KURMALI SAAT
Rahmetli dedemin köstekli bir saati vardı. Yeleğinin iç cebinde deri bir kılıfın içinde özenle muhafaza ederdi onu. Hala anlayamadığım bir şekilde; bana takvim yaprağını koparttırır, oradaki bir yeri (bu artık imsak vakti miydi yoksa yatsı mı hatırlayamıyorum çünkü çok küçüktüm) sorar ve ona göre saatini kurardı.
Biz pilli saatlere alışkın olduğumuz için dedemin saati bana hep ilginç ve bize dokundurtmadığı için de esrarlı gelirdi. (Dedem vefat ettiğinden beri yani 23 yıldır büyük ağabeyim muhafaza ediyor.)
Aynı şekilde babaannemin de kurmalı masa saati vardı. Saati kurduğunda büyük bir ‘tik tak' gürültüsü ile çalışır, kurmadığı zamanlar ise sessizce dururdu.
Yazılarımı takip edenler bilirler; geçmişten ve büyüklerimden bahsetmeyi severim. Burada da yine büyüklerimi anmış oldum fakat konumuz saatler ve çeşitleri değil, çok farklı bir şey...
Biz insanlar çoğu zaman kurmalı saatlere benzeriz; dışarıdan biri gelip kurmadan çalışmayız, kurulunca bir süre çalışır ve yine durgunlaşırız. Sürekli bizi motive edecek, dürtecek, harekete geçirecek bir şeylere ya da birilerine ihtiyaç duyarız.
Neden peki, mekanik miyiz biz! Ancak makineler, insan yapımı eşyalar kurulunca ya da fişe takılınca çalışırlar. İsrâ Sûresi 70. Âyette: “Gerçekten Biz Âdem evlatlarını şerefli kıldık” buyurur Yüce Yaradan(c.c)
Bediüzzaman Said Nursî hazretleri de Risale-i Nur’da ‘muharrik-i bil-gayr' yani başkasının desteğiyle harekete geçme ve ‘muharrik-i bizzât' kendi gücümüz ve çabamızla harekete geçme ifadelerine yer verir.
Hayatımızdan örnekler verecek olursak; çoğu zaman kendi kişisel bakımımıza dikkat etmeyiz (spor, cilt bakımı, diyet vb.) fakat özel bir gün yaklaştığında (düğün, bayram) hemen 10 günde 5 kilo verdirecek ve bizi bedenen ve ruhen çökertecek açlık diyetlerine, vücudumuzu sıkılaştıracak hızlandırılmış yorucu egzersizlere, yüzümüzü bir anda porselen gibi yapacak cilt bakımlarına başlarız. Ya da cılız biri isek bunların tam tersi kilo alma, kas yapma çalışmaları... Neden? Çünkü düğünde bayramda müstakbel eşimiz, ailesi ya da çevremizdeki insanlar güzel /yakışıklı görsün; aldığımız kıyafetlerin içine girebilelim vs vs...
Özel günler geçince de kendimizi bir salarız ki o salış! Belki de eskisinden daha vahim hallere düşeriz; oysa ki öncelikli olan bizim beden ve ruh sağlığımız ve aynaya baktığımızda kendimizden hoşnut olmamızdır.
Yeme içmesine, sporuna, cilt bakımına özen gösteren birini görünce de: “Ay ne güzel incecik oldun, cildin de bu aralar pek düzgün” deyip süzeriz imrenerek.
Millet olarak çok aceleci ve sabırsızız; anında, bir kaç gün içinde sonuca, başarıya ulaşmak isteriz. Motivasyon, manevi destek veren insanları hep çevremizde isteriz. Bunlara tabii ki ihtiyacımız olacak ama önemli olan bizim iç motivasyonumuzdur. Yarın önemli bir işimiz varsa ya da sabah namazına kalkmak için saatimizi nasıl kuruyorsak, kendimizi de o şekilde kurmalı ve hazırlamalıyız.
En büyük destekçimiz bizi en iyi bilen ve tanıyan Yüce Rabbimiz (c.c) olursa ve Fatiha Sûresi 5. Âyette buyurduğu gibi: “Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz.” Düsturuyla hareket edersek motivasyonu her daim diri olan insanlar oluruz.