Bir ara,bir ablam bana "kitaplarla bu kadar içli dışlı olma,zamanla yalnız kalırsın " demişti. Bir türlü kurtulamadığımız kalıp yargılarımızın sonucu direk dilimden ve beynimden " ne alakası var abla " diye çıkıvermişti. Gün geçtikçe kaliteli sohbetler gerçekleştirdiğim insanlar azaldığında,aktardığım her yeni bilgiye çok sert savaşlar açıldığında, dedikodu ve yalnızlık arasında seçim yapmak zorunda kaldığımda ve günden güne daha da yalnız hissetmeye başladığımda o ablamın ne demek istediğini anlamaya başlamıştım. Fakat artık çok geçti. Uyuşturucu gibi kitap ve daha fazla kitap,dolayısıyla yalnızlık ve daha fazla yalnızlık arıyordum. Ancak kendim gibi kitap bağımlıları ya da nadiren denk geldiğim açık fikirli insanlarla bir araya geliyordum.
Sırf bu sebepten "iyi düşün,iyi olsun " felsefesini bırakalı uzun zaman oldu. "Objektif ol,daha az incin" felsefesini hayatıma entegre etmeye çalışıyorum bir süredir. Minik bir örnek; çalıştığım dönem "cumartesi mesai var" denildiğinde, "olsun,en azından pazar günümüz var" derdim ve bir anda "pazar öğlene kadar mesai var " derlerdi. Ben yine "olsun,pazar öğleden sonra gezeriz " dediğim anda pazar akşama kadar mesai yazılırdı. Sıfır şaka,hiç abartısız. Sen iyi düşününce insanlar daha iyi olmuyor,sen geçmişi unutunca,geçmişin sende bıraktığı kalıcı yaralarından,bugününe olan etkilerinden kurtulmuyorsun,sen kişisel gelişimine odaklandıkça,toplum daha anlayışlı,daha empatik bir toplum olmuyor. O yüzden,bazen kişisel gelişim tehlikelidir. Kişisel gelişimin orjinalliği,faydası ancak toplumsal gelişime bağlıdır.
Toplum olarak gelişeceğimiz,su gibi her fikre açık olacağımız,yargılarımızdan kurtulup anlamaya odaklandığımız günler dileyeceğim ama,günümüz dizilerinin izlenme oranlarını,eğlence programlarına atılan sms'leri, kitaplara pahalı denilip,bir kitap parasına bir kahve satan mekanların önündeki kuyrukları düşününce,bu dileğimin havada asılı kalacağını düşünmeden edemiyorum.