil yerde yatan arkadaşlarına bakıp öfkeyle Alparslan'ın karşısında dikildi.

"Ayı! Öküz! DAĞ AYISI!"

"Bitti mi kıvırcık. Bittiyse arkadaşlarını da al kaybol." Tekrar bir sigara yaktı.

"Bana kıvırcık deme! Ayrıca gitmiyoruz hadi bakalım. Yiyorsa götür!" bu dik başlılığı başını hep derde sokuyordu.

Alparslan göz devirip kardeşine baktı. Çoluk çocukla uğraşacak vakti yoktu.

"Bera hadi eşek herif çık artık."

Bera koşarak denizden çıkıp abisinin kucağına atladı.

"AA abi abla marul kafaya benziyor." Gülerek Alparslan'a baktı.

Nil zaten sinir olmuşken Alparslan'ın da gülmesi sinirlerini daha da geriyordu.

"Bana bak ufaklık ben marul kafa değilim! Gülme sen de ayı!"

"Abim ayı değil marul kafa!" abisi aslandı. Çok güçlü bir aslan.

"Ayı!"

"ASLAN" abisinin boynuna sarıldı.

Nil sinirle kıvırcık saçlarını yüzünden çekti.

"Bir daha seni buralarda görmeyeyim ayı. Burası senin yerin değil senin yerin orası." Diyerek arkasında duran dağları işaret etti.

"Senin yerinde kreş o zaman kıvırcık." Gülerek Bera ile ellerini çaktılar.

Nil sinirden iyice kudurmuş kollarını bağlamıştı. Sakinleşmek için derin bir nefes aldı.

Alparslan kardeşini omzuna oturtup ilerlerken Bera arkasını dönüp bağırdı.

"MARUL KAFA! BİZE BİR KASE SALATAAA!"

Günümüz

Nil, elinde tuttuğu ciğeri Sedat'a çoktan vermiş, sırtını kapıya yaslamış sevdiği adamın iyileşmesini bekliyordu.

Onun ölecek olması düşüncesi beynini kemiriyordu. Tüm ihtimalleri denemiş, değerlendirmişti. Artık geriye sadece beklemek kalmıştı.

Nehir kafasını kapının kenarında usulca çıkarıp yerde oturmuş ağlayan annesine baktı.

"Anne babam iyileşecek mi?" iç çekerek gözünden akan yaşları sildi Nehir.

Nil, Gül'ün geldiğini fark edince toparlanıp kızını kollarıyla sardı.

"İyileşecek gülüm iyileşecek. Ağlama kıyamam gözyaşına." Kızının saçlarına uzunca bir öpücük kondurdu.

"Anne babam katil değil. İnanmıyorum ben dayım şaka yapmış o öyle söyledi. Babam çok kızmış mıdır bana? Seviyor mudur hala beni?" annesinin boynuna başını gömüp hüngür hüngür ağlamaya başladı.

"Baban seni sevmeyi asla bırakmaz gülüm, asla." Kızının bu hallerine dayanmıyordu yüreği. Küçücük bedeninin bunları kaldırmasına dayanamıyordu. Nehir ağladıkça Nil mahvoluyordu.

Özgür bahçede oturmuş, başını elleri arasına almıştı. Yaptığı hatanın farkındaydı. Kardeşi sevdiği adamı yeğeni ise babasını kaybedebilirdi.

Şimdi Alparslan gibi bir adam oldum mu diye geçirdi içinden. Önceden onun gibi olmak için çabalamıştı. Peki ya şimdi onun gibi olmuş muydu? Gerçi artık olmak istemiyordu, onun gibi olamazdı, olmayacaktı.

Alparslan'ın yıllar önce söylediği sözler yankılandı kafasında.

"Nil'i senden aldığım, bu mahallede senden daha çok el üstünde tutulduğum için benden intikam almak istiyorsun Sahra. Hislerine ve nefretine yenik düşüp bir gün başına bela alacaksın. Ve ben o gün için seni yaşatmamaya yemin ediyorum. Unutma Özgür, çakallar intikam alır aslanlar ise bedel ödetir..."

Sinirle önünde duran sandalyeye tekme attı. Hem Nil'in hem de yeğeninin güvenini kaybetmişti. Ne bir özrün faydası olurdu ne de bir sürü hediyenin.

Nil abisinin bu hallerini görünce ona her ne kadar üzülse de yaptıkları üzüntüsünü bastırıyordu.

Yavaşça gelip yanına oturdu.

Özgür kafasını Nil'e çevirip uzun uzun baktı kardeşinin o ceylan gözlerine.

Söyleyecek çok şeyi vardı ancak kelimeler çıkmamak için yeminliydi.

"Eğer Alparslan'a bir şey olursa bil ki senin gibi bir abim yok!" sertçe yutkundu. Limanım dediği adam ona en büyük acıyı yaşatmıştı birkaç saatte.

Canı her yandığında abisinin limanına sığınırdı. Şimdi kime sığınacaktı? Ona acı verene mi?

"Telafisi yok biliyorum Nil. Ama benden uzaklaşma dayanamam." Nil'i tutup kendine çekti. Ardından sıkıca sarıldı yerle bir ettiği kadına.

"Canım yanıyor abi, canım çok yanıyor." Kendini daha fazla tutamayıp ağlamaya başladı.

"Biliyorum kardeşim biliyorum." Daha da sıkı sardı Nil'i. Yarasını sarmak ister gibi sarıldı bedenine.

Günlerce okşadı kardeşinin saçlarını, günlerce sildi ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarını. Ne Nil sakinleşiyordu ne de Özgür'ün içi soğuyordu.

Su koşarak kucağında Nehir ile Nil'in yanına geldi.

"Abla abim uyanmış! Sedat abi seni bekliyor!" herkesin içinde tarifsiz bir sevinç vardı.

Nil hızlı adımlarla yüreğine koştu. Biliyordu onu bırakmayacağını. Biliyordu o olmadan nefes alamayacağını.

Odaya girdiğinde ona bakan kapkara gözlerle karşılaştı. Derin bir nefes alıp yatağın yanına oturdu.

"Çok fazla yorma Nil dinlensin. Adam 2 haftadır uyuyor zaten. Çürük demiştim sana." Gülerek Alparslan'ın son kontrollerini yaptı Sedat.

"Yormam." Usulca okşadı Gurur'un yanağını. Gözünden akan yaşı sildi.

"Duyduğuma göre burnunu büyük işlere sokmuşsun Nil?" bir kadın nasıl hem zehir hem de panzehir olabiliyordu? Nil, Gurur'un hem zehri hem de panzehriydi. Bunu defalarca hatırlatmıştı ona.

"Daha önceden de söylediğim gibi Gurur. Senin için yapamayacağım hiçbir şey yok." Başını yavaşça Alparslan'ın göğsüne yasladı. Huzur bulduğu yere...

"Gül, Gül nasıl?" kızına yaptıklarını yeni yeni hatırlıyordu.

"Babasının onunla oyun oynamasını bekliyor." Gülerek kafasını kaldırdı. Alnını Alparslan'ın alnına yasladı.

Yeniden olmak istiyordu. Yeniden bir aile olmak, yeniden bu adamın kadını olmak istiyordu. Aşkının önüne hiçbir şey geçemezdi artık. Geçmemeliydi.

"Benden gitme, benden gideme Gurur." derin bir nefes aldı.

"Senden gitmem, senden gidemem Nil." 

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Haşeratların en çok hangisinden korkarsın? Neden?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.