Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
MEVLANA VE AŞK - Sözümoki
05 Temmuz 2014, Cumartesi 18:52 · 743 Okunma

MEVLANA VE AŞK

MEVLANA VE AŞK
Şu söz ne anlamlı ne güzeldir bir âşık için;

“Arz-ı hal etmeğe câna seni tenha yerde bulamam,
Seni tenha bulacak kendimi asla bulamam...”

(Sevgili sevdiğimi söylemek için seni yalnız bulamıyorum.
Seni yalnız bulunca da kendimi bulamıyorum...)

Sevgiliye sevdiğini söylemek çok zordur, kendini bulmak gerekir ilk önce. Dedem derdi ki; İnsan; toprak, su, hava ve ateşten oluşan anâsır-ı erbaa kökenlidir. Toprak ve su, tenin ve bedenin; hava ve ateş ise ruhun, gönlün ve aşkın mazharıdır. Maddi gıdalarla beslenen bedenler toprağa verilecek kurbandır. İnsanı insan yapan ise onun toprakta çürümeyen ilâhi menşeli varlığı, ruhu ve gönlüdür. İnsanda hava ve ateşi körükleyen aşktır. İşte Mevlânâ"nın “olma” reçetesi olarak sunduğu pişme ve yanma bu açıdan önemlidir.

Aşk, yaşanılarak öğrenilen ve anlaşılan bir duygu olduğu için kendisinden aşkı soranlara Mevlânâ: “Ben ol da bil” karşılığını vermiştir. Yine o: “Âşık benim gibi olmalı, durmadan yanmalı, yakılmalıdır” der ve o bu halinden memnundur. Onun için yanmaktan başka çare kalmamış, yanmadığı zaman kendinin ham olacağını düşünmüştür. Aşk ötelerden gelen bir misafirdir onda. Nasıl kupkuru öd ağacı ile kuru dikenin farkı yandıklarında
ortaya çıkıyorsa âşık da mum gibi yanmadan ve çevreye güzel kokular salmadan değerini anlatamaz. Aşk gamı ateşlidir. İnsanı ağaç gibi kurutur. Nasıl kuruyunca ağacın ateşte yanmaktan kurtuluşu yoksa aşka tutulan gönlün de yanıp kavrulmaktan kurtuluşu yoktur.

Mevlânâ Allah’ın kendine verdiği aşk derdinden mutludur. Şöyle der o Dîvân"ında: “Allahım! Kader gereği bana verdiğin ıstıraplardan kaçmam, şikayet etmem, seni seviyorum. Çünkü senin aşk ateşinle yanmayan gönül soğuktur, hamdır. Can senin yüzünden yandı, yakıldı, mum senden nur aldı, senden yanmayan hamdır. Toplumu aydınlatan mum yanmaktan korkmaz.

Çünkü o yanarak toplumu aydınlattığını bilir.” Mevlâna aşkı yaşamayanlardan, yaşamadığı için de anlamayanlardan dertlidir. Kendisi aşksız yapamaz. Ne yazık ki aşkı anlatamaz da. Der ki: “Sensiz düşünemiyorum, sensiz yapamıyorum; başkası ile de yaşama imkânım yok. Aşka dair ne söylesem içi yanmayanlar, âşık olmayanlar anlamazlar ki…”

Ona göre ham kişiyi pişirecek, olgunlaştıracak, iki yüzlülükten kurtaracak sadece aşktır. Aşk ayrılık ve firak ateşiyle kavrulan bir gönlü vuslat arayışına koşturur. Böyle bir âşık ayrılık ateşiyle pişer, yanar ve dost evinin etrafında dolaşmaya, Sevgili"nin cemalini görmek için yanık iniltilerle ona dil dökmeye başlar. Ağzından onu incitecek bir söz ve ona yakışmayacak bir davranış sâdır olmasın diye edep gözeterek kapısında durur. Benlikten geçerek “ben” olmaktan kurtularak O’na yönelir.

Mevlânâ’ya göre pişen bozulmaktan kurtulur. İnsanın Hakk yolunda aşkla pişip olgunlaşması ahlâkî fesadın ortadan kalkmasının en kestirme yollarından biridir. İnsan rûhu, Yûnus Peygamberin balığın karnındaki hâli gibi türlü sıkıntılar içinde pişip kavrulunca Allah"ı tesbîh etmekten başka kurtuluş olmadığını anlar. Nasıl İbrâhim"i ateş yakmadıysa ve onun dost (Halîl) olduğunu bildiyse aşk ateşi de âşıka zarar vermez. Nitekim mîraçta Hazreti Peygamberin Cibril ile yolculuğu sırasında Sidre-i müntehâ"dan ileriye geçme arzusunu anlatan Süleyman Çelebi şöyle demektedir:

Çün ezelden bana aşk oldu delîl,
Yanar isem ben yanarım ey Halîl!

Mevlânâ"ya göre ruhlar ilâhî menşeli olduğu için Allah"a âşıktır. Bu yüzden aşk, Hakk âşıklarının ibadethanesidir. Yol arkadaşı Allah olan âşık için, yolda tehlike ve korku bulunmaz. Kendisine Allah"ı dost edinen kişi canının çıkmasından yani ölümden niçin korksun ki? Hakk aşığı bu dünyada bir seferdedir. Kendisinden uzaklaşıp cemal sahibi nurlu güzele sefer etmektedir. Aşk onun mâbedidir. Mevlânâ insan rûhunun elest bezminde:

“Elestü bi-rabbikum/Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna:
“Belâ/Evet” cevabı vererek belâ çekmeye talib olduğunu söylemektedir.

Bu yüzden olgunlaşmanın yolu belâlara katlanmaktır. Mevlânâ der ki: “Ey can! Sevgili"nin belâsından kaçma! Belâlara uğramaz ve ıstırap çekmezsen pişmezsin, ham kalırsın.” Mevlânâ aşk ateşiyle kavrulmaktan belâ ile yanıp pişmekten mutludur. Tekrar tekrar aşk sevdasıyla kavrulmak ve savrulmak ona ayrı bir haz vermektedir. Çünkü onun gözünde sevgiliden gelen her şey makbul ve değerlidir.

Allah"dan gelen aşk ateşinin kendisini O"na döndüreceğine inanır. Mevlânâ bu hissiyatını şöyle anlatır: “Bana öyle bir aşk geldi ki, benim aşkımla bütün aşklar aşk oldu, sevda oldu. Ben yandım kül oldum. Hatta külüm de yok oldu.

Mevlânâ"nın gözünde aşkın son durağı şeb-i arûs dediği vuslat iklimi olan ölümdür. Çünkü Allah Teâlâ buyurur: İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn / Biz Allah"a âidiz ve O"na döneceğiz. (Bakara,156)

Ama bu âşıklar içindir; sizler âşık mısınız?

Dr. Nebiye Nur YAŞAR

3 kişi beğendi ·
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Şerrinden korktuğun biri var mı? Neden korkuyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.