Lili’m, güzel kadınım,
Sesimin çıkmadığını, kaybolduğumu bana ulaşamadığımı söylemiş hatta sitem etmişsin.
Sana anlatmadığım, senle konuşmadığım zamanlarım yok ki. Birikiyorum Lili’m, geldiğinde sana anlatmak için kendime birikiyorum.
İnsanlardan bahsetmek istiyordum sana oysa gördüğümden gerisini hiç anlamadığımı fark ettim. Gördüklerim, senin de bildiklerin. Ya bilmediklerimiz? Ondan mı böyle kanatıyorlar bizi, dizlerim tutmuyor, şarkıları yarama bastıkça korkuyorum geçse bile izi kalacak yaraların.
Yine kırıldım desem, tuhaf gelmez biliyorum. İnsan kalma savaşının içinde sağlam birkaç organımız olsa yeter bize.
Çok ağladım.. Bağıra çağıra..yanımda olmanı istemedim ama o vakit.. sen de ağlardın.. seni ağlarken görmek istemiyor değilim Lili’m, o zaman da dünyanın en güzel kadını olmaya devam edersin, biliyorum. Ben seni ağlatmak istemiyorum. Yaralarını seveyim, yaralarınla sevişeyim, iyileşecekse ben iyileştireyim, geçmeyecekse acını ben de yaşayayım istiyorum.
Mektubunu alalı çok oldu Lili’m. Kelimelerinden geçerken bir huzur kapladı içimi, içim kelimelerine karıştı o vakit, elinde tuttuğun kalem olmak istedim. Ne kadar naif bir kadın olduğunu düşündüm. Tülden, şeffaf, baktı mı içi görülen kadın. İnsanoğlu seni anlamaktan ne kadar uzak.
Radyoda bir şarkı çalıyor şimdi, ne tuhaf vazgeçemedim radyo dinleme alışkanlığımdan.
İkimize tutmuştum bu şarkıyı. Yalnızlığı anla diyor Kazım Koyuncu. Bize sesleniyor çok uzak bir yerlerden. Biz yalnız kalan değil kadınım, yalnız olmayı seçen insanlardanız. Bunun için kalabalıkları tercih edişimiz, kendimize kaçamadığımızda, kendimizden kaçmak tüm isteğimiz.
Saçlarım uzamıyor Lili’m, yüzümde yaralar çıkmaya başladı. Kimseden intikam alamadığında kendine saldıran bedenim artık ben olmadan da kendine zarar vermeye başladı. Bunu önleyemiyorum. Ama alkolü bırakmak üzereyim, karaciğerimdeki sancıyı duyumsayabiliyorum artık. Ölmek fikrinden korkum yok sadece ölememekle ilgili kaygılarım.
Bir sevgili istemiyorum. Onunla paylaşacak bir yalnızlığım bile yok. Paylaşırsam da Özdemir Asaf’a ayıp etmiş sayılırım değil mi? Hem senin de yazdığın gibi aşık olamadığım erkeklerin ardından ağlamaktan usandım. Ama sen daha çok ve daha çok yazmalısın. Hatta beraber yazmalıyız kadınım, nehire bakan bir evin balkonunda. Yanımıza çocuklarımızı alarak.
bir yol ayrımında sana çarptı benim yorgun bedenim. Seni buldu, sardı şimdi sen nereye gitsen, gölgenin ellerinden tutmuş bir çocukta seninle yürür.
Unutma!
Phaloe’n..
--ALINTI--