Ölüyorum ben, içten içe. Bir şarkı gibi. Melodi kesilince boşta kalıyor birşeyler. Ölüm gibi de değil aslında. Doğumdan öncesine yaklaşıyormuşum gibi. Zamanda asılı kalmış birşeyler gibi. Yaşadığım hayat bana ait değil gibi geliyor. Herşey yakın olduğu kadar uzak, birbirinden kopuk. Önemli sahneleri kesilmiş birer film gibi. Ya da kelimeleri olmayan bir cümle? Farklı hissediyorum, farklı düşünüyorum. Hislerimi bulamıyorum. İnsanlar bütün o kötü ve iyi hislerle insandır. Hayatları bu doğrultuda şekillenir. Bugün bir alzheimer hastasını düşündüm. Her gün bilmediği şeylerin arasında kafası bomboş olarak uyanıyor. Hatırlamak zorunda, ama yapamıyor. Sadece hatırlamakla kalabildiğin geçmiş bir zaman dilimine benziyor bu. Zaman kavramı ne kadar göreceli. Bir odak noktası olmalı. Bir çıkış. Delirmek an meselesi.