Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Kars Kars, Doğu Anadolu Bölgesinin kuzeydoğusunda yer alır - Sözümoki
07 Ağustos 2022, Pazar 18:31 · 401 Okunma

Kars

Kars, Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alır. İl nüfusu: 284.923’dür. Bu nüfusun %50,8’i şehirlerde yaşamaktadır. İlin yüzölçümü 10.193 km2’dir. İlde km2’ ye 28 kişi düşmektedir. İlde 8 ilçe, 9 belediye, bu belediyelerde 57 mahalle, ayrıca 381 köy bulunmaktadır.

Kışı çetin geçen Kars’a her yıl metrelerce kar yağmaktadır. Yolların kapanması, çığ, köylerden şehirlere ulaşım zorluğunu elbette haberler aracılığı ile biliyoruz. Ne var ki, Doğu Anadolu Bölgesi’nin incisi Kars’ı anlamak, orada yaşayan insanların yaşadıklarını, çektiklerini anlayabilmek için öncelikle bunu hissetmek gerekir. Önce soğuğunu hissedeceksiniz iliklerinize kadar, sert rüzgarını yüzünüzde hissedeceksiniz. Kış gelmeden tüm işlerin bitirilmesi gerekmektedir ve o yorgunluğu mutlaka tatmalısınız. İnsanların kara kışlarda yaşadıkları zorluğu görmek değil, yaşamak gerekir.



Kars’ın merkezi yaşamını genellikle herkes bilir ama asıl köylere dönmeli yüzler. Orada yaşayanlara, çocuklara, kadınlara dönmeli. Soğuktan donan eller, kıpkırmızı kesilen yüzlere bakmalı. Kars’ın köylerinde yatan gerçek hayatlar saklı. Zaman zaman içinde acılar biriktiren, zaman zaman güzellikler barındıran Kars ilimizin köylerinde yaşam nasıl sürer, sizlere bunu kendi yaşam ve gözlemlerimle aktaracağım.

Karsın en büyük geçim kaynağı hayvancılıktır. Köylerde bir çok büyük baş ve küçük baş hayvan vardır. Bunlar; inek, kaz, tavuk, buzağı, at ve eşektir. Bunun yanı sıra bu topraklarda çiftçilik de yapılır, biçerdöver, at arabası, tırpan, patos, römork, traktör gibi bir çok tarım aletleri bulunmaktadır. Bunlar çiftçiler için çok değerlidir, onlar olmadan işlerini tamamlamaları imkansızdır. Çok eski zamanlarda bu topraklarda yaşayan insanlar tarlalarına gelip gitmek için yürürlermiş, dağlardan geçip tarlalarına ulaşmak için uzun yollar geçerlermiş; sırtlarında tırpanları ile yürüdükleri yollar, alın terleri ile çalıştıkları tarlalar…

Saatlerce tarlalarda kocalarının peşinden giden, akşam eve gelip çocuklarıyla, ev işleriyle hiç durmaksızın uğraşan yine kadınlar. Hayatın bu zorluğundan en büyük nasiplerini almışlar, onların kaderleri doğarken çizilmiş. Evlenecek yaşa gelir gelmez, görücü usulü evlendirilen kızların kaderidir bu, daha kendilerinden haberi yokken evlendirilirler, koca himayesine girip çocuk doğurup, oradan oraya savrulurlar buralarda. Akıllarında yüreklerinde ise tek bir düşünceleri, hayalleri vardır; çocuklarının kaderleri onlara benzememeli, onların çektiklerini ne kızları ne de oğulları çekmemelidir. Hayat onlara çok da iyi davranmamıştır. Belli bir yaştan sonra her şeyden umudunu kesip çocukları için yaşayan kadınlar…

Erkekler de hayattan muzdariptir elbette. Doğar doğmaz babalarının hayatı, yaşantısı yapışır üzerlerine. Daha küçücük yaşta hepsi kendinden büyük işlere koşturulur, kimilerinde gurbete çalışmaya giderler. Yıllarca ailelerinden uzakta bilmedikleri bir şehirde, tanımadıkları insanların içinde çalışırlar ailelerine bakmak için. Kimisi çocukken gider kimisi büyüdüğünde; kimisi büyüyüp gelir kimisi hiç gelmez.



Bu topraklarda bir hayat yaşantısı vardır ki o da erkekler hep ev reisidir onların sözü geçer, kadınların pek söz hakkı yoktur, erkeğin yanında kadının sözü hiçtir. Ta eski çağlardan bu yana bu hep böyle gelmiştir, günümüzde bu her ne kadar aza indirgenmiş olsa da geçerliliğini bir şekilde sürdüren yazılı olmayan bir kuraldır. Her ne kadar günümüzde karşı olunsa da bu topraklarda elbette kadına şiddet de vardır, sesini haddinden fazla yükselten kadınların ne yazık ki yaşadığıdır bu. Haklı olsan da susacaksın diyorlar onlara; anneler kızlarına biz böyle gördük derler, babalar oğullarına biz böyle öğrendik derler. Hayat hep bu çizgiden ibaret günümüze kadar gelmiştir fakat günümüzde bir çok şeyin olduğu gibi bu düzen de değişmiştir. Elbette bu herkes için geçerli bir olay değildir her ailenin her ferdin yaşamı farklıdır.



Teknolojinin gelişmesi, eğitim ve sağlığın gelişmesi hız kazanması bu topraklarda yaşayan gelecek kuşak çocukları için birer umut ışığı olmuştur. Günümüzde bir çok kız ve erkek çocuğun kaderi değişmiştir. Çocukluklarını yaşayamamış, gözlerini açar açmaz hayata atılmış, kendilerinden büyük sorumluluklara koşup, işler yapan, sabahtan akşama kadar iş peşinde koşan annelerin ve babaların çocuklarının kaderi eğitim, sağlık ve teknoloji ile değişmiştir. Günümüz de köylerden Kars merkeze ya da büyük şehirlere göç eden bir çok aile vardır. Günümüz çocukları elbette eski çağları bilmez hatta belki hatırlamazlar. İçlerin de çok az köy hayatının çilesini, zorluğunu yaşamış olanlar vardır. Köyde hayat hep bir mücadele içinde geçer. Kendi sütünü, yoğurdunu, peynirini, ekmeğini yine köylü halkının kendisi karşılar. Yazın sabahın beşinde erkeklerin önderliğinde dağlara otlanmaya gönderilen hayvanlar, hayvanların kaldığı ahırları süpüren temizleyen kadınlar, yine akşam olunca gelen hayvanları sağıp sütünü kova kova alırlar ve bu sütten yoğurt, peynir, kaymak elde ederler. Sağdıkları sütü, süt makinesine vururlar. Bu süt makinesinin iki ucu açık yeri, el yordamıyla çevrilen kolu, üstte taze sağılmış süt dökülen büyük demir kap vardır. Kadınlar sağdıkları sütü güzelce süzüp kovalarla makinenin bulunduğu kilerlere getirirler. Bu kilerlerde bir çok erzak bulunur. Yine süt makinelerinde genellikle burada durur, sağılan süt yavaş yavaş demir kaba üstten dökülür, makinenin kolu durmadan çevrilir. Demir kaptan geçen süt bir uçtan yoğurt, peynir yapılması için süt olarak akarken diğer uçtan kaymak olarak geçer. Böylece sütun kaymağını ayırmış olurlar. Geriye kalan sütten peynir ve yoğurt, kaymaktan ise yağ yapılır. Bunun yanı sıra kadınlar kendi ekmeklerini de yine kendileri pişirir. Ekmeklerini tandır adı verdikleri yerde pişirirler. Tandır, hemen hemen yerin bir metre kadara altında kazılmış çukura gömülü, özel tandır hamuru ile yapılan silindir şeklinde bir taştır. Köylüler yere kazdıkları bu çukura özel olarak yapılmış tandırı yerleştirirler ve böylece burada ömür boyu ekmeklerini pişirirler. Bu tandırın içinde ateş yakılır, ardından önceden hazırlanmış ekmek hamuru kadınlar tarafından beze haline getirilir. Bu bezeler repete (rapata) dedikleri, ne çok sert ne de çok yumuşak olmayan ekip şeklindeki repetenin üstüne serilir ve güzelce şekil verilir. Ardından hamurun tandıra iyice yapışabilmesi adına bir iki damla su ile ıslatılır ve tandıra yapıştırılır. Böylece köylüler kendi ekmeklerini bir kaç gün ara ile kendileri elde ederler. Bunların yanı sıra yine Kars’a özel birbirinden lezzetli bir çok yemek vardır. Bunlar hamurdan yapılan hangel (döngel), bulgurdan yapılan hasıl (xaşil), ekmekten yapılan ve yağda soğanla kızartılan nan aşı, kaz eti gibi bir çok çeşitli yemeği vardır. Köyde yapılan bir çok iş ekmek pişirme işi kadar zahmetlidir. Yazın bu işler bir nebze olsun kolaylıkla yapılıyor olsa da kışın bin bir zahmet ile yapılır.



Kars’ta köy yaşamı özellikle kışın çok çetindir. Fakat günümüzde artık teknolojinin artması, ulaşımın kolaylaşması artık köyde ki yaşamları da etkilemiştir. Köyden şehre bir çok göç yaşanmıştır ve hala yaşanmaya devam etmektedir. Köylüler ya şehir merkezine ya da diğer büyük şehirlere göç etmektedir. Kimi aileler tamamen giderken kimi aileler de kişi şehirde geçirip yazı köyde geçirmek için geri gelirler. Şehirleşen ailelerinde artık her şeye kolaylıkla erişme imkanı hayatlarını yavaş yavaş etkilemektedir. Ne yazık ki gelecek kuşaklarımız ailelerinin geçmişlerinden tamamen uzakta hatta neredeyse hiç bilmeden büyümektedir. Tüm bunların yanı sıra günümüzde bir çok bölgeye yapılan barajlar, yaşanan küresel ısınma her yeri etkilediği gibi Kars’ta bir çok yönden etkilemiştir. Çocukluk yıllarımdan yola çıkarak söyleyecek olursam, o zaman yağan kar ile şu an yağan kar miktarı arasında elbette ki gözle görülür bir fark yaşanmıştır ve tabi ki yine yaz mevsimi de aynı oranda etkilenmiştir. Fakat yine de hiçbir şey kendi memleketinde yaşamak kadar güzel olamaz. Bizler artık şehrin birer parçası haline geldik fakat diğer yarımız hala memleketimizle, köyümüzle birlikte. Ailelerimiz ve bizler gelecek neslimize elimizden geldiğince geçmişimizi aktarmaya devam edeceğiz elbette. Fakat hiç bir zaman geçmiş anında yaşandığı tadı vermez.



Kars’tan bize kalan, köyden kalan hatıralarımız var şimdi, bazıları hayal meyal hatırlatmakta kim bilir belki bir zaman sonra onlarda silinecek hafızalardan ama kalpte ki yeri hiç şaşmayacak baki kalacaktır. Eski toprak dediğimiz o güzel insanlarda bir bir gidiyor aramızdan bize geçmişlerini, hikayelerini anlatan büyüklerimiz kim bilir belki de gelecek neslimiz ninelerinden dedelerinden geçmiş hikayeleri onların dizinin dibinde dinleme keyfinin tadını hiç bilemeyecekler. Eskiden elektrik gittiğinde nenem hikayeler anlatırdı bize ,teknoloji olmadan da mutluyduk ama şimdi bırakın elektriği teknoloji olmadan hiçbir şeyimiz tam değil. Boz köyden çıktık ama bir yarımız hep orada kaldı. İnsan özünü hiç unutamıyormuş, gittiğiniz yerlere sadece alışıyormuşsunuz.

Kars’tan çıkalı on bir yıl oldu, koskoca on bir yıl… Bana sorsalardı belki de hiç çıkmak istemezdim fakat belki de bu noktaya hiç gelemezdim. Her şey olduğu ve yaşandığı anda güzeldir.

2 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Beyin göçü almamız konusunu nasıl değerlendiriyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.