Ben sana,
Sadece gecelerde geldim ki,
Cümle kainat,
Bu sevdaya nazar etmesin diye,
Kalbinde,
Öyle derin bir yere gizlendim ki,
Başka hiç kimse,
Sendeki beni bilmesin diye,
Git artık en çok sevilen,
Git gönülden kendince avut kendini,
İyiyim de halini hatırını soranlara,
Kendin dahi unut derdini,
Lakin olur ya,
Bir gün benli zamanlar aklına geldi mi,
Kendine sor,
Onlar da seni benim gibi sevdi mi,
Bir hüzündür,
Onun olmadığı anlarda olmak,
Nefes alıp vermeden yaşamaktır,
Onun nefesine muhtaç olmak,
Bir acıdır, sancı sancı iğne batışıdır,
Derine etlerine yüreğin kanamasıdır içten içe derinden derine,
Bir karanlık boş sokakta titreyen lambanın soğukluğudur senin yokluğun,
Ellerin üşümesidir bedenin buz kesmesidir,
Bir fırtınadır senin yokluğun,
Yavaş yavaş yok oluştur,
Yüzünü unutmaktır gülüşünü bakışını unutmaktır,
Sadece sadece sesidir zihnimde kalan içimi ısıtan,
Heyhat ellerim bedenim üşürken,
Sadece ses yeter mi ısıtmaya bu gönlü,
Susma içinden bağırma artık,
Seslen çağır dağların ardından,
Uzaklardan susma içinden bağırma,
Çık yollara aş zorlukları at heybeni omuzuna, İçine sevgi aşk özlem ve sohbet doldur,
Biraz da suskunluk koy ki,
Onun yerini bakışın alsın,
Yüreğimden tuttugunda,
Hayatımda baktıgın anlar gibi hatırla,
Çıkar ayakkabılarını öyle gel,
Ayakların yara olsun hisset ki,
Gönlümde bıraktıgın yarayı anla,
Bırak kanasın ayakların kanasın ki,
Gönlümü tutup baktığın da,
Gözlerimin derinliklerindeki kanayan yüreğimin kanını gör,
Son sözünü duymamak için neler verirdim,
Bana gelirken fırtınalarda yürü ki,
Kulakların duymak istemediklerini fırtına gizlesin...