Ben hayatım boyunca kimseyi uğurlarken böyle dağılmadım, üzülmedim, yaralanmadım. Çok insanla vedalaştım, hatta kimisi “son” vedaydı, çok insan uğurladım, hiç böyle olmadım.
Akrabalarımı uğurladım, arkadaşlarımı, o otogar-gar-havaalanı vedalarıymış falan, hepsinden tattım. Ama bi Ömer’i uğurlarken sanki evladımdan koparılmışım hissine kapıldım. Havaalanına birlikte gidip, dönüşte aynı yolu tek başıma katetmek şurama taş gibi oturdu. Her sene gittiği şehre gitti alt tarafı, her yaz gittiği yer ama ilk kez ben uğurladım.
Şimdi çoğunuz Ömer’in kim olduğunu falan bilmiyordur. Yani aslında bildiğini sanan arkadaşlarım da kim olduğunu, onun içini falan tam manasıyla bilmiyor, ona eminim. Bendeki yerini hele, hiç hiç bilmiyorsunuz. Kaldı ki anlatmayı defalarca denedim, başaramadım. Rina’yı bile yazarak anlatabilen, ona karşı tüm hislerimi rahatlıkla kağıda dökebilen ben, Ömer’in bendeki yerini zerre-i miskal tarif edemedim, yetersiz kaldım. Bi annemi anlatırken böyle tıkandım, bi onu. Şimdi herkesin kopamayacağı, çok sevdiği, güvendiği bi dostu var illaki. Yerlere göklere sığdıramadığınız, her şeyinizi paylaştığınız, görmediğinizde özlediğiniz falan filan. Ömer benim için bunlardan çok daha öte bi yerde. Yani şöyle açıklayayım, ne yaparsa yapsın vazgeçemeyeceğim insan. Yine yani; size bi dostunuz sağlam bi kazık atsa, bi zaman sonra soğur, onu görmek istemez, hatta belki düşman bile olursunuz. Ama Ömer ne yaparsa yapsın bendeki yeri asla değişmeyecek olandır. Erkek kardeşimdir. Rabia’dan nasıl ki vazgeçemezsem, nasıl ki öz kardeşimse, et tırnaktan kopmazsa, ondan da vazgeçemem. Ama hayat bu, olur da bir gün koparsak, yıllar geçse aradan, o adımı bile hatırlamasa, bendeki yeri yine değişmeyecek. Yine ondan kıymetli ve özel bi insan olamayacak hayatımda. Diğer tüm dostlarımdan özür dilerim. Elbette hepinizin yeri ayrı ama Ömer’inki apayrı.
O benim erkek kardeşim, baya baya öz yani. Yeri gelir abim olur. Ay olarak büyük de olsam o benden daha olgun, daha kültürlü, daha aklı başındadır. Çok muazzam bi karaktere sahip. Adam gibi adam tanımının kısacası Ömer’dir bende. Hatta karakteri düzgün bi adamla tanışınca Ömer’e benzetirim. Tabi kimse Ömer’im kadar olamaz. Yeryüzünde tek olduğuna inanıyorum. Onun kadar ince düşünen, merhametli, cömert, alçak gönüllü, berrak kalpli bi adam olamaz. Başucumda onunla olan fotoğrafımız var bi tek. İçimi acarken zerre çekinmediğim, rahatça konuştuğum, konuşurken kendim olduğum tek adam o. Sesi, gülüşü, bakışı, konuşması, hatta öfkesi bile bi başka güzel. Rabbim nazarlardan saklasın yakışıklımı. Aslan kardeşim benim. Hayatı omuzlarken isyan etmeyen bi adam. Tiksinmediğim tek erkek. Yani benim sahiden erkek kardeşim o ve biz mesela çok didişirdik onunla, boynumdaki fuların içine balgam attığı bile olmuştur hayvanın ahahha. Zaten tükürük savaşı falan yapardık yani. Arkadaşıyla güreşip terleyince gelip terini üzerime sildiği olmuştur. Dediğim gibi hiçbir şekilde tiksinmem. Kimi insan öz kardeşinden bile tiksinirken, ben Ömer’den, asla! Aynı kaşıkla aynı tabaktan yemişliğimiz var. Aynı bardaktan içmişliğimiz.. Her secdede duama konuktur adı.. Annem bıktı Ömer’in adını benden duymaktan. “Anne Ömer’i evlatlık alalım. Anne Ömer bizim olsun. Anne Ömer’i kaçıralım. Anne niye Ömer’i sen doğurmadın” ve daha yüzlercesi. Çocukluktan beri dostum olan insanlara bile yeğlerim onu. Başım derde girse kapısını gözümü kırpmadan çalacağım ilk insan. Beni kucağında hastaneye kaldıran, en zor anımda yanımda olan, en mutsuz halimde beni kahkahaya boğan, bana hiçbir şekilde kıyamayan adam. O öyle mükemmel ki… Kimi zaman düşünüyorum “Onun gibi bi dosta sahip olmak için ne yaptım, bu nasıl bi lütuf ya da onun gibi bi insan neden benimle dost” diye.
Bazen hatta genelde onunla bütün sınıftan kendimizi soyutlayıp onun montunu üzerimize örtüp kafamızı sıraya gömüp aynı kulaklığı paylaşarak uyuduğumuz günleri özlüyorum. Okul çıkışı pilavcıya koşturmalarımızı özlüyorum. Onun ders anlatırkenki ciddiyetini ve düşünceli tavırlarını özlüyorum. Saçıyla oynadığımda kızmasını ama bana kıyamamasını özlüyorum. Üşüdüğümde montunu gasp etmeyi özlüyorum. Montunu gasp ettiğimde “adidas bu adidas…” diye başlayan o malum karikatür esprisini yapışını özlüyorum. Evini evim bildiğim biricik kardeşim. Dürüstlüğü, temizliği, mizah anlayışı, doğallığı, ince düşünüşleri, sorumluluk sahibi oluşu, her bi özelliği insanı hayran bırakacak nitelikte. Rabbimin şaheseri. Onu tanıdığım ve kardeşim diyebildiğim için, o bana kardeşim dediği için kendimle gurur duyuyorum. Beni en derinden o incitebilir, çünkü en çok onu önemsiyorum. Çok kez incitti de. Ama onun tarafından incitilmek bile ne hoş! Rabbim onu başımdan, hayatımdan eksik etmesin. Onu ailesine, bize bağışlasın. Hayallerini gerçekleştirmesini nasip etsin. Yaratılan en güzel nimetlere layık. Hep derim, bence Ömer için özel bi cennet yaratılmış bile olabilir. O denli mükemmel bi insan. Kusurları bile mükemmel. Yirmi yıl sonra bugünden yarına kimleri yanında taşımak, görmek istersin deseler başta ailem gelir ki Ömer aileme dahildir .
Bu upuzun yazıda Ömer’in sadece mükemmel bi adam olduğunu anlattım, dürüsttür, cömerttir, ince düşünür, doğaldır vs. Bunları her insan için söyleyebilirsiniz belki ama en çok o hak ediyor ve neden hak ettiğini, neden ona dürüst, cömert, doğal, kültürlü vs dediğimi anlatamam ben size. Öyle yüzeysel bi izlenimle söylemedim bunları ben ve sebeplerini sahiden anlatmam mümkün değil. Onun içini bilmeniz gerek bunun için. Ama emin olun, dediğim gibi, en çok o hak ediyor bu sıfatları, övgüleri vesaireyi…
Beş seneden fazla zamanı birlikte devirdik, Rabbim nice beş seneler daha yaşatsın birlikte. O bugün bindiği uçaktaki insanlar, onunla aynı sokağı, aynı apartmanı, aynı şehri paylaşan insanlar öyle şanslı ki. Bi bilseler… Bi tanısalar onu. Ama iyi ki tanımıyorlar. O bize has, bizim. Çok şükür, elhamdülillah!
Benim hatıra kutularında hatıralar biriktirdiğimi bilip son anda şunu sıkıştırdı elime, saklayayım diye. Şimdi ben şu kağıt parçasına baktıkça ne ağlarım be! Ondan kalan hatıralara bakıp bakıp iç çekmek de sevdaya dahil ve en güzel sevdam böyle bi dostluğa, dosta ait.
Şu satıra dek onun bendeki yerini bi gram anlatamadım. Anlatabilmem için yeni bir dil keşfetmem gerek zaten. Ama şöyle söyleyeyim, evladım olsa Ömer’i sevdiğim kadar sevemez, onu merak ettiğim kadar edemezdim sanırım. Şimdi aylarca onu göremeyecek olmanın hüznünü yutup bu geceyi sabaha nasıl kavuşturacağımı düşünme vakti.
Allah hepinize böyle bi dostluk nasip etsin… Böyle bi dost nasip etsin demeyi de isterdim lakin Ömer’imin dünyada eşi benzeri olmadığı yadsınamaz bi gerçek ne yazık ki.
Orada Geçen İsimler Tamamen Kurgudur Herkesin Sevdiğinin İsmini Bilemiyorum Malesef Siz Öyle Sayın.