Siz herhangi bir koleksiyon yapıyor musunuz?Şayet yapıyor iseniz yaptığınız koleksiyonculuk mu #istifçilik mi?
#Koleksiyonculuk geçmişten bugüne ihtişamını kaybetmeyen bir hobidir. Tanım olarak koleksiyonculuk, ilgi duyulan bir alanda nesnelerin araştırılarak sabırla çeşitlerine göre toplanması ve bakımının yapılmasıdır.Tabi belli bir değere ulaşabilmesi için ender türler tercih edilmelidir.Biraz psikolojik bir dürtü biraz içgüdüsel bir davranıştır.İlk başlarda ne bulursak toplamak ister elimize ne geçerse bir kenara koyarız fakat içinden çıkılmaz bir döngüye girerek evi çöplüğe de çevirebiliriz.Bu nokta da bilinçlenmeli nelerin koleksiyon değeri olduğunu neler toplayabileceğimizi iyi araştırıp öyle başlamalıyız.Bence yapılan koleksiyon tamamlanabilir bir seriden oluşmalıdır yoksa işin boyutu değişiyor.Örneğin bütün ülkeler değilde yalnız bir tek ülkenin para birimi,pulu,kartpostalı gibi.Dağınık olmamak belli bir plan ve program da çalışmak güzel olur.Birini bitirmeden diğerine başlamamalı bir tür üzerinde odaklanmalıyız.
Bu noktaya kadar her şey çok güzel, fakat bir de madalyonun arka yüzü var. Çok nadir örnekleri de olsa haberlerde rastladığımız veya mahallemizde olup da oradan buradan duyduğumuz çöp evleri hatırladık mı? Tıpta “#Dispozofobi” olarak bilinen bu rahatsızlık halk dilinde “biriktirme hastalığı” olarak kendisini gösteriyor. Bu örnekteki kişiler öyle çöp toplayayım pislik içinde yaşayayım düşüncesi taşıyan insanlar değiller, onlar da hepimiz gibi hizmet sektörünü kullanıyor, eşantiyonlar topluyor, nikâh şekerlerinin şekli hoşlarına gidiyor, ıslak mendiller hep yanlarında (lazım olduğunda evde kalırlar), peçeteleri "kullanırım ben bunu" düşüncesi ile evin ücra köşelerine atıyorlar.Ne yapıyoruz peki? İşte bu noktada işin içine biriktirme hastalığı girmeye başlıyor. Biraz toplum tepkisinden biraz kendimizden çekinerek içimizde bulunan dürtülere kılıflar uyduruyoruz.