Biz insanların başarabildiği en büyük şeylerden birisi mazeret üretmektir.
Birşeyin bizim için çok faydalı, gerekli olduğunu biliriz ama yine de onu yapmamak için türlü bahaneler üretiriz: "şimdi zamanı değil, ay yok ben onu beceremem, sen bi dene bakalım da ona göre bakarız" gibi sözler beynimizin bir köşesinden dilimize dökülmeye her an hazırdırlar.
Çoğu zaman durumu başkasının ya da bir olayın üzerine yüklemeye de bayılırız: "eşim izin vermez ki, ya şimdi çok hastayım daha sonra yaparım..." gibi onlarca gerçek dışı bahaneler...
Başarı aslında her zaman hoşumuza gidecek bir durum olmuştur. Çünkü bu yaratılışımızda vardır. Başarılı insanlara imreniriz, hayran oluruz hatta bazen içten içe kıskanırız.içimizden: "vay be bunu nasıl başarabildi, benim ondan neyim eksik," deyip motive oluruz ya da yapılan güzel şeyleri görmezden geliriz, üstüne üstük küçümseme yollarına gireriz.
Bunların sebebi aslında nesillerdir korku psikolojisi ile yetiştirilmemiz,başaramayacak olmanın biliçaltımıza nakış nakış işlenmesi, psikolojide öğrenilmiş çaresizlik olarak geçen bir zihin yapısına sahip olmamızdır.
Nedir öğrenilmiş çaresizlik? "Ben bunu ne kadar yaparsam yapayım nasıl olsa başarılı olamayacağım" demektir.
Bir işe girişmeden beceremeyeceğini düşünen kişi zaten daha en başında kaybetmiş, yenilgiyi kabullenmiştir.
Edison ampülü bulmayı 999 kere deneyip bıraksaydı şu anda öyle birşey varolmayacaktı belki ama o kendisiyle dalga geçenlere inat 1000.kez denedi ve ampülü buldu...
Girişimcilik konusunda özellikle biz bayanlar çekingen, özgüvensiz olmuşuzdur. Küçükken hepimiz: "okuyup ta ne olacaksın, kızlar öyle her işe karışmaz, kocan ne derse sözünden çıkmayacaksın" türü telkinlere maruz kaldık, bu cümleler ile büyüdük.
peki ya başarılı, girişimci kadınları bizden farklı kılan neydi? Tabiki öncelikle başaracağına olan inançları tamdı. işlerini büyük bir aşk ve istekle yapıyorlardı. İnsanların "başaramazsın" sözlerini duymuyorlardı ve hiçbir zaman mazeret üretmiyorlardı.
Kendimden örnek vereyim; İki yıl öncesine kadar girişimci bir bayan olmayı hiçbir zaman hayal etmedim, benim en büyük hedefim kendini iyi bir şekilde yetiştirmiş, idealist bir okul öncesi öğretmeni olmaktı, yeni nesilleri, taze beyinleri en doğru şekilde eğitmek, öğretim vermek sevgi dolu yürekler yetiştirmekti.
Cümlenin gidişatından böyle bir idealimin artık olmadığı anlaşılsa da hala aynı şevkle devam ettiğini söyleyebilirim...
İki yıl önce bir network firması ile yakından tanıştım, bir kaç ay ürünlerini kullandım ve faydasını gördüm daha sonrasında sponsorum olan kişi, üye olduğumda daha indirimli alabileceğimi, aynı zamanda insanlara tavsiye ederek işini de yapabileceğimi söyledi. Ben buna öyle büyük bir tepki verdim ki o günü hala hatırlıyorum:
"Ben kim, network yapmak kim, ben koskoca öğretmenim satıcılık mı yapacağım?, Ben zaten beceremem ki..." gibi bir sürü söz anında döküldü dilimden.Ne kadar reddetsem de sponsorum üyelik teklifi yapmaktan hiçbir zaman vazgeçmedi ve üç ay sonra artık bir networkçü idim.
Daha sonra yine ürünlerinin büyük faydasını gördüğüm başka bir network firmasından üyelik teklifi geldi. Onu da aynı şekilde şiddetle reddettim ve o şirketin direktörü de bana üyelik teklif etmekten hiçbir zaman vazgeçmedi.
Sonuç olarak baktığımızda "ben asla beceremem" le başlayıp, lider kariyeri ile ikinci network şirketinde çalışmaya devam etmekteyim. Bu sayede girişimci bir bayan olmayı, insanları farklı yönleriyle tanımayı, azmin, sabrın, çabanın ve tabiki duanın açamayacağı hiçbir kapının olmadığını öğrendim.
Bir bayan olarak hiçbir zaman mazeretlerin arkasına sığınmamayı, inanç ve sabırla hem maddi hem manevi yönden birçok kazanç sağlayabilmeyi hemcinslerime tavsiye ediyorum...