Her şey tuhaf bu hayatta. Abıhayatı tatmak isteyenler var hâlâ, utanç duymak gerek. Neyse ki kanaatlerim değişıyor yine. Bu kez kararlılık yok, değişim yok, temenni yok, asketik veya hedonist bir biçimi de karalamaz ya da aydınlatmaz. Her zerresiyle mânâ alemine dokunmak için gayret de yok. Aslında öyle bir karar ki kararı bile yok. Sadece sözgelimi bir ifade bile zannedilebilir; çünkü bir terim anlamı da yok. Tarihte ise bunu yapan çok az sayıda insan var. Bilgelikten bile bahsetmiyorum, o ki yüce bir yaratılışa sahip.
Bir Freud'a, bir Nietzsche'ye, bir de Mevlana'ya bakarım. Üçü de bir yolu izah ediyor, fakat izah ettikleri yol haricinde bulunuyorlar. Pek çok fikir aldım, insan işte kendi yalanını kurguluyor. Hatta ben de kurgulamış oldum çok kez. Yazdığım şiirler, metinler vs. tek bir ânı ifade etmek içindi bu yüzden. Ki çoğunun eksik ve yanlış tarafları vardır, düzeltmem bile. Umrumda olmaz. Velhasıl onlar aldanmış, aldatmışlar. Ne diyor: Her topluma peygamber olmasa da veli bir kişi verilmiştir. İşte ben o veli kişiyi tanımıyorum, görmedim, görene de rastlamadım. Bu devrin filozofları bile öncekilerin tekrarı halinde devam ediyor. İnsanlar zaten birbirinin aynısı. Tek tek inkâr etseler de bütün olarak kabul gören bir gerçektir bu. Ne güzel söz değil mi? Tekrar tekrar bakılası. Tıpkı Freud'un şu sözü gibi: Bir erkek birlikte olmak istemeyeceği bir kızla yakın arkadaş olmak istemez. Ya da Nietzsche'nin söylediği gibi: Bir kızın bir erkekle arkadaş kalması için fiziki olarak itici bulması gerekir. İslam ise bu konuda biraz daha net olarak bir erkek ve kızın arkadaş olmasını dile bile getirmemektedir. Tüm bunlar bir sözü haklı kılabilir, ki doğru söz her zaman birden fazla kez okunur. Üzerine de düşünülür. Arkadaşlık ve dostluk koskoca bir yalan görünüyor. Açıkçası bunları arzu edecek birisi kadar cesur bile değilim. Ben insanlara tahammül edemiyorum ki, benim arkadaş anlayışım rahatsız bir insan için sanırım. Ki konuştuğum kişinin yüzünü görmesem de olur, sesini duymasam da olur. Ben bunlara bakacak birisi olamam ki bu zihinle. Bu yüzden zaten yazdığım ya da okuduğum şiirlerde saç, dudak, kol, kanat, nefes, aşk, ihtiras vs. ne varsa uzuv ve tutku olarak bulunmaz, bulunursa da okumayı orada bırakırım. Yine de cinsler arasında ihtirasa düşenler Freud'u, Nietzsche'yi veya kutsal olanı inkâr eder. Ben düşünüyorum yol nedir diye. Yol yok ki, hiç de olmadı belki. İnsan dünyadaki her şeyi uydurmuş işte, bir çeşit kendi kendisini ütopyaya sokmuş. Sonra uydurduklarına bir de koşul gözüyle bakar olmuş. Sorunlarımız bitmez, benim de derdim bunlar değil zaten. Sadece aklımdayken dile getirmek hoşuma gidiyor. Küstah bir insana benzetiyorum kendimi bazen, neden bu kadar açık ve cesur sözler söylüyorum. Çünkü fiziken korkak ve kapalı bir insanım. İnsanların fizik ve ruhu hep birbirine zıt gidiyor. Bu da ayrı bir konudur kendi başına.