Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Karanlığım Ol Özel Bölüm - Sözümoki
27 Şubat 2022, Pazar 17:23 · 346 Okunma

Karanlığım Ol Özel Bölüm

Sadece saniyeler içinde hayatının mahvolasını, elleriyle işleye işleye inşa ettiği yaşantısının kaybolmasını izledi Alparslan.

O kötü gün üzerinden bir sene geçmişti az çok.

Ne kabuslarından silebiliyordu o lanet anları ne aklından ne de haberlerden.

En acısı da buydu.

İnsanların belki de iki saniye üzülüp geçeceği bir olayken, Alparslan'ın yaşayan bir ölüye dönmesini sağlayan bir olaydı. O canım dediklerini kaybetmiş, en önemlisi de canını kaybetmişti.

Kendi canını.

Gülünü...

Şimdi ise Nil'in doğum gününde ona yine doğum günüde hediye ettiği çiçek bahçesine gelmiş, rakı masasını kurmuş, gözlerini yüzünü güneşe dönmüş dimdik ayakta duran kırmızı güllerde gezdiriyordu.

Önünde duran sek rakıyı dikti kafasına.

Gözünden düşen yaşlara aldırış etmeden kafasını arkaya attı. Derince aldığı nefesi ciğerlerine doldurarak Nil'e olan özlemini gidermeyi denedi.

Gülü de tıpkı bu güller gibi kokuyordu.

Gül bahçesi gibi.

Rüzgardan düşen resmini düzeltti yavaşça.

Derin derin baktı fotoğrafta gülümseyen karısına. O gülünce kalbinin eriyen buzlarını hatırladı.

Artık onu güldüren bir karısı, hayran hayran baktığı kıvırcığı yoktu.

Kalbi yeniden eskisinden de beter bir şekilde buz tutmuştu.

Yerden aldığı şişeye baktı. Dibini görmüştü bir kez daha.

Hafifçe güldü.

Nil olsa muhtemelen ona ' Gurur bensiz rakı mı içiyorsun! Bir de dibini görmüşsün, pes!' diyerek elleri belinde bir biçimde ona çemkirirdi.

Diğer yanından aldığı rakı şişesini açıp bardağına doldurdu.

Radyoda bitmek üzere olan şarkıya kulak verdi.

Esen rüzgar bile ona gülünü hatırlatırken nasıl dinecekti bu acısı?

Yavaşça arkasına yaslanıp eline Nil'in fotoğrafını aldı. Derin bir öpücük bırakıp kalbine bastırdı.

Gözlerinden akan yaşlarla birlikte eşlik etti şarkıya.

Şu garip halimden bilen, işveli nazlı

Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?

Her sabah yatağın diğer yanında arıyordu onu. Gönlü, gözleri, ruhu...

Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen, neredesin sen?

'Neredesin sen?' derken hıçkırıklarına engel olamadı.

Başını masaya koyup dakikalarca ağladı dağ gibi adam. Çünkü onun o soğuk, buz gibi olan toprağın altında olduğunu biliyordu. Gözlerini kapalı olduğunu, ceylan gözlerinin içine son bir kez bakamayacağının bilincindeydi.

"Neredesin gülüm! Neden yanımda, koynumda değilsin! Neden!" diye haykırarak masada duranları devirdi bir hışımla.

Cevapsız kalan bir sürü sorusu vardı.

O sorulara da hiçbir zaman cevap alamayacaktı.

Sadece karısına değil evlatlarına olan özlemi de zorluyordu Gurur'u.

Yıllar sonra kavuştuğu Asil ve Gül.

İkisinin de kokularına doyamamış, onlara yeterince babalık yapamamıştı.

Henüz Nil'in karnında olan oğlu Aslan...

Onun o bebek kokusunu içine çekememiş, kime benzediğini bile tartışamamışlardı Nil ile.

Eksik kalan bir çok şey vardı hayatlarında.

Ceketini alıp kalktı masadan. Gitmeden önce son kez baktı kırmızı güllere. Son kez doldurdu ciğerlerine kokularını. Gül'ünün kokusunu.

Arabaya bindiğinde soluğu Nil'in ve çocuklarının yanında aldı. Sıra sıra dizilmiş mezarlarında.

"Gülüm ben geldim uyan hadi." Diyerek çöktü Nil'in toprağının başına.

Elinde tuttuğu dikenleri eline batmış olan gülü koydu baş ucuna.

"Özür dilerim hediye alamadım sana." Gülerek sildi yaşlarını.

"Zamanında hepsinden almışım çünkü. Yine sana seni getirdim gül kokulum..." eğilip toprağını kokladı derince.

Belki gülünün kokusu sinmiştir diye umut etti.

Bakışlarını Nil'in yanında yatan diğer üç mezara çevirdi.

"Babam ben geldim paşam." Kalkıp Asil'in tarafına geçti.

"Hadi uyan futbol oynayalım. Söz yenmeyeceğim seni bu sefer."

"Asil Karahan" yazan yeri okşadı yavaşça. Zamanında saçlarını sevmekten mahrum kaldığı oğlunun şimdi mezar taşını seviyordu yüreği parçalana parçalana.

"Kara kedi." Diyerek başını sağ tarafta yatan Nehir'e çevirdi.

"Hadi daddy diyip sar o minik kollarını boynuma. Kıskan beni annenden." Alnını Nehir'in mezarına yaslayıp toprağı avucunun içine hapsetti.

"Hadi babam uyan kurbanın olayım.." elinde tuttuğu toprağı cebine attı.

En son Aslan'ın yattığı yere geldi. Eli kadar olan mezara baktı.

Hak mıydı bu? Reva mıydı bunlar?

"Aslan parçam baban geldi." Dudaklarını bastırdı mezar taşına.

Kokusunu hiç bilmediği oğlunun nemli, yağmur kokan taşının kokusunu ezberlemişti.

Bebek kokacaktı oysaki.

Bir süre çocuklarını izledikten sonra tekrar Nil'in mezarının başına geldi.

"Gülüm." Toprağını düzeltti saçlarını düzelteceği yerde.

"34 oldun bugün. Abinle aynı yaştasın" Güldü kendi kendine.

Gözlerini karşı tarafta yatan diğer mezarlara çevirdi.

Vedat, Hilmi,Su,Müge,Aslı,Gonca evlatları...

Koskoca bir enkazdı burası. Alparslan'ın enkazı.

Omzuna değen el ile bakışlarını arkasına çevirdi.

"Kardeşimle aynı yaştayım." Dolu olan gözlerini gizlemeye çalışarak gülümsedi Özgür.

O patlamadan geriye sadece o ve oğlu sağ kalmıştı. Her ne kadar her gün tıpkı Alparslan gibi ölmeyi dilese de bakması babalık yapması gereken bir oğlu vardı kollarında.

"Burada olsa sana çemkirirdi puşt Özgür." Gözlerini koluna silip toprağını okşamaya devam etti.

"Ona şüphem yok." Alparslan'ın yanına oturup omzunu okşadı.

"Dinlettin mi ona en sevdiği şarkıyı."

"Henüz değil." Diyerek yanda duran pastayı alıp mumları yaktı Alparslan.

"Yaşarken dayanamaz benim doğum günümde bile kendin üflerdin gülüm." Hafifçe güldü.

Ne kadar garip bir kelimeydi. Yaşarken.

Artık yoktu.

Ruhu, nefesi, ömrü, kalbi artık burada değildi.

"Çocukken de öyleydi o. Ama üzülme Nil artık hep güzel kalacaksın. Kırışmayacaksın." Gülerken bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Özgür.

Ne yapsa yapsın kapanmıyordu bu sızı.

Alparslan Özgür'e sardı kollarını. Sırtını sıvazladı birkaç kez.

"Hadi açalım gülüne şarkısını." Minnettar bakışlarını Alparslan'a sunarak telefonunu elinde aldı.

Şarkıyı açıp başını önüne eğdi.

Alparslan gözlerini mezar taşına kenetledi.

Adını içinden tekrar ettikçe 16 yaşından bu yana gülüyle yaşadıkları geliyordu bir bir aklına.

Sanki mezar taşına değil de Nil'in gözlerine bakıyor gibi hissediyordu. Dudaklarını oynatıp onu gördüğünü biliyormuş gibi mırıldanarak devam etti şarkıya.

Dünya tersine dönse vazgeçmem

Gökteki güneş sönse vazgeçmem

Sensizlik inan ki ölümden beter

Canımdan geçerim senden vazgeçmem

Senden vazgeçmem ölsem vazgeçmem

"Sensizlik ölümden beter gülüm..." diyerek son kez öptü toprağını.

Özgür kendini tutamayıp hızlı adımlarla arabaya koştu.

Bu acı herkes için dayanılmazdı.

"Ben yarın yine geleceğim ceylan gözlüm tamam mı?" bir çok kez öptü toprağını Nil'in yüzünü öpüyormuşçasına.

"Çocuklara söyle üzmesinler seni. Sami babama ve diğerlerine de benden çok selam söyle." Kenarda duran gülü sabitledi toprağına.

Oturduğu yerden kalkıp son bir kez baktı karısına çocuklarına.

İçinden son bir kez sanki yarın soluğu burada almayacakmış gibi veda etti ailesine.

"İyi ki doğdun gülüm. Seni sevdim, seviyorum ve sevmeye devam edeceğim." 

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Ümidini asla kaybetmediğin konu nedir?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.