"Merhamet! İnsanlara merhameti öğretmek! İnsandaki kötülük iktidarını hohlaya hohlaya yumuşatmak! Merhamet! Hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir! Baş aşağı bir cemiyeti, başyukarı edecek bir kudret!
Hepimiz, bütün insanlık buz çölünde yol alıyoruz! Aldığımız nefesler bile sipsivri kayalar şeklinde donuyor! Bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! Damak kirletiyor, el solduruyor!
Bütün bunların kanunlarını bilmiyoruz da, kanun çıkarmaya kalkıyoruz! Olur mu hiç! Sen kaplanı yetiştir, besle, sonra pençe atıyor diye kement at, ipe çek! Yazıktır kaplana! Günahtır kaplana! Merhamet!
Ben diyorum ki; her fert başucuna, "suçlu benim, herkes suçsuz" levhasını asmalıdır ama, kendisi dururken, başka kimsede bu levhayı aramamalıdır. Yoksa kendi levhasını düşürmüş, tepelemiş olur.Bir hale geldim ki, bütün mantık ve nisbet hesaplarını kaybettim. Evet, Amerika'da bir cinayet işlense dünya çapında bir ses bütün insanlığa sorsa: Katil kim? Benim diye bağırabilirim… Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında... İsterseniz çareme Adlî Tıp baksın; fakat bir hastahaneye girsem de, kan kanseri çeken sapsarı hastalar görsem, onları bu hale ben mi getirdim, diye düşünüyorum. Ben ne yaptım; uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında, hangi cinayeti işledim, hangi mukaddesi kirlettim ki, kendimi, gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum. Beni görünce havalanan serçe, kaçırılan göz, çekilen perde, buruşan surat, bana beni hatırlatıyor.
Dışımda ne arıyorlar; içime doğru suçluyum ben...
Yapmadıklarımın, işlemediklerimin de suçlusu… Bir de kalkmış, belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye, tımarhanelik bir hayâlin peşine düşmüş, gidiyorum.
Merhamet, harikulade bir şey; içinde hayat kaynayan kazan...
Necip Fazıl KISAKÜREK
(Reis Bey piyesinden alıntırdır.)