KURBAĞANIN PRENS HALİNE SON
Sevgili Prensesler;
Her kadın, hayatının bir evresinde mutlaka yosun bağlamış bir taşın altında öylece şaşkın şaşkın duran bir kurbağa ile karşılaşmıştır. Özgüveni yok edilmiş, kendini biyolojik olarak erkek hisseden, sevilmeyi bilmeyen bir kurbağa…
Kadın bu noktada hislerine anlam veremeden anaç sevgisi ile sarmaya başlar kurbağayı. “Oysa vardır bir hikmet, bırak orda kalsın; hangi cadı onu kurbağa haline getirdiyse bırak, hak ettiği gibi kalsın, dokunma!”
Kadın, hislerine kapılarak hikayede yerini alır. Verdiği değer, sihirli öpücük yerine geçerek kurbağayı prens haline getirmiştir.
Hepimizin hikayesinin konusu farklı olsa da sonu aynıdır. Kocaman bir nankörlük ve saygısızlık. Peki neden?
İlişki danışmanlığı yaptığım seanslarda dinlediğim hikayeler, çevremde yaşananlar ya da kendimin de bizzat içinde olduğum ilişkilerden küçük bir derleme yapalım:
Hepsinin ortak bir hatası vardı; ederinden fazlası zarardır bünyeye.
Aldatılan kadın, aldatan erkek, karşılıksız değer, kurban ilişkiler ve vefasızlıkla biten aşklar.
İnanmak ister kadın, inandırılmak ister sonunu düşünmeden.
Aldatılan kadın;
Affetmek ister olanları kendi içinde. Gerekçeleri çoktur. En önemlisi çocuklarıdır. Sonra çevrenin baskısı, kocasının mal varlığından vazgeçememe; bazen egosu ve bazen de inadı. Gerekçelerine yaslanmadan “affetmek istiyorum” demelisin sadece. Fakat kadın affederken bile hata yapar. Sevdiği adama inanmak istediği için 2. Kadını suçlamaya başlar. Fatura kesilecekse tek kişilik olmalı, bedel ödenecekse tek kişilik. Hatta arayıp muhattap olanlar ayrı bir çıkmaza sokar kendini. Neyi duymak ister, neyi sormaktır amacı? Aldığı cevap neyi değiştirecek? Bilmez bunun sindiriminin kaç uykusuz geceye eşdeğer olduğunu. Yemeden içmeden kesilir. Asabiyet tavan yapmaya başlar. Ardından kendi ile uğraşarak, yine yanlış kişiden başlayarak, değişmeye yemin eder.
Önce güzelliğine takar kafasını. Neyi eksiktir, düşünür. Saçları tondan tona, şekilden şekle girer. Bir de 2. Kadına benzemeye çalışan, kendini bu anlamda kaybeden danışanlarım var. Ne yazık ki çevrelerinde de onları gaza getiren insan çoktur. Kadın burun ameliyatından taa yüzündeki belirgin kılcal damarlara kadar aldırmak ister. Lazere gider, kilo fazlalığı varsa pilates vs. zayıfsa hemen takviyeler… Oysa ne gereksiz…
Bir de bunları yaşarken, çevreye “güçlüyüm” imajı vermenin yarattığı psikolojik baskı ayrı yıpratır kadını. Yıllardır özel hayatına ait sanal ortamda fotoğraf paylaşımında bulunmayan kadın, başlar liseli aşık modundaki paylaşımlara. Sanır ki tüm ülke öğrendi durumu. Çünkü o kadar kendini kaybeder ki mantıklı düşünemez hale gelir.
Bir kişi de demez ki; kimin için? Ne için bunca şey? Hata yapıyorsun arkadaşım!
Acı da olsa biz bunu görüşmelerde diyoruz.
İnsan kendini iyi hissetmek için yapmalı her şeyi. Sana öyle ya da böyle haksızlık etmiş birine daha iyi görünmek; senin kendine olan saygını azaltmaktan başka ne işe yarar? Başka birine benzemek, yanındaki şeytana hatırlatma yapmaktan başka bir işe aramaz. Farkında olmadan adamın zihnini de bulandırırsın. Karşıdaki kadına da ispatlamak zorunda olduğun bir şey yok. Sanıyor musun ki karşındaki kadın sana inanıyor ya da yapmaya çalıştığını anlamıyor? Bir de ortada rekabet edeceğin bir durum yok! O senin kurbağan. Kendi zekanla birlikte karşındakinin zekasını da küçümsemek oluyor bu davranışın. Kendine gel! Önce yanındakine bir bak! Hesabı ona SOR! Sarılarak değil, gözlerine hep sessiz sessiz bakarak sor her şeyin hesabını. Adaletten yana isen hakkını ver. Kimi, neden bağrına basmaya çalışıyorsun? Öncen ne ise şimdi de öyle kal. Kıskanmak, hırs, inat, öfke, intikam duygularını yanındakine kusmalısın. Tercih eden ve edilen arasındaki hak bırak ikisinde kalsın. Hak yerini bulsun.
Vee unutma! Öperek prens yapılan kurbağaların canı bir gün sinek çekecektir.
Görüşmelerim sırasında “Bir kez daha anladım ki benim kocamda hiçbir suç yok hocam. Karşıdaki kadında tüm hata.” diyerek savunma mekanizması oluşturan kadın danışanlarım da oldu. Şimdi ise gerçekleri kabul ederek evliliğini devam ettiriyor ve daha sağlıklı iletişim kurabiliyor. Çünkü öncelikle bunun doğru olmadığını kendisi de kabul etti. Önce kendisini kandırmaması gerektiğini öğrendi. Kocasını affetmek için tüm nefreti başka bir kadına yönlendirmesinin ileride ona daha acı hislerle geri döneceğini anladı. İlahi adalete güven sonsuz elbette. Ama şu gerçeği tümüyle de kabul etti. “O çok güvendiği adalet önce kocasından hesap soracaktı.”
Önce kendi ile uğraşmayı kesti. Sağlıklı düşünmeye başladı. Artık sebepler, keşkeler geride kaldı. Sadece yaşadığı “an”a odaklandı.
Vee doğru olan da buydu.
4
Gelelim kurbağa kermite ;
On parmağında 10 ayrı yalanla aynı kitaptan ezberlenen cümlelerle başlar avlanmaya…
Gerekçesi ne olursa olsun inanmak isteyen kadın da en az onun kadar hatalıdır. (burasını kabul ediyoruz)
Bu cins erkeklerin, çoğu zorla evlendirilmişlerdir. Kültürleri bunu gerektirmiştir. Hatta bazıları akraba evliliği yapmıştır. O nedenle boşanamaz. Severek evlenenlerin sığınağı ise; zaman aşımının verdiği rutinlik, kadının kendisini adam yerine koymadığı, kadının kendi ailesine çok düşkün olduğu, aşırı soğuk ve baskın olduğu ya da kadına laf geçiremediği, zamanla kendi haline bıraktığıdır. Ama hep mutsuzdur yazık… Bir de karısının maddi olanaklarından, kariyerinden kısacası etinden sütünden vazgeçmek istemeyen hatta boşanırsa elinden çıkaracaklarını hesaplayan ve rolünü çok iyi yapanları da unutmamak lazım.
Karısı tarafından yakalanan bir danışanıma sordum:
“Eşini ikna etmek için yalvarır mısın?” diye.
“Duruma göre bakıcaz artık.” cevabını verdi gülerek. Hatta bu kişi eşine ilk yakalandığında sevgilisinden vazgeçmek istemeyen biriydi. Sonra eşini ikna etmek için, çocuklarının yanında hüngür hüngür ağladığını ve yeminler ettiğini yine kendisinden öğrenince, ne kadar da kendi duygularımı yalıtmaya çalışsam da bu ustalık karşısında vallahi tebrik edesim geldi. Sonrasında eşi de bunları öğrendiği halde Alis’in harikalar diyarında gezmeyi tercih etti. Ben bu tür aile yapısının en çok çocukları olumsuz etkilediğini düşünürüm. Görüşmeye devam etmemeyi tercih ederim. Çünkü bazı kalıpları aşmak çok zordur. Bu türlü durumların ne maddiyatı, ne öğrenimi ne de kariyeri olmuyor arkadaşlar.
İlişki seansı bitince kendi kendime düşündüm. Kaç yıllık kocasını insan tanıyamayabiliyor demek ki. Kadın aslında kanmıyor; sadece kandırıldığını hissettirip devam etmek istiyor. Bu noktada emin olun ekonomik olarak erkeğe ihtiyacı olmayan nice kadınlar gördüm fakat bunların ortak noktası da milletin ağzına laf vermek istememek oldu. Bir de saçma hırsları.
Şimdi bu kurbağa kermitler, işi çözmüş arkadaşlar. Mükâfattır bunların yüzüne gülmek.
Ve çok da enteresan bir şey var ki, hemen hemen hepsinin de birer tane kız çocukları vardır. Asla düşünmezler aynı şeyi kızlarının da yaşama olasılığını. Bilmez ki “hak” sevdiklerinden çıkar hem de büyük bir acı olarak.
Seanslarda soruyorum, eminim ki aynı soruyu kandırmaya çalıştığı kadınlar da sormuştur. Peki neden çocuk yaptın kermit?
Hadi 1 tane anladım. 3 ya da 5? “Bir tane olmalı şart hocam.” dedi.
“ İkincisi kader dedik, kurtarmaya çalıştık. 3. ise tamamen kaza.” Elinde olsa karısının kendisine tecavüz ettiğini söyleyecek kermit paşa! Aynı adam karısına da sevgilisinin onu baştan çıkardığını söyleyen adam bu arada.
5
Bir de bunların eşlerinden ödü kopan ama dışarda aslan kesilen versiyonları vardır. Onlarınki ayrı trajedi. Başlar anlatmaya;
“Karım bana zorla yüzük taktırıyor, sosyal medyada profil resmime kadar karışıyor, zorla ikimizin resmini çekiyor ama mutlu görünmek zorundayım, bakmayın tavşan dişlerimle güldüğüme, hayatı bana dar ediyor. Tüm hesaplarıma el koydu, çocuklarıma beni kötü baba olarak anlatacakmış, mecbur ne isterse yapıyorum, gerekirse yalvarıyorum, canımdan bıktım, olan bana oldu. 10 yıl öncesi olsaydı ben yapacağımı bilirdim, bana güvenen insanlar var, ablamın kocası öldü ve ona ben bakıyorum, baldızım kocasından boşandı küçük kızı bana baba diyor, ben bencil olamadım olamam da. (Buraya dikkat! Bencil olmamak? Vay be dedim içimden. İnsan olur da bu kadar soytarı olmaz be kardeşim. Öyle yakışıksız sıfatlara layıksın ki, bakma insan kendine yakıştıramadığı için susuyor. Yoksa tükürüğün enzimi bile fazla sana..!) sonra devam ediyor: Her şey çocuklarım için.
Bunlar okunduğunda çok komik ve sinir bozucu olsa da ilişki sırasında maalesef duygu sömürüsü olarak karşı tarafa geçmeyi başaran yalanlar oluyor. İnanın bazen aklım almıyor bu kadar zavallı bir erkek nasıl var oldu?
Ve 2.kadına da mikrofon uzatmamak olmazdı.
Burada da farklı gerekçe ve niyetler vardı. Ortak nokta ise inanmak. “Ben sadece bana sahip çıkmasını istedim hocam.” Bu cümleyi o kadar çok kadından duydum ki, zaman zaman gözlerimin dolduğu da oldu, içimden kızdığım da.
Ama bizim işimiz anlamaya çalışarak karşı tarafta farkındalık yaratmaktır. Ne olursa olsun başka bir düzenin bozulmasına sebep olmak mutluluk getirmez. Kendi eşine, çocuklarına sahip çıkmayan bir insanın sana sahip çıkmasını nasıl beklersin? Bekar adamların suyu mu çıktı? Kaldı ki karma denilen enerji bu anlamda asla yakanızı bırakmaz. Yalan konuşulabilir, evli olduğunu saklayabilir, boşanıyoruz diyebilir… Öğrendiğin anda BİTMELİ.
“Beklentim yoktu o an benim duygusal bir boşluğumdan yararlandı ve hata yaptım.”
Yaşandı ve bitti, dahası olmaz, demeyi de bilmelisin. Yerini öğrenmelisin. Adalete önem veriyorsan çekilmeli ve ait olduğun yerde kendi dünyanı kurmalısın. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. İşi inada taşıyan danışanlarım da oldu. Kimin yuvası ve kimin eşi olduğunu hatırlamalısın o adamın? Tercih edilmen sabit olman anlamına gelmez. Kaldı ki çocuklarının annesine bu denli haksızlık yapan bir mahlukat, sana da ilk fırsatta aynı kaderi yaşatacaktır. Mantıklı düşünebilsen, ihanete uğramış kadın ile hiçbir farkın yok. Hele de bu kadar yalanda zirve yapmış bir kermit için zerre üzülmeye değmediği gibi hayatını böyle utanmaktan yoksun bir erkek için planlaman da tehlikelidir!
Sansürsüz konuştuğumuz için cevaplar beni hep tatmin etmiştir. Her defasında ilk konuşmamızda bozulsalar dahi, benden istedikleri cümleleri duymamaya alıştılar.
Çünkü dost acı söyler sevgili prenses…
6
Şimdi bir de bu iki kadının savaşının olduğu görüşmelerim var. Adam keyfini çıkarırken 2 kadın giriyor sidik yarışına. Bu noktada işim o kadar zor oluyor ki bazen, ağladığımda oldu, uykusuz kaldığımda…
Her birinin dünyasına tüm ayrıntısı ile girmek ve objektif olmaya çalışmak, hepsine ayrı olumlamalar vermek zor olsa da açıkçası acımadığım tek taraf maalesef kurbağa kermit oluyor. Asla feminist yaklaşım içine girmeyen biri olarak, tek fatura, hiçbir şey olmamış gibi sırıtan hatta kavga ile üste çıkmaya çalışan hatta ve hatta çocuklarının üstüne yemin ederek iki kadını da ayrı ayrı kandırmaya çalışan ve bunu artık meslek edinmiş erkeklere kesilmeli.
Ne öyle kolay affedilmeli ne de açık kapı bırakılmalı!
Aşk gerçekten de insanın kimyası ile oynayan bir duygudur. Ne yaşı ne de zamanı vardır. Mantığı hiç yoktur. Enerji depolamaya başlarsın kalbine. Ne oluyorsa sol yanında olur sanırsın. Oysa zihnini, bilincini ele geçirmeye başlamıştır bile. Kendine ayrı bir dikkat etmeye başlarsın. Genç delikanlılar gibi saçlarını yapmaya çalışır, kıyafetlerine ayrı bir özen gösterirsin. Kadının doğasında güzellik kavramı olduğu için biri için fiziksel anlamda bir şeyler yapmaz. Kadın, kendini iyi hissetmek için yapar. Kendine olan saygısından yapar.
Erkek için ise durum bunun tam tersidir. Yeni bir kan ve yeni bir bakış açısı vardır artık karşısında. Kendini beğendirmek ister. Vazgeçilmez kılmak için karakterinin yerin dibinde gezmeye başlamasının hiçbir önemi yoktur. Harcar ne varsa iyiye ve saflığa ait.
Çok ilginçtir ki, kendini kurtarma pahasına inandığı tüm değerlere ihanet eder.
İşte hanımlar! Aşık olduğunuzu sandığınız, ya da koynunuzda beslediğiniz o masum gözüken kaplama dişli aslanlarınızın gerçek ruhu bu!!!
Onlar her zaman aşkın ihanet halinde kalırlar. Eğer bir ek almaları gerekirse bunlar olumsuz ön eklerdir.
Doğru insanları doğru zamanda sevmek ayrı bir güzellik katar hayata. Değmeyen hataların vazgeçilmezliği asla ve asla aşk değildir. Bu sizin egonuzdur.
Gerçek aşkta ihanet olmaz. Yalan olmaz. Ne olursa olsun hak ve adalet mutlaka işler. Yaptığının önünde set tutan değil, arkasında olan adamları sevin.
Kocaman bir yalandan ibaret olduğunu görünce hayat çekilmez hale gelir. Buna fırsat vermeyin.
Eşi uyurken size mesaj atan, evinde kamera açan, eşinin parası ile size olanak sunan, sürekli eşini yerip sizi öven adamların mı sevgisini kutluyorsunuz? Dışarıdan bakmayı deneyin kendinize. Emin olun o zaman daha farklı bir hikaye okuyacaksınız.
Unutmadan, yazımı yayınlamadan önce bu hikayelerde zaman zaman yer almak zorunda kalan samimiyetine inandığım kadınlara okuttuğumda, “böyle göründüğümü bilmiyordum.” diyenler oldu.
7
Niyetim asla kırmak ya da laf sokmak değil. Hata yapmak bize özgüdür. Önemli olan farkında olabilmek.
O zaman 14 Şubat kendimize seslenmemiz için milat olsun. Kutlanması gereken bir şey var ise o da farkındalığınıza kavuşmanız olsun. Şükür ki başka kurbağaların prens olma ihtimali olmasın.
Şimdi biz tutturduk ya bir sevgililer günü diye; sevgiyi tanıyor muyuz ki?
Bir insan neden sevilir biliyor muyuz ki?
Bazen vazgeçmek de sevgidir, çekip gitmek de…Ve ne olursa olsun “hak”kı gözetip kimsenin bedduasını almamak da.
İnsan kendini tamamlayan kişiyi sever. Sevdiğin kişi senin aynan değildir. Aksine, sen de olmayanı sana yansıtandır. Elinden bir şey gelmese de “nasılsın” diyebilendir. Para ile değil yürek ile sevendir. İki eli kanda olsa da sana yetişebilendir. Yaptığının arkasında duran, gerçek gücün kocaman bir yüreğe sahip olmakla ilgili olduğunu sana öğretendir.
Ama biz ne yapıyoruz kadın olarak?
Nerde bir elektik kaçağı VAR, oraya parmağımızı sokuyoruz. İki gözyaşı bir tatlı söze inanmak için can atıyoruz.
Bırakın, hangi cadı kurbağa yapmış ise bunları, o halde kalsınlar.
Sevgilinin ve sevginin belirli günü olmaz. Sevgi hayata katmak istediğiniz bir renk değildir. Hayatın kendisini oluşturan bir temeldir.
HİÇ BİR ERKEĞİN HAYATINA KATMAK İSTEDİĞİ MOR BİR RENK OLMAYIN.
YİNE HİÇBİR ERKEĞİN YILLARCA HAYATINDA KALMAYI SÜRDÜREN SİYAH BİR RENK OLMAYIN.
YA MAVİ OLUP NEFES ALDIRIN YA KIRMIZI OLUP AŞKI YAŞAYIN YA DA BIRAKIN BEYAZ OLUN ve ÇEKİN GİDİN.
8
Peki bakalım gelsin olumlamalar:
Sevgili Yüksek Benliğim! (burada adınızı 3 kere söyleyin)
•
Öncelikle kendimi üzdüğüm için senden özür diliyorum.
•
Sonra başkalarına beni üzme izni verdiğim için özür diliyorum.
•
Kendimi ertelediğim için özür diliyorum.
•
Başkalarından bir şeyler beklediğim için senden özür diliyorum.
•
Sana haksızlık ettiğim için özür diliyorum.
•
Güvenilmeyecek insanlara güvendiğim ve kendimi üzdüğüm için özür diliyorum.
•
Ufacık olayları büyüttüğüm ve sorunlar haline getirdiğim için özür diliyorum.
•
İyi niyetimi suistimal ettirdiğim için, özür diliyorum.
•
Bir kere aynı hatayı yapıp tecrübe elde etmediğim ve hatayı tekrarlayıp durduğum için özür diliyorum.
•
Kendime çok yüklendiğim ve her problemde kendime kızdığım için özür diliyorum.
•
Kendimi geri planda tutup başkalarını tepeye taşıdığım için özür diliyorum.
•
Hak etmeyen insanların yüzünü güldürdüğüm için özür diliyorum.
•
Sevgimi bazen hak etmeyen insanlarla paylaştığım için özür diliyorum.
Kendimi seviyor ve affediyorum.
Kendimi dinlediğim ve özür dilediğim için teşekkür ediyor ve huzurla hayatıma devam ediyorum.
Kendimden özür diliyorum ki yarın ki olasılıklar benim lehime olsun..
Sevgi ve mutlulukla kendimi bağışlıyorum..
9
Vee söz veriyorum kendime:
•
Ederinden fazla kimseye değer vermek yok.
•
Kendi hakkıma girmek yok.
•
Tutunacak tek duygum adalet olacak.
•
Kimsenin duygularımı sömürmesine izin vermeyeceğim.
•
Önce ben diyeceğim. Sonra hayat.
•
Sınırlarım her daim keskin olacak, herkese karşı.
•
Kanayan parmağım kangren olmadan kesip atacağım.
•
Kendimi sevmekten vazgeçmek yok.
•
Artık kurbağaları taşın altından çıkarmak yok.
AKLINIZIN BİR YERİNDE KALSIN O HALDE;
Aşırı sevgi gösteren insanlardan çekinmelisiniz.
Hayallerinin peşinden koşmanın da bir bedeli vardır.
Doğru erkeği sevmeyi öğrenmek mümkün müdür ? Elbette mümkündür. Mesele, yoldan geçerken kapıyı açık görüp izinsiz içeri giren yanlış erkeği unutabilmektir.
Ve bazen de kim olduğumuzu bulmamız için kendimizi kaybetmemiz gerekir.
Yangın çıkaran ya da hayvanlara işkence eden çocuklar sosyopattır. Bu durum yetişkinlikte de kronik yalancılık ve aldatma şeklinde devam eder ve ömür boyu sürer. (Bir Psikiyatristin Gizli Defteri)
Her kadın hayatında bir kez de olsa mutlaka bir ŞEREFSİZE denk gelir.
Kimse sizin prens yapacağınız kadar değerli değil. Ya da prenses demeyi isterdim ama maalesef kadınların her türlü şiddete maruz kaldığı bir döneme şahitlik ediyoruz.
SİZİ DE UNUTMAYALIM ;
Kadının değerini bilen ve her zaman KADINI sol yanlarında taşıyan “adam” kelimesini sonuna kadar hak eden KRALLARA teşekkür ediyoruz.
Hikayesi, yorumu ve umuduyla bana destek olan herkese teşekkür ediyorum.
Onlar kendi hikayelerinde saklılar...
Neslihan ATMACA