Yine seni hatırladım.
Kardeşliğin kan bağından öte bir muhabbet bağı olduğuna bugün bir kez daha inandım.
Gittin gideli soranlara: “Yokluğuna alıştım, zaman geçtikçe ayrılık koymaz.” diyordum. Boş konuşmuşum, yanılmışım. Avutmuşum kendimi. İnsan kardeşini unutur mu?
Büyümeyi çok istiyordum. Büyümeli, biran önce büyük işler yapmalı; risklerle projelerle boğuşmalıydım. Artık istemiyorum. Zaten ben istemesem de geçiyor günler, zaman ilerliyor. Her gelen yenilik eskilerden bir şeyler götürüyor sanki. Bak, seni götürdü.
Gittin. Gitmek zorundaydın. Bense kalmak, güzel günleri, acıları bal eylediğimiz günleri ve kurduğumuz veda cümlelerini hatırlamak zorundaydım. Seni hatırlayıp içli içli ağlamalı günler, geceler geçirmeliydim. Zorunlulukları kabullendim, biliyorum ve görüyorum ki sen de kabullendin; ama yokluğuna alışmak çok zor kardeşim.
Rüyaların vardı senin. Bazen sevinç içinde anlatır, güzel şeylere yorardın. Bazen endişelenir sabahın erkeni, gecenin geç vakti demez arar, ‘iyi misin’ diye sorardın.
Şimdiki gibi ucuz görüşme tarifeleri yoktu o vakitler. Bir kaç saat önce yüklediğimiz kontörleri gün içerisinde birbirimizin dertlerine, sevinçlerine ve merhemlerine feda ederdik.
Uzun uzun cümleler kurardım da sıkılmadan dinlerdin. Konuşmaktan yorulan ben: “Hadi başımı şişirdin, kapat şu telefonu işim gücük yok seni mi dinleyeceğim” derdim. Gülüşür, vedalaşırdık. Birlikte gülmeyi, nasıl bir özlem çeşididir bilmiyorum; ama birlikte ağlamayı özledim kardeşim.
Lamı cimi yok, kelimeleri ne kadar zenginleştirsem, cümleleri ne kadar uzatsam da dönüp dolaşıyorum, hep aynı yerde duruyorum: seni özlüyorum kardeşim, çok özlüyorum.
Biliyorum bu mektubun sana ulaşma ihtimali yok. Mektupçu kuşlar da göç etti bu illerden. Ancak biz acılarımızı, dertlerimizi kağıda dökmeyi ve bu yolla teselli bulmayı birbirimizden öğrendik. Yaz diyordum sana, yaz bana ulaşamadıkça; söylediğimi kendim yapıyorum. Kaç mektup oldu bilmiyorum, daha kaç mektup yazacağımı da bilmiyorum; sadece yazıyorum. Seni özledikçe kağıt-kaleme sarılıyorum. Seni aradıkça, seni andıkça yokluğunu iliklerime kadar hissettikçe yazıyorum, özlemle.
Hasreti nakşeden bir nakkaştır kalemim. Gün gelir kavuşmayı da nakşeder, kim bilir…
Ramazan GündüzAlp