Kocaman cesur adam
Bugün benim için çok özel ve umutlu bir gün. Artık yazılarımı kendi ellerimle yazabiliyorum. Şükür etmek için bir neden daha bulmak ne kadar da heyecan verici bir şeymiş. Şimdiye kadar sadece yolladığım ses kayıtlarını sabırla dinleyip yazıya döken arkadaşıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Hayatta insan bir kaç defa doğabiliyormuş bunu yeni bir yıla girerken bir kez daha tecrübe ederek yaşamak hem üzücü hem bir o kadar da ders verici oldu. Şimdi benden çok fazla istenen kısa hayat hikayelerinin sıralamasına başlayalım.
İlk masalımızın adı Kocaman Cesur Adam. Bunu söylerken öyle bir kahkaha atıyorum ki Cesur kelimesi bir kez daha ait olduğu ismi nitelerken uzun uzun düşünüyordur eminim. İnsanlar hata yapmaya meyilli ve bir o kadar da bunun telafisini yapmak için de uğraşan varlıklardır. Tabii ki hala vicdan taşımaya devam ediyorlarsa.
Bir zamanlar küçük bir kıza kendisinin dünyanın en cesur adamlarından biri olduğunu söyleyen bir şahsiyet vardır. Bu adam o kadar cesurdur ki çok sevdiğini söylediği küçük kızı hiç düşünmeden kendi çıkarı için yem etmiştir. Burada ‘cesurum’ derken insanları satmakta hiç kuşkusuz nasıl bir cesaret sergilediğini söylemek istemiştir. Herkesin sevme şekli, sevgiyi algılayış şekli o kadar farklıdır ki çok özel hislerin adı, bunları hiç yaşamayan biri için farklı anlama gelen rezillik olarak ifade edilebilir. Oysa bu rezilliği yaşayan elemanlardan biri de bu cesur adamdır. O kadar çok kişiye zarar vermiştir ki ve hala hiçbir şey olmamış gibi gülümseyip orda burada küçük kızı merak ettiğini söylemektedir. Öyle bir oyun oynamıştır ki kendisinin yapamadığı şeyleri bir başkasını maşa yaparak küçük kızı üzmeye çalışmıştır. Neden mi? Tabii ki de vazgeçemediği hayatın getirilerini kaybetmemek için bir başka kadının arkasına saklanmak ve silahı onun eli ile küçük kıza yöneltmek ne derecede adil bir davranıştır Allah bilir. Hakettiğin saygı, makamına değil de kişiliğine duyulduğu zaman işte Sen gerçekten layık olduğun yerdesindir. Fakat böyle özel ve kendine has olaylar bazı siyasi güçleri araya katarak insanları tehdit etmek amacıyla kullanıldığında işte o vakit güç kavramını bir kez daha bize sorgulatmaktadır. İnsanların işleri güçleri kalmamış, özel hayatlara müdahale ederek küçük kızın iş hayatını, kariyerini bitirmek için makamlarını kullanmaktadırlar. Bunu makamını hak ettiği için o makamda bulunan kişilere sorduğumda aldığım cevap ne mutlu ki böyle insanları seçmişiz diye beni rahatlattı. “Hayatta bir insanın başına gelecek bir felakete sevinebilme hissinin nasıl olabildiğini her zaman şaşkınlıkla sorgulayan biri olarak şu anda aynı hisleri hissettiğim için hem utanıyorum hem de dört gözle bu Cesur adamın kendi kanında boğulması için dua ediyorum” der küçük kız. Cesur adamla aralarında geçen ve sadece onlara ait tüm konuşmaların, tüm özel konuların ortaya çıkmasında hiç tereddüt etmeyen kişilik yoksunu bu Cesur adam aslında şunu çok iyi bilmektedir. Küçük kız kendisi ile ilgili çok özel şeyleri paylaşmıştır ve bunlardan en önemlisi de küçük kızın öyle hiçbir siyasi gücün ya da makamın aracılığına gerek duymadan kendi eliyle daha önce de yaptığı ve yapabileceği bir şeyler vardır ki, küçük kız düşünür ve der ki: “ zerre kadar değseydi kendi elimle karşısına geçer Cesur adamı herkesin şahit olacağı bir şekilde tam yüreğinin ortasından vurabilirdim.” Ama küçük kız bu hikayede masum olanları düşündüğünde başkalarının öyle ya da böyle hatası yüzünden kimsenin mağdur olmaması gerektiğine karar verir. Ķüçük kız dayak yerken babasından, bu Cesur adamın kim olduğunu söylememiştir. Sonrasında bir bakmıştır ki Cesur adam küçük kıza ait ne varsa ortaya sermiştir. Unutmadan bu Cesur adam çok inançlıdır da aynı zamanda. Eş kaza birilerini tanıyarak küçük bir yerleşim yerinde bir yerlere gelmiştir ve siyasette ne gerekiyorsa inancı da o doğrultuda ilerlemiştir. “Gerçekten inanç birilerini sürekli tehdit edip hayatlarını zindan etmekse, sadece kendi çocuklarını düşünüp karşındaki insanların değerlerini hiçe saymaksa, eğer bir hata varsa bu hatanın bedelini tek kişiye yani tek bir kadına yıkmaksa ben bütün inandıklarımla çelişiyor haldeyim”der küçük kız. Bu Küçük Adam’ın aslında Cesur olan bir sevdiği olmuştur ve hayatı boyunca bir dahası olmayacak bir his yaşamıştır. Fakat ne kadar ilginçtir ki zamanında o kadar sevilmesine rağmen aynı küçük kız adamın felaketini hiç istemediği kadar beklemektedir. Alnı secdeye her vardığında bunun için dua etmektedir. Öksürdükçe ciğerlerinin parça parça ağız dolusu kusmuk olarak dökülmesi için Allah’a tüm içtenliğiyle yalvarmaktadır..Küçük kızın aldığı darbelerin yaraları er ya da geç geçmektedir. Hatta ne mutlu ki estetik dikiş sayesinde izi bile kalmamaktadır. Peki ruhunda kalan izi yok edecek nedir? Bu Cesur adamın acıyı en sevdiklerinde bulmasıdır.
Ve bu küçük ve cesur kız der ki:
“Ve ben artık kimseyi sevemeyecek kadar hissiz, kimseye kırılmayacak kadar güvensizim. Beni bu düşüncelere iten duygusal iflasımda emeği olan herkesi Allah’a havale ediyorum. Yoruldum dedikçe bana yokuş olanlar, dinlendiğimde yanımda bulunsun istemiyorum. Güvendiğim insanların bana hayal kırıklığı olduğunu düşününce Peygamber Efendimizin Şu hadisini aklıma getiriyorum: ‘canı yanan sabretsin. Canı yakan canının yanacağı günü beklesin. İlahi adalette hesaplar incedir.’ canımı yakanların canının yanacağı günü bekliyorum. Bana yapılanları belki affediyorum ama asla unutmuyorum. Hazreti Mevlana’nın da dediği gibi; açtığınız yaradan Bir gün mutlaka hesap soracak yüce Yaradan. biliyorum.”
Cesur adam günün birinde küçük kıza cevabını almadığı bir soru sormuştur. “Ben bu kadar şerefsiz birimiyim?” diye. Sanırım hikayenin sonunda bunun cevabını almıştır. Şimdi küçük kızın tehdit edileceği ve kaybetmekten korktuğu hiç bir şeyi kalmamıştır. Sadece ve sadece yalnız ve dingin olmak istemektedir....
cesur adam