KÜLÜN SESİ...
Sadece hissettiğiydi kadına kalan, ama yine de bencildi adama göre.
Adamdan başka bildiği hiçbir şey yoktu ama bilmediklerine teslim oldu kadın.
Ya kadın farkında değildi ne yaşadığını ya da adam anlatamadı yaşayamadıklarını.
Her gitmek istediğinde kadın, bu kadar kolay olmamalıydı adama göre.
Sonunda hiç de zor olmadığını ispat eden yine adam olmuştu.
Bitirmek isterken kadın, "saçmalama" dedi adam,
En büyük saçmalığı da adam gösterdi tereddüt etmeden.
"O zaman nokta koyalım" dedikçe kadın, "ne alaka" diyen dillerin sahibi, sonrasında zehir akıttı ardından kadının.
Ne büyük bir nefretti buz kesen yüreğinde hissettiği kadının.
“Beni kessen damla kanım akmazdı da seni kessem ne akardı?” dedi kadın.
Gerçekten kanı var mıydı adamın? Düşündü kadın.
Bir insana neden kansız derler, şimdi daha net anlamıştı.
Bal akan dudaklarından, beddualar dökülmeye başladı kadının.
“Ben biliyorum ateşten gömlek giydiğimi” diyen adam,
Şimdi kendi elleri ile ateşe atmıştı kadını hiç düşünmeden.
Kadın ağlamıyordu yanarken, canı yanmıyordu nefretinden ve kininden.
Yemin etmişti sökecekti yerinden kalbini adamın acımadan.
Küllerini dağıtmayı bekledi kadın. sonra tamamlanmayı..
Hiç ummadığı anda karşısında bulacaktı adam felaketini,
Tek kelime edemeden, bakışları ile anlatacaktı pişmanlığını.
Umrunda değildi kadının ne pişmanlık ne de başka şey acıya dair.
Tek istediği oracıkta kalbini sökmekti yerinden….
Hiç konuşmadan orada olup bitmişti her şey…
Ve KADIN ÖLMÜŞTÜ….